Avrupa’ya kızıp köpürüyoruz ama bir de aynaya bakıp kendi yüzümüzü görelim.
Gerçekten bir demokrasi ülkesi miyiz?
Demokrasinin “Kuvvetler ayrılığı” prensibi uygulanıyor mu? Ülkemizde demokratik haklara, düşünce ve fikir özgürlüğüne pranga vurulmuyor mu? Cezaevlerinde hapis yatan 150’den fazla gazeteci yok mu?
OHAL var diye Kanun Hükmünde Kararname’lerle on binlerce aile işlerinden atılıp mağdur edilmedi mi?
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Türkiye’yi “Denetim sürecine” alması elbette ki üzücüdür. Hepimiz kızdık. Fakat kızmak, sorunu çözmüyor!
Bizim politikacılar “Karar siyasidir, tanımıyoruz!” diye bağırıyorlar ama tanısak ne olur, tanımasak ne olur? Adamların da umurundaydı sanki!
Önemli olan, akılcı davranıp bu kararın düzeltilmesini sağlamaktır.
Sorunlar, ona buna kafa tutmakla çözülmüyor!
Şu anda demokrasi liginde, birinci kümeden, (Gürcistan, Moldova, Arnavutluk, Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya’nın bulunduğu) ikinci kümeye düşürülmüş durumdayız. Bundan ötesi Ortadoğu’daki Arap ligidir!