“Pislikten her yerleri kaşınıyor, bu kafir Budist rahipler cehennemde yanacak.” Gezimanya Facebook sayfasında yaptığımız bir paylaşımın altına gelen yorumdan alıntıdır. Hepimiz gezi tutkunuyuz, çoğumuz da gezip gördüğü yerleri paylaşmayı seviyor. Sosyal medyanın dünya sahnesine çıkışının üzerinden 10 sene geçmiş. Artık her gezen haliyle gezdiklerini çevresiyle ve takipçileriyle paylaşıyor. Malumunuz biz de Gezimanya olarak hem geziyor, hem de aktif olarak paylaşımlarda bulunuyoruz. Sık sık başımıza geliyor ama geçenlerde üstüste gelen olaylarla artık gerçekten moralimiz bozuldu. Gezi paylaşımlarımız dünyanın her yerinden, her ülkeden ya da kültürden olabiliyor. Haliyle yüzlerce değişik milletin kültürü, dili, dini yansıyor Sözcü Seyahat ve Gezimanya sayfalarına. Takipçilerimize dünyanın ne kadar büyük, kültürlerin ne kadar zengin olduğunu göstermeyi özellikle seviyoruz. Zaten keşfedip öğrenmedikten sonra gezmenin ne manası var ki? Ancak son dönemde ülkemizdeki yaygın kültür o kadar toleranssız, o kadar anlayışsız hale geldi ki burada size biraz dert yanmadan edemiyorum. Güneydoğu Asya’dan bir fotoğraf paylaşıyoruz, boynuna halka takan kadınlara “gerizekalı” diyen sosyal medya takipçileri, Budist ayini videosu gösteriyoruz, altına “hepsi cehennemde yanacak” yazan fanatik... Bunlar münferit olaylar, bir ya da iki densiz değil; onlarca, yüzlerce insan aynı zihniyette. Tüm dünyada kabul görmüş, bütün memleketlere zincirleri açılmış Tayland yemeklerini otantik bir Tay restoranında geleneksel dans eşliğinde tanıtıyoruz, “midem bulandı, pislikten geçilmiyor, böcek yiyor bunlar” zihniyeti diğer bütün yorumlardan daha önde gidiyor. Biz ne zaman böyle olduk? Millet olarak nasıl bu kadar anlayışsız, hoşgörüsüz hale geldik? Birbirimize, farklı düşüncelere, farklı inanışlara, farklı kültürlere saygımızı ne zaman kaybettik? Mutlaka vardır Facebook listenizde ya da sosyal medya ağınızda sizinle aynı politik görüşte olmayan arkadaşlarınız, tanıdıklarınız, meslektaşlarınız. Son dönemde sıkça rastladığım bir tavır var toplumun hemen her kesminde: “Ben böyle böyle düşünüyorum. Benim gibi düşünmeyenler beni arkadaş listesinden çıkarsın.” Sosyal medyayı bile asosyal olarak kullanmayı, etrafımızda bizim gibi düşünmeyenlere mesafe koymayı başarabiliyoruz millet olarak. Sakın olayı siyasi kanadın herhangi bir tarafını tercih ederek konuştuğumu düşünmeyin. Toplumun her kesminde, hemen hemen her siyasi konuda bu böyle oluyor. Bir bomba patlıyor “Bunu protesto etmeyenler beni silsin”; bir siyasi bir konuşma yapıyor “Bunu lanetlemeyenler benim arkadaşım değildir”… Sonuç ne? Yalnızca bizimle birebir aynı düşünen insanlardan ibaret sosyal medyamızda kendimiz çalıp kendimiz dinliyoruz. Toplumca iletişimi, uzlaşmayı, birbirimizi anlamayı bıraktık. Hatta bundan gurur duyuyoruz. Farklı kültürler, farklı inanışlar, farklı dinler olmasın, herkes bizim gibi olsun istiyoruz. Bu ne kadar tehlikeli bir kültürel saldırganlıktır? Saldırganlık diyorum evet, hatırlayın Kore restoranı işleten kendi halinde bir insanı dövenlerin düşünce yapısını: “Çin hükümeti Çin’deki Türkleri öldürüyor, biz de sokakta gördüğümüz Çinlileri dövelim.” Kore restoranının önündeki çekik gözlü adamcağızı görünce Çinli zannetme cahilliğinden zaten bahsetmiyorum bile. Biz ne zaman bu hale geldik? Hoşgörünün babası Mevlana’nın torunları ne zaman Budist rahibe küfredecek, Koreli restorancıyı dövecek kadar nefret doldu? Mevlana’nın şu sözlerini ne çabuk unuttuk: “Benim hayatımı yargılamadan önce, benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan, sokaklardan, dağ ve ovalardan geç. Hüznü, acıyı ve neşeyi tat. Benim geçtiğim senelerden geç, benim takıldığım taşlara takıl. Yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi. Ancak ondan sonra, beni yargılayabilirsin. Geçer dediklerimi geçirdim, biter dediklerimi bitirdim. Nefret ettiklerimi sildim, artık yeter dedim. Geride bıraktıklarım hesap sormaya kalkmasın o yüzden bana. Farkında olduğum için var oldunuz, vazgeçtiğim için bugün yoksunuz...” Murat ÖZBİLGİ