Sevgili okurlarım, şimdi ne diyeceğime, neyi anlatacağıma girmeden önce lütfen aşağıdaki gazete manşetlerini sıkılmadan okuyunuz. Belki biraz uzun olacak ama kusura bakmayın!
Bunlar yandaş, iktidar destekçisi gazetelerin birinci sayfalarında kocaman verdikleri dünkü manşetlerdir:
Vatan: “Maskeli balo sona erdi.”
Yeni Şafak: “Maskeli balo bitti.”
Takvim: “Maskeli balo sona erdi.”
Akşam: “Maskeli balo bitti.”
Star: “Maskeli balo sona erdi.”
Habertürk: “Maskeli balo sona erdi.”
Sabah: “Maskeli balo artık sona erdi.”
Milliyet: “Maskeli balo sona erdi.”
Türkiye: “Maskeli balo sona erdi.”
Güneş: “Maskeli balo sona erdi.”
Milat: “Maskeli balo sona erdi.”

*  *  *

Peki ama yandaş gazetelerin bu aynı manşetlerinin içyüzü ve nedeni nedir?
Her şey kelimesi kelimesine aynı!
Tek farkları bazıları “Bitti” derken bazıları “Sona erdi” diyor.
Memlekette bir darbe olur, ertesi gün gazeteler aynı manşetle çıkabilir, çok doğaldır.
Deprem gibi büyük bir doğal afet olur, aynı manşetler yadırganmaz.
Savaş ilan edilir, yine aynı şey olabilir.

*  *  *

Dünya liderimiz Recep Tayyip pazar günü yine bir yerlerde nutuk atıyor, Avrupa ülkelerini suçlayıp “Maskeli balo bitti” diyor.
Bildiğiniz gibi beyefendi her gün birkaç yerde kürsüye çıkıyor, danışmanları tarafından önceden yazılmış olan metinleri adına promter denilen önündeki elektronik aletten okuyor!..
Hele bu günlerde her konuşması en az yarım saat sürüyor.
Yandaşlar da onun sözlerini manşet yapıyor.
Sıkıysa yapmasınlar!

*  *  *

İyi ama nasıl oluyor da bütün yandaşlar yukarıda örnek verdiğim cümleleri dün manşete taşıyor?
Maskeli balo bitmiş, ya da sona ermiş!
Şimdi sıkı durun, onun nedenini açıklıyorum:
Bu gazetelere çok büyük olasılıkla günün belli bir saatinde, baskıya girmeden önce saraydan, ya da hükümetten sözlü talimat geliyor:
“Yarınki manşetinizde sayın cumhurbaşkanımızın şu cümlesinin kullanılması önemle rica olunur!”

*  *  *

“Çok büyük olasılıkla” diyorum zira bu yapılanı kanıtlamak mümkün değildir.
Ancak sadece diktatörlük rejimlerinde olabilecek bu tablonun başka bir mantıklı izahı yoktur.
Yukarıda size dünkü yandaş gazetelerden tam 11 adet manşeti örnek olarak verdim.
Hepsi aynı elden, aynı tornadan çıkmış.
“Rastlantının (!)” bu kadarı olamaz.
Şimdi lütfen düşünün!..
Böyle bir ortamda yaşamaya mahkûm edilen bir ülkede “Basın ve ifade özgürlüğü” olabilir mi?
İşte biz böyle can sıkıcı, zorlayıcı koşullar ve baskılar altında “Gazetecilik” yapmaya çalışıyoruz.
O tek adamlık iktidar baskısını, aldığımız her nefeste, yazdığımız her satırda hissediyoruz.
Maskeli balo bitmiş!
Al sana gazetecilik!

Nevzat Bölügiray’ın ardından


Sevgili okurlarım, bu isim şimdi belki bazılarınıza yabancı gelecek. Emekli Korgeneral Bölügiray, 12 Eylül döneminde kanlı olayların en yoğun olduğu Adana’da sıkıyönetim komutanı idi...
Emekliliği sonrasında Ankara’da baba evimin olduğu sokakta eşiyle birlikte 100 metrekarelik mütevazı evinde yaşardı ve kendisini bu komşuluk vesilesiyle tanımıştım.
Çok birikimli biriydi. Çok ilginç kitaplar yazdı.
Hele Adana’daki olayları ve sıkıyönetim dönemini anlattığı Sokaktaki Asker ve Sokaktaki Askerin Dönüşü isimli ilk iki kitabı vardır ki, gerçekten muhteşemdir. Bir polis romanı gibi okunur. Keşke şimdi piyasada bulunsa da herkes okuyabilse.

*  *  *

Bildiğim kadarıyla Bölügiray Paşa’nın 12 kitabı var. Birinin adı ilginç:
“Emin Çölaşan’a Mektuplarım ve Sonrası.”
Özellikle Hürriyet’te olduğum dönemde bana ortalama ayda bir kez mektup yazar, AKP döneminde ülkenin gidişinden duyduğu endişeleri dile getirir ve ben o mektupları aynen yayınlardım.
SÖZCÜ’de mektupları giderek azaldı. Dün arşivden baktım, en son 2012 yılında yazmış.
Sağlığı iyi değildi, artık ameliyatlar birbirini izliyordu.
Eşiyle birlikte evinden çıkıp huzurevine yerleşmişti.
Mektupları da kesilmişti.

*  *  *

Nevzat Bölügiray askerdi ama demokrat adamdı. Darbeci falan değildi, 12 Eylül yönetiminin adamı da değildi.
Pazar günü vefat haberini aldım.
Böylece Mustafa Kemal’in bir askeri daha bütün anılarıyla birlikte aramızdan ayrılmış oldu. Artık raflardaki kitaplarıyla yaşayacak.
Onu saygıyla anıyorum, Allah rahmet eylesin.