Türkiye’de siyaset ile şirketler öylesine içli dışlı hale geldi ki, durum her geçen gün içinden çıkılamaz bir hal alıyor. En belirgin örneklerden biri Turkcell...
Yılların özetine bakıyoruz, ortada ciddi bir başarısızlık ve kötü yönetim var. Bundan 16 yıl önce borsada işlem görmeye başlayan Turkcell’in o zamanki değeri 17.5 milyar dolardı.
Aradan geçen onca zamana, yapılan milyarlarca dolarlık yatırıma, artan milyonlarca aboneye karşın bugün değeri sadece 7.2 milyar dolar! Hem kendi kaybetti, hem yatırımcısına kaybettirdi, hem de Türkiye kaybetti.
Düşük fiyatına rağmen Turkcell’in ortaklarından İsveç merkezli Telia, 150 milyon adet Turkcell hissesini yaklaşık 1 milyar 800 milyon liraya satacağını duyurdu.
Bu fiyatı kabullenip hisselerini elden çıkarmak istemesi ilginç! Anlayacağınız şirket paraya bakmadan Türkiye’den uzuyor. Demek ki durum buradan görünenden de kötü...
İsveçli ortağın esas canını sıkan yönetim kurulunun siyaset tandanslı olması.
Şöyle ki; Turkcell halka açık bir şirket ve üç büyük ortaklı... Bunlar Çukurova Holding, Rus Alfa ve İsveçli Telia... Tabii Ziraat Bankası’nı da unutmamak lazım...

Parti şirketi gibi

Ziraat’in ne alakası var derseniz, Alfa Grubu’na rehinli dolaylı Turkcell hisselerinin geri alımı için Alfa Grubu’na 1.604 milyar dolarlık borcu ödemişti. Hisseler Ziraat’te kaldı.
Ortakların arasındaki anlaşmazlıkların giderilmesi için Turkcell Yönetim Kurulu’na yedi “bağımsız üye” atanmasına karar verildi. Peki, bağımsız olarak kimler atandı?
Ahmet Akça... Bezm-i Âlem Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Akça, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakın isimlerden biri...
Hilmi Güler... AKP’nin 58, 59 ve 60’ıncı hükümetlerinde Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı görevini yürüttü.
Atilla Koç... AKP’de iki dönem milletvekilliği ve 59’uncu Hükümet’te Kültür ve Turizm Bakanlığı görevini yürüttü.
Mehmet Bostan ki kendisi aynı zamanda Varlık Fonu Başkanlığı’na getirildi. Albaraka Türk Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Pakdemirli... AKP referansı ile yönetime girdiler.
Kalan iki koltuğa da yalandan İsveçli iki üye atandı ki bir anlamı yok. Karar almak için beş üyenin onayı gerekiyor. Diğer iki üyelik sembolik... Yani yönetim bağımsız falan değil bariz AKP’nin neferleri...
Sözde sorunları çözeceklerdi. Sahi neyi çözdüler? Ne yaptılar işaret edilen yerlere reklam, sponsorluk, vakıflara yardım kararı almaktan başka?
Türkiye’nin değeri düşerken şirketlerin değeri nasıl artsın diyorsanız, o da doğru bir tespit. Şirketin mi yoksa siyasi partinin menfaatini mi koruyacaksın? Haliyle el-âlem kör değil... Satar, gider.