Sevgili okurlarım, adına yargı bağımsızlığı denilen kavram her demokratik ülkenin temel direği, olmazsa olmazıdır.
Hakimler ve savcılar baktıkları, karar verdikleri dosyalarda adamına göre muamele yapıyorsa, ya da yapmak zorunda bırakılıyorsa, o ülkede yargı bağımsızlığından, adaletten söz edilemez.
Baskı altına alınan, iktidarın istemleri ve talimatları doğrultusunda karar vermek zorunda kalan hakim ve savcıların durumu zordur.
Dün gündeme düşen bir yargı haberi vardı ama üzerinde fazla durulmadı.
Yadırganmadı!

*  *  *

İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi, 29 kişinin yargılandığı bir FETÖ davasında sanatçı Atilla Taş ve diğer sanıkların tahliyesine karar veriyor.
Bu karar cezaevi yönetimine bildiriliyor...
Ve çok mutlu olan sanıklar tahliye hazırlıklarına girişiyor.
Fakat tahliye saatine çok az kala cezaevi yönetimine yeni sürpriz bir karar ulaşıyor.
Başka bir mahkeme, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vermiş!
Peki bu nasıl olmuş?

*  *  *

İşin en ilginç ve çarpıcı boyutu ise ertesi gün ortaya çıkıyor.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), bu tahliye kararlarını veren mahkeme başkanı ve iki üyesiyle birlikte mahkemenin savcısını da açığa alıyor.
Haklarında müfettiş incelemesi yapılacakmış.
Adalet işte böyle yara alır.
Adalet kavramı işte böyle yok edilir.
Türkiye’de böyle nice olaylar yaşanıyor ama hemen hiçbiri basına ve kamuoyuna yansımıyor.

*  *  *

Şimdi siz hakim olun, savcı olun ve önünüze gelen bir dava dosyasında iktidarın istemediği bir karar verin, eğer sıkıysa tabii!..
Hele böyle siyasi davalarda...
İnceliyorsunuz, dosyanın içi boş.
Tutuklamak, tutukluluk halini sürdürmek, ya da ceza vermek için yeterli belge ve bilgi yok.
Sanık veya zanlıların kaçma şüphesi yok, delilleri yok etme durumu yok.

*  *  *

Hukuk insanısınız.
O halde ne yapacaksınız?
Söz konusu dosyayı okumadım, içeriğini bilmiyorum.
Adı geçenler uzun süreden beri tutuklu. Medyadan izlediğim kadarıyla sadece bunu biliyorum.
Deneyimli hukukçulardan oluşan bir Ağır Ceza Mahkemesi sanıklar için tahliye kararı veriyor.
Karar doğrudur veya yanlıştır, hukuka uygundur veya değildir, onu da bilemem.
Ama ortada büyük bir tuhaflık olduğu kesin.
Bu işin ucu adalet kavramına ve yargı bağımsızlığına dokunuyor...
Ve üstelik aynı gece yeni bir mahkeme kararı çıkarılıp tutukluluğun devamı için karar alınıyor.

*  *  *

Mekanizma jet hızıyla çalışıyor...
O yeni karar çıkıyor, hemen ardından HSYK devreye girip mahkeme heyetini tam kadro açığa alıyor.
Şimdi hepinize soruyorum:
Hakim ve savcı olduğunuzu düşünün...
Böylesine bir siyasi baskı altında iken siz yasalar, deliller ve vicdanınız doğrultusunda iktidarın hoşuna gitmeyeceğini bildiğiniz bir karar verebilir misiniz?
Verdiğiniz takdirde, açığa alınmasanız bile en azından sürgün edileceğinizi düşünür ve haklı olarak korkarsınız.
Şimdi bundan sonra belli davalarda hangi babayiğit hakim ve savcılar bu Türkiye gerçeklerine ters düşecek kararlar verebilir?

*  *  *

Aslına bakarsanız HSYK’nın verdiği bu son açığa alma kararıyla, bütün yargıya bir mesaj verilmiş oluyor:
“Vereceğiniz bu gibi kararların sonucunu iyi düşünün!”
Şimdi bundan sonra hangi mahkeme, başta Cumhuriyet gazetesi çalışanları olmak üzere öteki gazetecilerin tahliyesine karar verebilir!
Böyle bir şey mümkün mü?
Cumhuriyet gazetesinin köşe yazarları, yöneticileri ve karikatüristi Musa Kart bugün itibariyle 157 gündür tutuklu.
Tahliye istemleri her seferinde reddediliyor.
Ne yapmış bu meslektaşlarımız, suçları nedir?
Hırsızlık, yolsuzluk, tecavüz, Fetullahçılık, teröre destek, darbecilik!..
Hiçbiri.
O halde?..
O haldesi yok, yanıtı gayet basit...
İktidar onların tahliyesini istemiyor.
Böyle adalet, böyle bağımsız yargı olur mu?

*  *  *

15 Temmuz darbe girişiminden bu yana 4.200 dolaylarında hakim ve savcı, FETÖ’cü oldukları gerekçesiyle meslekten ihraç edildi.
Yüzlercesi çeşitli cezaevlerinde tutuklu, yargılanacakları günleri çaresizce bekliyorlar.
Peki onları göreve kim getirmişti?
Yine bu iktidar!..
O zaman Fetullah’la dosttular, yapışık ikizler gibiydiler ve aralarından su sızmıyordu.

*  *  *

Anayasa oylamasına az kaldı... Evet oyu vermeyi düşünenleri burada sık sık uyarıyorum.
Evet’ler kazandığı takdirde başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere yargı tümüyle iktidarın eline geçecek.
Adalet bir gün size de lâzım olabilir.
İyi düşünün.