Sevgili okurlarım, Recep Bey’in ABD gezisinde ilginç olaylar yaşandı. Sayın büyüğümüz, Beyaz Saray’da her ABD Başkanı tarafından söylenen klasik laflarla karşılandı.
Beyaz Saray’da ortalama her üç günde bir, yabancı bir ülkenin devlet başkanı veya başbakanı ağırlanıyor ve hepsine aynı mesaj veriliyor:
“Ülkelerimiz arasındaki dostluk ilişkilerinin devam edeceğine inanıyoruz...”
Recep Bey’e de aynı sözler söylendi.

* * *

Bizimkilerin ABD’den iki adet çok önemli isteği vardı:
- Sınırımızda bir Kürt devleti kurulmasın, ABD yönetimi PYD’ye silah yardımı yapmasın.
- Fetullah Türkiye’ye iade edilsin.
Bu ikisinin de olmayacağı hemen hemen kesinleşti.
Sınırımızda Kürt devleti kurulacak.
Bizimkiler açısından belki daha da önemlisi, Fetullah iade edilmeyecek.
Dolayısıyla, yandaş medyanın “ABD’de büyük başarı elde ettik, istediklerimizi aldık” diye bağırıp çağırması boşunadır.

* * *

Trump-Erdoğan görüşmesi sonrasında dün Beyaz Saray tarafından resmi bir açıklama yapıldı.
Açıklamada sınırımızdaki PYD oluşumuna, ya da Fetullah’ın iadesine bir tek satırla bile değinilmezken, aynen şu cümleler yer alıyor:
“...Başkan Trump, papaz Andrew Bronson’un hapsedilmesine de değinmiş, Türk hükümetinin Bronson’u ivedilikle ABD’ye iade etmesini talep etmiştir.”

* * *

Kendi adıma söylüyorum!.. Gazeteci geçinirim ve bazı şeyleri bildiğimi zannederim!..
Fakat gelin görün ki Türkiye’de bir papazın hem de Fetullah olayından tutuklu olduğunu hiç duymamıştım...
Kimdir bu papaz, neyin nesidir, niçin tutuklanmıştır, doğrusu çok merak ettim şimdi...
Trump iadesini istediğine göre herhalde ABD vatandaşıdır.
Bundan sonra bizimkiler ne yapacaktır. İki seçenek var:
- İlki, direnip papazı vermeyecekler.
- İkincisi ise ver Fetullah’ı al papazı pazarlığına girişecekler.
Bu pilav daha epeyce su kaldıracak gibime geliyor!

Savcılık açıklaması


“16/05/2017 tarihli bir gazetede “Bir Annenin Dramı” başlıklı köşe yazısında özetle İzmir’den faks ve mektup gönderen Fadime DANIŞMAN isimli bir kadının, “evine gelen polislerin eşini aradıklarını, bulamayınca hiçbir suçu olmadığı halde kendisi hakkında telefon ile yakalama kararı çıkartıldığını, gözaltı ve sorgu neticesinde tutuklandığını, kendisinin suçsuz ve masum olduğunu, intikam alındığını” yazdığı belirtilerek mektup içeriği doğruymuşçasına yorum yapıldığı ve “yazıklar olsun böyle adalete” ibarelerinin kullanıldığı görülmüştür.
Fadime DANIŞMAN’ın da içinde bulunduğu FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü içerisinde yer alan ve mahrem imam olarak tabir edilen örgüt mensuplarına yönelik olarak Cumhuriyet Başsavcılığımızca başlatılan 2017/44426 sayılı soruşturma kapsamında şüphelinin evinde 26/04/2017 günü arama yapılmış ve şüpheli gözaltına alınmıştır.
Şüpheli hakkında yapılmakta olan soruşturmada kendisine ait olduğunu ikrar ettiği telefonunda By-Lock programının yüklü olduğu, Bank Asya bankasında aktif ve artış gösteren hesaplarının bulunduğu, 2014 ve 2015 yıllarında yeni hesaplar açtığı, örgüte iltisakı nedeniyle kapatılan 3 adet firmada SGK kaydının bulunduğu, ayrıca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün mahrem imamlarına yönelik yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ele geçirilen dijital materyallerin incelenmesinde Fadime DANIŞMAN’ın örgüt içerisindeki konumunun “müdür” ve “bölge hadimi” olarak gösterildiği, örgüt literatüründe “müdür” teriminin bulunduğu “ildeki emniyet birimlerinin 3-4 tanesinden sorumlu olan, örgüt üst yönetiminde kendisine verilen emirleri yönetiminde bulunanlara ileten kişi” olduğu, “bölge hadimi” teriminin ise “büyük veya küçük bölge olarak nitelendirilen bölgelerin sorumlusu olan kişi” olarak nitelendirildiği anlaşıldığından adı geçen, tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk edilmiş, 27/04/2017 tarihinde İzmir 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2017/321 sorgu sayılı kararıyla tutuklanmıştır.
Çocuğuyla alındığı Şakran Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda çocuğuna yönelik her türlü bakım, muayene ve kontrolün yapıldığı, ihtiyaçlarının karşılandığı, herhangi bir rahatsızlığının bulunmadığı öğrenilmiştir.
Yukarıda izah edildiği üzere hiçbir araştırmaya ve teyide dayanmayan haber içeriğinin gerçekle herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır.”

* * *

Salı günkü yazımla ilgili olarak dün İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan basın açıklaması aynen böyle idi.
Burada önemli olan o kadının suçlu veya masum olması değil, bir annenin sekiz aylık çocuğu ile cezaevine sokulmasıdır.
Üstelik kocası da tutuklu ve dışarıda kalan diğer iki çocuğundan haber alamadığını vurgulayan bir anne...
Yargı bu gibi konularda özellikle insancıl açıdan dikkatli olmalıdır. İşte bu gibi olaylar Türkiye’nin dışarıdaki saygınlığını zedeliyor...
Ve ne yazık ki böyle çok örnekler var.
Sekiz aylık bir bebeğin anasıyla birlikte tutuklanıp sağlıksız cezaevi koğuşlarına tıkılmasını hiç kimse içine sindiremez.
Benim üzerinde durduğum husus budur.