20yilmazbey220cm

20yilmazbey120cm

2017’ye yeni girmiştik.
El Bab’ta kan gövdeyi götürüyordu.
Tanklarımız vuruluyor, mayınlar patlıyor, sağanak roket yağıyordu.
71 şehit verdiğimiz Suriye harekatında görev yapan uzman çavuşumuz Ömer Özkan, El Bab cehenneminin ortasında, yıkılmış binaların enkaz yığınları arasında bitkin halde bir kedi buldu.
Yara bere içindeydi.
Açlıktan, susuzluktan ölmek üzereydi.
Matarasından su verdi, sırt çantasını açtı, kumanyasını paylaştı.
Kedicik kimbilir kaç günden sonra bulduğu yemeği şapırdata şapırdata hayata geri dönerken, Ömer kara kara düşünüyordu...
Orda öylece bıraksa, gönül razı değil, götürse, nereye götürecek?
El Bab dediğin yerde çadır bile yoktu, kahraman evlatlarımız canlı bombaların arasında ölümle koyun koyuna uyuyordu.
Bir çare bulacağız elbet diye düşündü, parkasının göğsünü açtı, kediyi oraya yerleştirdi, artık ben nereye sen oraya dedi gülümseyerek...
Hakikaten öyle oldu. Neredeyse 24 saat boyunca, Ömer’in göğsünde yaşadı kedicik... Beraber yediler, beraber çarpıştılar, canlı bombaların can pazarında beraberce hayatta kaldılar. Neticede sağ salim garnizona geldiler.

*

“Yurtta Barış Dünyada Barış” diyen Mustafa Kemal’in askeri Ömer... Savaşın ortasında bulduğu bu kediye ne isim verdi biliyor musunuz?

*

“Barış” dedi.
Senin ismin “Barış” olsun.

*

Hayatını ortaya koyarak çarpışan bir asker için bundan daha kahramanca bir davranış, bundan daha cesur bir tavır, savaşın yokediciliğine karşı bundan daha yürekli bir meydan okuma olabilir mi... İnanın bilemiyorum.

*

Kucağına aldı, cep telefonu aracılığıyla fotoğraf çektirdi, bu fotoğrafın altına “hepimiz aynı kaderi paylaşıyoruz, o da bizim himayemiz altında” notunu yazarak, sosyal medya hesabına koydu, hayvanseverlere çağrıda bulunarak, yardım istedi.

*

Gaziantep Canlı Hayatı İyileştirme Derneği Başkanı Cengiz Bayram bu çağrıyı gördü, derhal Ömer’le iletişime geçti, “biz sahip çıkarız, bize emanet edin” dedi.

*

Güzel demişti ama... Ömer taa El Bab’ta operasyondaydı, Türkiye’ye gelmesi mümkün değildi, nasıl olacaktı bu iş?
Ömer aradı taradı, görevi bittiği için memlekete dönecek olan bir silah arkadaşını buldu, kediyi ona teslim etti, o da sınıra kadar getirip, Cengiz Bayram’a verdi.

*

Kedicik 5-6 aylıktı, erkekti, çok ürkekti, tir tir titriyordu, yüksek sesle konuşulduğunda bile çılgıncasına korkuyordu, savaştan önce muhtemelen ev kedisiydi, kafesinden dışarı çıkmak istemiyordu, kendisini anca orada güvende hissediyordu.
Hemen veterinere götürüldü, yarası beresi tedavi edildi, bakımı yapıldı. Barınağa yerleştirildi. Artık karnı tok, sırtı pekti, sağlığı gayet iyiydi, oyuncaklarla oynamayı çok seviyordu, korkmadan, saklanmadan, huzur içinde mırıl mırıl uyuyordu.
Yeni yuvasını beklemeye başlamıştı.

*

Üç binden fazla hayvansever Barış’ı sahiplenebilmek için Gaziantep Canlı Hayatı İyileştirme Derneği’ne başvurdu.
Onlardan biri, Kırmızı Kedi Yayınevi’nin sahibi Haluk Hepkon’du.
“Biz Barış’a sadece yuva olmak istemiyoruz, evladımız olsun, ailemizin bir ferdi olsun istiyoruz” dedi.

*

Barış, Kırmızı Kedi’ye emanet edildi.

*

Kırmızı Kedi’nin satış direktörü Salih Yavuz, Gaziantep’e gitti, “merak etmeyin, içiniz rahat olsun, gözümüz gibi bakacağız” diyerek, Barış’ı aldı, İstanbul’a getirdi.

*

Kırmızı Kedi’nin Gümüşsuyu’ndaki merkez binasında yaşamaya başlayan, kitaplar arasında uyumaya bayılan, Boğaziçi’ni ve martıları seyretmeyi çok seven Barış, şehrin en yakışıklı delikanlılarından biri oldu, muhitinde arkadaşlar edindi, sağlıklı, mutlu, huzurlu.

*

Ve dün...
Can dostu’yla yeniden kucaklaştı.

*

Uzman çavuşumuz Ömer Özkan, El Bab cehenneminde yaşadıklarından 10 ay sonra İstanbul’a geldi, ilk iş koşa koşa Kırmızı Kedi’ye gitti. Birbirleriyle doyasıya hasret giderdiler, bu gördüğünüz kavuşma gerçekleşti.

*

Hani bazen, memleketin geleceğine dair karamsarlığımız patlıyor, ruhumuza şarapnel parçaları saplanıyor ya...
İşte o anlarda bu fotoğrafları hatırlayın.
Umut hep var.