Gazeteci kökenli bir parlamenter olan CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer haklı olarak:
“Tutuklu gazeteci ayıbı artık sona ermelidir. Gazeteciler düşündükleri, yazdıkları ve eleştirdikleri için hapse atılmamalı” diyor.
Diyor ama dinleyen kim?
Bu yüzden dünyadaki itibarımız hiç hoş değil!
Tutukluluğun “Peşin ceza” haline dönüştürülmesi Türkiye’yi dünya adalet liginde son sıralara düşürüyor!
* * *
Halen, SÖZCÜ’den Gökmen Ulu ve Mediha Olgun, Cumhuriyet’ten Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Akın Atalay, Emre İper ve Ahmet Şık başta olmak üzere 171 gazeteci ve yazar cezaevlerinde çile çekiyor!
Meslektaşlar cezaevlerine “Zulümhane” diyorlar!
* * *
Türk yargısında çok önemli görevler yapmış olan iki ünlü hukuk adamının, ülkemizin adaleti için görüşlerini özetle nakledeceğim:
PROF. SAMİ SELÇUK (Yargıtay Onursal Başkanı):
“Adliyenin durumu perişan. Benim özgürlüğüm üzerinde bir kişi tasarrufta bulunuyor ve bunu meşru olmayan oylamayla, referandumla yapıyor. Oylama sakat! Dehşet içindeyim. Yargıya güven kalmadı. Eskiden yüzde 81 güven varken şimdi yüzde 30’un altına indiği açıklandı. Adliyenin bağımsız olduğuna inananların sayısı çok az.”
NURİ ALAN (Danıştay eski Başkanı):
“Yargı mensupları çok büyük sıkıntılar içinde. Verdikleri kararlar nedeniyle meslekten atılma korkusu yaşıyorlar. Yargı tamamen elden çıkmadı. İçlerinde hakikaten tarafsızlığını, yargıç niteliğini koruyan çok arkadaş var ama verdikleri kararlardan dolayı başlarına bir şey gelmesinden korkuyorlar!”
* * *
Demek ki neymiş? Hâkimler korkuyormuş! O halde ülkenin en önemli sorunlarından biri “Hâkim teminatı” oluyor.
Hâkimler kendilerini güvende hissetmedikleri vakit nasıl adaleti yerine getirebilirler?
Sevgili okurlar... İşte ülkemizin adaleti özetle böyle bir halde! Üzücü bir durum tabii ki! Peki, düzelir mi ya da düzelecek mi? Allah bilir!
Batı neden bizden ileride?
Batı ülkeleri, hem ekonomik, hem politik olarak bizden ileride. Neden?
O ülkelerin siyaset adamları, yarınki seçimleri değil, devletin ve milletin yarınını düşünüyorlar, hukuku, demokrasi ve insan haklarını tam olarak uyguluyorlar da ondan...
Almanya’da yaşayan Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Konfederasyonu Genel Başkanı Dursun Atılgan yolladığı mektupta:
“Demokrasinin yaşamsal kurumlarına önem verilmeyen ülkelerde, olsa olsa ancak ‘demokrasi tiyatrosu’ olur” diyor ve ekliyor:
“40 yıldan beri çalıştığımız, yaşadığımız ve tanıdığımız Federal Almanya Cumhuriyeti ile Batı ülkelerinin gelişmesinin temelindeki değerler özetle şunlardır:
* Demokrasi, insan hakları ve bireyin özgürlüğü.
* Gerçek anlamda hukuk devleti.
* Din ve vicdan özgürlüğü.
* Temel haklar, düşünce ve fikir özgürlüğü.
* Birlikte yaşamanın birleştirici ve bağlayıcı değerler sistemi (Devlet)
* Anayasa ve yasaların tam olarak uygulanması.
* Eksiksiz bir basın ve iletişim özgürlüğü.
Bizim ülkemizde bugün bunlar ‘vardır’ dersek doğruyu söylemiş olmayız.
Almanya’da yaklaşık 3 buçuk milyon Türk yaşıyor. Federal Almanya ile Türkiye arasındaki sorunlar soydaşlarımız düşünülerek, dostluğun gerektirdiği nezaket ölçüleri çerçevesinde düzeyli bir dil ve diplomasi ile çözülmelidir. Sertlik politikası iki tarafa da zarar verir!”
Tebessüm
Temel’in atasözleri!
- Ev alma, onun yerine evi olan bir kız al.
- Kurunun yanında pilav çok iyi gider.
- Kumarda kaybeden evde dayak yer!
- Yiğidi öldür ama sakın parmak izi bırakma.
- Çok okuyan değil, çok kopya çeken sınıfı geçer.
-Öfke ile kalkan güzel bir sopa yer.
-Sağlam kafa duvara vurunca anlaşılır.
-Sele karşı yürüme sandala bin.
- Üzüm üzüme baka baka buruşup çürür.
- Öğrenciler dersin sonunu, notun onunu sever.
- Yanlış hesap vergi dairesinden döner.
- Üzümü ye ama bağcıya yakalanma.
- Elin ağzı torba değil, bavuldur bavul.
- Aç ayı oynamaz güzel rol yapar.
- Besle kargayı, bari o doysun.
- Öküz trene baka baka makinist olur.
- Deniz dalgasız, siyaset yalansız olmaz.
GÜNÜN SÖZÜ
Bir toplumda dinciler ve kinciler ortaya çıkınca iyi insanlar kaybolur!
