Yunanistan tayfası bizimle dalga geçiyor, posta koyuyor, adalarımızı işgal ediyor, buna karşılık ne yapıyoruz?
Ortada sadece Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu’nun sözlerinden başka bir şey yok! Onlar da boş sözler! Kayıkçı kavgası yapılıyor sanki!
Yunanistan, vatan topraklarına el koyup fiili durum yaratmış, bizimkiler hâlâ lâgaluga ile meşgul!

*  *  *

Ciğeri beş para etmez Yunan Savunma Bakanı Kammenos’un:
“Sıkıysa gelin Kardak adasına çıkın. Biz sizi oradan atmasını biliriz!” diye atıp tutması ve Türk Genelkurmay Başkanı’nın ada çevresinden fotoğraf çektirmekten başka bir şey yapamayacağını söylemesi terbiyesizliktir!
Tahrik edici, şımarık tavırlardır bunlar...
Aslında Türkiye hakkında böyle ileri geri konuşmak, “kaşınmak” anlamına geliyor.
Bizimkiler ne yapıyor? İşgalleri protesto eden bir nota dahi veremiyorlar.
Üzülüyoruz, kahroluyoruz ama ne çare?
Ulus olarak neyi hak ediyorsak, ona göre yönetiliyoruz demek ki!
Ege’de Yunan tarafından işgal edilen 18 Türk adası hakkında çok yazı yazdım. Vatandaş bir açıklama bekliyor ama...
Ülkemizi yönetenler, duymuyor, görmüyor, okumuyor!

*  *  *

Ümit Yalım, Milli Savunma Bakanlığı’mızın eski Genel Sekreteri... Albaylıktan emekli oldu ama memleket işleriyle hâlâ uğraşıyor, kamuoyunu bilgilendiriyor. Takdir edilecek bir çaba ve çalışma gösteriyor.
İşte, Ümit Yalım’ın bir uyarısı daha:
“İşgal edilen 18 Türk adasına, top, uçaksavar gibi ağır silahlar yerleştirildi. İşgal edilen adalarımızdan veya çevresinden Türk uçak ve helikopterlerine, Türk gemilerine ateş açılırsa bunun sorumlusu bugünkü iktidarın başındakiler olacaktır.
AKP iktidarı, 18 Türk adası ve bir Türk kayalığını hangi gerekçe ile Yunan askerine bıraktığını açıklamak zorundadır. Neden buna göz yumuluyor?
Türk adalarının Yunan askerine teslim edilmesi suretiyle Türk Ceza Kanunu’nun 302’nci maddesine göre “vatana ihanet” ve Terörle Mücadele Kanunu’nun 3’üncü maddesine göre terör suçu işlenmiş oluyor.
Durum böyle olduğu halde, bunu yapanların,16 Nisan’daki referandumda “Hayır” oyu verecek vatandaşlarımızı terör örgütlerinden yana gibi göstermeye hakkı yoktur!”

“Ben de sizin için yazdım”


Melike Bahadır adında bir hanım okurum... Yolladığı mesajda:
“Bugün de ben sizin için yazdım” diyor ve devam ediyor:
“SÖZCÜ Gazetesi’nin kalemini satmamış, yüreğini satmamış, aklı hür, vicdanı hür, muhteşem yazarları...
Siz de bilirdiniz yalakalık yaparak kesenizi kolay yoldan doldurmayı...
Yapmadınız...
Her sabah heyecanla açıp okuyorum yazılarınızı... Ve diyorum ki:
“Aa, yalnız değilim. Benim gibi düşünen, beni savunan birileri var.”
Bazen korkuyorum... Çünkü bu devirde doğruları yazmak, bazı çevrelerde öfke yaratıyor.
“Ya başları belâya girerse” diye düşünüyorum.... Fakat siz korkmuyorsunuz.
Bazen “Neden risk alıp her gün cesur yazılar yazıyorlar? Ben olsam yazmazdım” diyorum. Siz yazıyorsunuz.
Sonra biraz ümitleniyorum:
“Onlar gibi cesur olmalı, doğruları bıkmadan usanmadan anlatmalıyım. Bizim için yazan, bizim haklarımızı koruyanları yalnız bırakmamalıyım.”
Ben sizin yazılarınızı her sabah bu duygularla okuyup, günüme ışık tutuyorum.
Bugün de ben sizin için yazmak istedim. Yazdıklarınızdan güç alanlar var, bilin istedim.
Sevgilerimle... Melike
Bahadır.”

TEBESSÜM

Kafalar karışık!


Okurum Hasan Başoğlu’ndan günümüzün fıkrası:
Temel ile Dursun, kahvede konuşuyorlar. Dursun Temel’e:
“Ula, bağa bak Temel, yanlışlık yapma ha! Mutlaka EVET vereceğuk. Reyis’e ayıp olur!”
“Ya Dursun, bu dedikleruni ben da düşüniyrum da, kafam karışuk.”
“Niye ula?”
“Niye olsun? Ergenekon’un savcısıyım deme mi Reyis?”
“Dedi”
“Feto’cular için ‘Ne istediler de vermedik’ demedi mi?”
“Dedi.”
“Peki sonra “Aldatıldık” demedi mi”
“Dedi.”
“Daha sonra ‘Şahsım başta olmak üzere kandırıldık’ demedi mi?”
“Dedi!”
“Benim kafam da işte burada karışiyi”
“Niye lan? Ne var ki bunlarda?”
“Ula ne var olur mi? Hep kandırılıyor! Ya yine kandırılırsa? Bu defa tüm yetkiler de onda... Halimiz ne olur sonra?”

GÜNÜN SÖZÜ

Bekârlık sultanlık değildir, evlenin! Eşiniz iyi ise mutlu,
kötü ise filozof olursunuz!

11rahmibey20cm