Türkiye’nin artma eğiliminde olan terör, ekonomik istikrarsızlık, işsizlik ve milyonlarca mülteci gibi yakıcı sorunları her gün suratımıza çarparken, yerlisi, yabancısı, şirketi, yatırımcısı ülkeden kaçan kaçanayken, AKP’lilerin var güçleriyle Yeni Anayasa ve Başkanlık sistemini zorlamaları son derece sorumsuz bir siyaset etme örneğidir. Ülke zaten diken üstündeyken, son 6 ayda 17 terör saldırısı yaşamışken ve her gün şehit veriyorken, insanlar bir yandan şehitlerin acılarıyla yanarken diğer yandan kendi can güvenliklerinden bile artık endişe içindeyken, hala ısrarla ve inatla, üzerinde hiçbir mutabakat olmadığı gibi, her konuşulduğunda kavga çıkartan bu radikal değişiklikleri, türlü yalanlarla yangından mal kaçırır gibi yapmaya çalışmaları, Türkiye’mize benzeri görülmemiş büyük bir kötülüktür...

AKP kurulduğundan beri bütün tüzük ve yönetmeliklerinde parlamenter sisteme vurgu yapmışken, birdenbire büyük bir iştahla, partili cumhurbaşkanlığı gibi uygulamada büyük sorunlar çıkaracak bir rejim değişikliğini oldu bittiye getirmeye çalışıyor. Tipik bir AKP klasiği olarak, günlük çıkarlarını her şeyin üzerinde tuttuğu için burada da kendisiyle çelişiyor. Ama kimin umurunda ki, nasıl olsa her dediklerini, çelişkilerini dahil onaylayan, sorgulamayan bir seçmen kitlesi var. Meclisin yetkilerini tek adama devretmesinin tarihteki benzer tek örneği, 1933 Almanyası'nda Alman Parlamento’sunun yetkilerini Hitler’e devretmesidir ki sonrasını konuşmamıza gerek yok. Tarihin gördüğü en kanlı katil, en büyük psikopatın yarattığı kelimelerin kifayetsiz kaldığı ağır yıkım, ölüm, yok oluş...

Türkiye daha önce 17 kez Anayasa değişikliği yaptı, şimdi 18’inci Anayasa değişikliği paketini görüşüyoruz ancak ilk kez bunu uzlaşma olmadan, mutabakat olmadan konuşuyoruz. Milletin haberi olmadan yürütülen, aceleye getirilen gizli kapaklı bir süreç yaşıyoruz. Tıpkı sözde akil adamlarla kimsenin içeriğinin ne olduğunu bilmediği AÇILIM kepazeliğindeki gibi bir süreç bu. AÇILIM projesi binlerce cana, milyonlarca yurttaşımızın evini yurdunu terk etmesine, yüzbinlerce çocuğumuzun eğitim hakkından mahrum kalmasına, milyarlarca liraya mal olan bir ihanetti. Bu seferki, ülkemizi kaosa sürükleyecek kadar büyük bir ihanet...

AKP’liler yapıyor oldukları kötülüğün ve yanlışlığın o kadar farkındadırlar ve aslında her şeyin bir anda tersine dönmesinden o kadar korkuyorlar ki, ne TRT TBMM TV ne de herhangi bir yandaş kanal, dün akşam yapılan, Cumhuriyet tarihinin belki de en önemli görüşmelerinden bahsetmedi bile. GEZİ’de penguen belgeseli gösteren korkak yandaş medya pozisyonunda hepsi. İktidar işlediği suçları milletin gözü önünden kaçırmak için her tür sansürü, otosansürü, baskıyı, karartmayı, saptırmayı dört nala yapmaya devam ediyor. Zannediyorlar ki baskıyla, alavere dalavereyle yeni Anayasayı ve başkanlığı geçirmeyi başarsalar her şey güllük gülistanlık olacak. Olmayacak. Buradan gideceğimiz tek yer çatışmadır...

Eğer yeterli kontrol ve denge mekanizması bulunmayan Başkanlık Sistemi Meclis’ten geçerse, arkasından gelen 60 gün boyunca Türkiye kaçınılmaz olarak Referandum kavgasına tutuşacak. Mecliste milletvekillerini birbirine sokan, yumruk yumruğa kavga ettiren bu anti demokratik zorbalık yasası, sokakta da halkı aynı şekilde birbirine düşürecek. Allah ile aldatanlar, din istismarcıları, din bezirganlığıyla trilyoner olanlar, mevki, makam sahibi olmuş, biat etmekten başka hiçbir işe yaramazlar, ellerindekini kaçırmamak için ülkemizi ateşe atmayı, kardeşi kardeşe kırdırmayı göze almış durumdalar. Sürekli bir dindar – laik, hain Geziciler – yurtsever Müslümanlar ayrımı pompalıyorlar ve kendi kitlelerini olası sokak çatışmalarına hazırlıyorlar. AKP’nin güzel ülkemizde yarattığı aşırı güvensizlik ortamı ile birlikte, bireysel silahlanma 10 kat arttı, yaklaşık 20 milyon silahın 17 milyonu ruhsatsız. Ateşli silahlarla işlenen suçların yüzde 84’ünde ruhsatsız silahlar kullanılıyor. Bu silahların namlularının yarın kendi komşusuna, kendi yurttaşına dönmemesinin hiçbir garantisi yok...

Devletin Bakanı, yasaya aykırı olarak oyunu göstererek kullandığı için kendisini eleştirenlerin üstüne yürüyor. Hadi lan, suç işliyorum, sana mı soracağım diye akıl almaz şekilde kabadayılık yapıyor. İktidarın bu saatten sonra yapabileceği tek şey artık kabadayılıktır. Fren patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağı hızlanarak giderken, korkusunu bastırmak ve üste çıkmak için her geçen gün daha sertleşecek ve daha da hukuk tanımazlaşacaktır. Görünen o ki, demokrasi birikimimizi çöpe atacak yeni Anayasa ve büyük sorunlar yaratacak partili cumhurbaşkanını geçirmek için her yolu deneyecekler. Türkiye bu şekilde zorla, baskıyla, yangından mal kaçırır gibi dayatılacak, kontrol ve denge mekanizmaları olmayan bir yeni Anayasa’yla ve partili cumhurbaşkanına verilecek anormal yetkilerle normalleşemez. Tam tersine, Türkiye’nin sorunları katlanarak büyür ve her yerde kırılmalara, çatışmalara yol açar. Bunu görmemek için Türkiye’yi sevmiyor olmak gerekir...

Yine yalanlardan ve iftiralardan medet umuyorlar. Bir AKP’li Bakan, kendi sosyal medya hesabından kendini bir başkası gibi göstererek; ‘Kardeşlerine PKK’nın çıkarlarına alet olmamalarını öğütleyip, kendisi için kendisini yedirmeyiz’, diyor. Bir AKP’li Belediye Başkanı, yine benzer bir kendi kendini övme mesajı atarken yakalanıyor; ‘Başkanım bu şehre kimin ne kadar hizmet ettiğini biz biliyoruz. Gayretinizi ve hizmetlerinizi görüyoruz. Sağolun’ şeklinde bir tweet atıp kendi çalışmalarını sanki bir başkasıymış gibi övüyor. Bir başka AKP’li Başbakan Yardımcısı, sokaklarımızda binlerce, on binlerce Suriyeli korkunç şartlar altında yaşamaya çalışırken; ‘hiç sokaklarımızda, köprü altlarında, Suriyeli görüntüsü hatırlıyor musunuz? Ya da çöplerden ekmek arayan? Bizim milletimiz ensar bilinciyle bu insanları sahiplenmiştir’, diyebiliyor. 2015 yılı kişi başına milli gelirimiz TUİK’in hokus pokusuyla 9.000 dolardan 11.000 dolara çıkıyor ve ülke gerçekliğiyle ilgisi olmayan bir Türkiye ekonomisi görünüyor resmi rakamlarda. Bildiğimiz konularda bile hepimizi göz göre göre kandırıyorlar, utanmadan, sıkılmadan yalan söylüyorlar, bilmediklerimizde kim bilir neler yapıyorlardır...

Saçma sapan TV programlarında, sözde astrologlar ve sözde medyumlar, başkanlık sistemiyle 2017’de ülkemizi çok güzel günlerin beklediği, Türkiye’nin buradan güçlenerek çıkacağı hayalleri pompalanıyor. AKP kendi kitlesine megalomanca hayallerle dolu bir gelecek öngörüsü satmaya devam ediyor. Bu sahte öngörüyü, işi yalan söylemek ve halkın beynini uyuşturmak olan TV kanallarında, uzmanlık uzmanı birbirinden itici tiplerle her gün bitmeyen beyin yıkama seansları yetmemiş olacak ki artık medyumlarla, falcılarla da desteklemeyi ihmal etmiyor. Nasıl olsa şeyhlerden, hacılardan, hocalardan, cinlerden medet umanlar bu safsatalardan da etkileniyor ve duyduğu giderek artan bütün çığlıklara rağmen kendi siyasi pozisyonuna asılıyor. Çünkü Cumhuriyet tarihinin gördüğü en büyük propaganda makinesi havuz medyasının yalanlarına inananlara göre bunların hepsi dış mihrakların işi. Türkiye’nin göz kamaştırıcı gelişmesini, büyümesini engellemek isteyen Batılı güçlerin, emperyalist güçlerin işi. Türkiye yol yaptığı, köprü yaptığı, havaalanı yaptığı için bunlar başına geliyor. Bu kuyruklu yalanları hep bir ağızdan ve her gün, her ortamda tekrar ederek inandırıcı olmasına çalışıyorlar...

Türkiye’nin terör dahil tüm sorunlarının sadece bir çözümü var; Hak temelli yaşam kültürüyle, daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlük ortamının sağlayacağı daha eşit, daha adil, daha şeffaf bir sistem. Çağdaş eğitimin ve fırsat eşitliğinin getireceği daha yüksek verimlilik ve daha eşitlikçi, daha adaletli bir ekonomik paylaşım. Bugünler ne kadar zor, karanlık ve ümitsiz görünürse görünsün, benim bildiğim Türkiye’m, bütün bunları ve daha fazlasını yapabilecek güçtedir ve yapacaktır...

Hepimize düşen tek şey yanlışa yanlış diyebilmek, zorbaya, zorba, kötülüğe kötülük diyebilmektir ve kral çıplak diye haykırmaktır...