20 Temmuz 2016 tarihinden bu yana Olağanüstü Hal (OHAL) Kanunu’na dayanarak 29. Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarıldı. 54 yasada “torba yasa” tekniğiyle OHAL ilan ediliş nedenleri ve süresiyle de sınırlı olmayan çok sayıda köklü değişiklikler yapıldı.

Değişikliklerden biri de “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”a bir madde eklenmesidir. Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar nedeniyle tutuklu ve hükümlü bulunanlar duruşmaya sevk nedeniyle cezaevi dışına çıkarılmaları durumunda, cezaevi yönetimi tarafından verilen giysileri giyecek. Gerekçe de, bu kişilerin duruşma salonlarına “havalı gelmeleri” gösterildi.

BİR PROTESTONUN ÖYKÜSÜ

Hangi giysilerin cezaevine alınacağına hatta hangi renk kalemin odaya gireceğine bile cezaevi yönetimi karar veriyor. Eğer bu kişilerin duruşma salonuna “havalı” gelmesini istemiyorsanız, o tür giysileri içeriye almayacak, dolayısıyla kararname, yönetmelik çıkarılmasına gerek duyulmayacak, yeni bir tartışma konusu da olmayacaktı.

“Tek tip elbise protestosu” denilince mahkeme salonunda külot-atletli fotoğraf göreceksiniz. Onlar 143 sanıklı Türkiye Halk Kurtuluş Partisi 3. Yol grubunun asker sanıklarıydı. Günümüzde serbest gazetecilik yapan Rahmi Yıldırım da ilk sırada yer alan protestocularındandı. Rahmi Yıldırım’dan protesto öncesi, duruşma günü ve protestodan sonra neler yaşadıklarını dinliyorum:

“12 Eylül 1980 darbesi gerçekleştirilmiş, ülkede sıkıyönetim ilan edilmişti. Ben de yasadışı örgüt üyeliğinden dolayı 1982 yılının Eylül ayında gözaltına alındım, işkencelerden sonra Metris Cezaevi’ne konuldum. Metris’te baskı, şiddet ve keyfi yasaklar vardı. Açıkçası, onur kırıcı yaptırımlar dayatılıyordu. Son halka ise tek tip elbise giyilmesinin zorunlu hale getirilmesiydi. Bizlere ‘Giyerseniz iyi muamele edeceğiz’ pazarlığı dayattılar. Kabul etmeyince zorla giydirmeye kalkıştılar. Sıkça aramalar yapılıyor, kendimize ait elbiselerimizi yırtıyorlardı. Metris ve diğer cezaevlerinde yaşananlardan kamuoyunun haberi bile yoktu. 14 Ocak 1984’te koğuşlarımıza baskın yaptılar. Bütün eşyalarımızı aldılar. Tek tip elbise giymeye zorladılar.

17 Ocak’ta duruşmamız vardı. Saat 05.00 civarında koğuşlara baskın yaptılar ve duruşmaya gidecek olanlara zorla tek tip elbise giydirdiler. Bizi ocak ayının o ayazında havalandırmaya çıkardılar. Duruşma saatine kadar tam dört saat ellerimiz arkadan kelepçeli olarak tutulduk. Duruşma salonuna kelepçesiz getirildik. Zulmün, işkencenin sembolü olarak gördüğümüz tek tip kıyafeti duruşma salonunda çıkarmayı daha önce kararlaştırmıştık. Arkadaşlar beni de sözcü seçmişti. Orada protestomuzun nedenini ben anlatacaktım.

SOĞUK HAVADA SU SIKIYORLARDI

Paravanlar açıldı,  ziyaretçileri, gazetecileri gördük. Mahkeme heyeti yerini almadan atlet-külot kaldık. Üzerimizdeki tek tip elbiseleri fırlattık. O dönem Cumhuriyet Gazetesi’nde çalışan Deniz Teztel, bu protestonun fotoğraflarını çekti.

Ben, elimi kaldırıp duruşma yargıcından söz isteyecektim ki, oradaki bütün görevliler üzerimize saldırdı. O arada ‘Bizleri  işkenceyle sorguladınız, işkenceyle yargılayamazsınız’ diye bağırdım. Diğer sanıklar da işkenceyi protesto etti. Salondan atlet-külotla çıkarıldık. Hepimizi atlet-külotlu olarak akşam cezaevi havalandırmasında tuttular. Soğuk iliklerimize işliyordu. Bu yetmiyormuş gibi arada bir itfaiye aracının hortumuyla üzerimize su tutuluyordu. İşte o gün daha önce yapılmayan bir işkence çeşidini de uyguladılar.

“KIÇ FALAKASI” UYGULADILAR

O gün o protestoyu yapan bizlere bizim o gün adını ilk kez duyduğumuz “Kıç falakası” yaptılar. Dört asker kol ve bacaklarınızdan tutuyor ve sizi yüz üstü kaldırıyor, beşinci asker de sopayla kıçınıza vuruyor. Donmuş vücuda falakanın, copla vurulmanın nasıl etki yarattığını ancak yaşayan bilir. İkinci duruşmada da biz aynı eylemi gerçekleştirince, bir daha hiç duruşmalara alınmadık. Yargılama gıyabımızda yürüdü ve toplam 3 yıla yakın tutuklu kaldıktan sonra beraat ettik.”

Rahmi Yıldırım, 33 yıl önce yaşadığı acı olayları anlatırken, aradan yıllar geçtikten sonra tekrar tek tip kıyafete geçilmesini “insanın kimliğine, kişiliğine ve değerlerini aşağılamaya yönelik olduğunu” belirtiyor.

Tutuklu hakkında mahkeme karar vermeden tek tip kıyafetle mahkum edilmiş de oluyor. Yol yakınken, bu uygulama durdurulmalı. Çünkü, bunun şehitlerimizin yakınlarına da bir faydası olmayacak. Suçlu bulunan zaten ağır cezalara çarptırılacak. Bu tür zorlamalar, verilecek kararlara da uluslararası alanda gölge düşürmekten başka işe yaramaz.