Kazakistan son günlerde dünyanın dikkatle izlediği ülke...
Biliyorsunuz “Suriye Zirvesi” bu ülkenin başkenti Astana’da yapılıyor... Türkiye, Rusya, İran, Suriye’nin geleceğine dair çok önemli bir kararın altına bu zirvede imza attı. Karar öylesine önemliydi ki, İran tarafı “Türkiye Suriye rejiminin meşruiyetini tanıdı” açıklaması bile yaptı.
Kazakistan, Türkiye açısından çok önemli bir ülke. Her şeyden önce Türkçe konuşan, geçmişe uzanan köklü ilişkilerin ülkelerden biri... Günümüzde de her yönüyle iyi ilişkilerin özenle sürdürüldüğü bir ülke...
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra 1991 yılında bağımsızlığını ilan eden Kazakistan, 25 yıldır Nursultan Nazarbayev tarafından “Başkanlık Sistemi” ile idare ediliyor... du!..
“Nasıl yani?” diyeceksiniz... Nazarbayev çeyrek asrın ardından, önceki gün bir açıklama yaparak Kazakistan’ın başkanlık sisteminden vazgeçtiğini açıkladı!.. Devlet Başkanı şunları söyledi:
-Kazakistan, hükümet ile Meclis’in rolü ve etkisini artıracak bir sistem değişikliğine gidiyor!..
Nazarbayev, canlı yayında yurttaşlarına yaptığı açıklamada bu amaçla anayasa reformu yapılacağını ve çalışmalara başlandığını da belirtti. Peki, bu değişikliğin gerekçesi neydi?.. Nazarbayev bunu da şöyle anlattı:
-Zamanın gerektirdiği koşullar hızla değişiyor. Bizim de ona göre değişmemiz lazım. Daha istikrarlı, daha modern bir devlet için bu değişiklik şart...
Gerekçe güzel, amaç şahane ama Nazarbayev niçin “tek adam” iken rahatını bozup, elini taşın altına koymaya karar verdi acaba?.. Onu da şu sözlerle ilan etti:
-Çağımızın gereği ve milletimizin çıkarı için, neslimizin geleceğini düşünerek bu kararı aldım!..

Biri bizi kandırıyor ama kim?!.


Şu işe bakın, beynim lapa gibi oldu valla!..
Adama bakın, “başkanlıktan vazgeçiyorum” diyor, yahu hani milleti en mutlu edecek, çağ atlatacak, tüm sorunları “şıp” diye çözecek sistem “tek adam”, pardon başkanlık rejimiydi?.. Yetinmiyor “hükümet ile Meclis’in rolü ve etkisi artırılacak” diyor, kardeşim biz tam tersini yapıp Meclis’i feshediyor, başbakanı tarihe havale ediyoruz!..
-Biri bizi fena halde “salak” yerine koyuyor hissine kapılmadıysam namerdim!..
Bitmedi; Nazarbayev nam kişi “daha istikrarlı, daha modern bir devlet için bu değişiklik şart” demiyor mu, gel de sinirden tir tir titreme!.. Yahu söylediklerini kulağı duymuyor mu bu adamın; ne yani biz istikrardan, modern devletten vazgeçip “kabile devleti mi” kuruyoruz yani?..
Hele son sözleri dehşet; neymiş, “çağın gereği, milletinin çıkarı ve nesillerinin geleceği için” bu kararı vermiş... Ne demek şimdi bu? Bizim “en büyük Türk büyükleri” ortaçağ’ın gereği, başka bir milletin çıkarı, başka nesillerin geleceği için mi “başkanlık” diye yırtınıyor yani?..
Bir ülkenin kaderini 25 yıl, üstelik “tek adam” olarak elinde tutan bir “Başkan” ın söylediklerine mi itibar edelim, yoksa başkanlık gelirse Türkiye’nin “uçacağını” söyleyen, terörün biteceğini, doların düşeceğini, mutluluktan adeta gına getireceğimizi iddia eden, 15 yıldır bu ülkeyi yönetip her türlü yetkiyi tepe tepe kullanıp bu hale getiren büyüklerimize mi bilemedim ey ahali...
-Birileri aklımızla alay ediyor ama...

Başkanlık bizi nasıl “uçuracak?!.”


İşin içinden çıkamadınız değil mi?!.
O halde yapılması gereken şey, Başkanlık rejimine “evet” denilirse başımıza neler geleceğine, yani nasıl “uçacağımıza!” bakmak olmalı, değil mi?.. Kısaca bakalım o halde:
-Seçilecek Başkan hem Meclis, hem hükümet, hem yargı olacak. Kısacası devletin tümüne hükmedecek. Başka kimsenin kafa yormasına gerek kalmayacak...
-Başkan aynı zamanda bir partinin genel başkanı olacak. Bu haliyle haimleri atayacak, kanun hükmünde kararname yapacak, orduya emir verecek ve istediği zaman Meclis’i feshedecek...
-Seçilmiş Meclis’in, milletvekillerinin ancak “biblo” değeri olacak. Diğer bir deyişle hiçbir hükmü kalmayacak...
-Asgari ücreti, fiyatları, maaşları, işçi memur alımlarını, dernek, sendika kurulması ve kapatılmasını yani her şeyi başkan belirleyecek...
-Devlet doğal olarak parti devleti olacak. Başkan’ın partisinden değilsen devlet kapısında yerin olmayacak..
-Başkan isterse devlet kurumlarını bölgelere ayıracak, yani ülke bölünecek... İsterse “Üniter devleti” tarihe havale edip eyalet sistemine geçebilecek.
-Başkan ve adamları açıkça yolsuzluk yapsa, yetim hakkı yese bile 400 milletvekilinin oluru olmadan mahkemeye çıkarılamayacak...
Daha çok madde sıralayabilirim ama bu kadarı yeter sanırım... Böyle bir tabloda geriye kalan 80 milyon kişi ne yapacak diye bir soru aklınıza gelebilir. Yanıt gayet basit:
-Hiç!..
“Başkan Baba” sizin için düşünecek, karar verecek, uygulayacak, siz de çizilen kaderinizin rotasını izleyeceksiniz, o kadar... Ne kadar kolay, ne kadar zahmetsiz değil mi?!. Haa “çocuğumuz, geleceğimiz, vatanımız ne olacak peki?” diye hayıflananlarınız varsa benim tavsiyem de çok basit:
-Kardeş Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev’in sözlerini bir kez daha okuyun... Hatta en iyisi görebileceğiniz bir yere asın sürekli okuyun derim!..
Gambiya dersinden sonra bu Türk Milleti’ne Allah’ın ikinci lütfudur bilesiniz istedim!..