TBMM'de bir basın toplantısı düzenleyen Hamzaçebi, AKP hükümetinin giderek demokrasiden uzaklaştığının altını çizerek şöyle devam etti:

“Türkiye’de bir AKP hükümetinden söz etmek mümkün değildir. Seçimlerde yüzde 50 oy alması nedeniyle yüzde 50 oyu temsil eden bir hükümetin söz etmek değil, tek parti de değil tek adam Tayyip Erdoğan yönetimi vardır.

Artık hangi mahkemelerin kurulacağına hangi hakimlerin atanacağına karar veren bir Başbakanımız var. Hangi suçluların affedileceğine, mahkum olacağına tutukluluk hallerine devam edip etmeyeceğine karar veren bir başbakanımız var. Heykellerin stilinden üniversite kampüslerinde nelerin satılması gerektiğine kadar veren nerelere cami yapılacağına, kubbe genişliği minare sayısı ve uzunluğuna karar veren bir Başbakanımız var. Rant coşkusuna İstanbul’un kubbe ve minareleriyle ünlü silüetini feda eden bir Başbakanımız var. Kadınların nasıl doğum yapacağına doğum yapıp yapmayacağına, kaç çocuk sahibi olacağına karar veren bir Başbakan var.

Kendisi hayatımızın her alanını programlamaya yönelmiş bir anlayışı var. Daha önce bireylerin özel hayatını düzenlemek konusunda yetkili görmeyen veya herhangi bir düşüncesi yokmuş gibi görünen hükümetin, artık özel hayatımızı da düzenlemek konusunda son derece kararlı olduğunu görüyoruz. Bunun ipuçları çıkmıştır.”

“SIRA YAŞAMIN DİĞER ALANLARINA GELMİŞTİR”

İstanbul’da deniz otobüsüne binen bir yolcunun marketten aldığı birkaç şişe şarap nedeniyle İDO yetkilileri tarafından azarlandığını ve deniz otobüsüne alınmadığını belirten Hamzaçebi, “Kraldan çok kralcı anlayışıyla, yolcularımızın poşetlerini kontrol etmeye yetkili sayıyor. Alışveriş paketlerini kontrol eden bir hükümet var artık” dedi. Hamzaçebi şunları söyledi:

“Üniversitede bira satmayacaksın talimatından sonra geldiğini unutmayalım. Sıra yaşamımızın diğer alanlarına gelmiştir. Yakında öğrencilerin kıyafetlerine karıştığını başladığını görürsek hiç şaşırmayalım. Burası İran değil Türkiye Cumhuriyeti, Suudi Arabistan değil. Bir vatandaş marketten almış olduğu ürünleri market poşeti içinde veya çantasına evine götürme özgürlüğüne sahip değil midir? 10 yıl önce AKP öncesinde bu gündeme gelmezdi. Ama şimdi basında bile yer almıyor.

Antalya’da bir doktor muayenehanesine baskın düzenlendi, bir kadınımız kürtaj yaptırmak istediği gerekçesiyle hastaneye götürüldü, acaba hamile mi değil mi diye. Bu sayın Başbakanın kürtaj bir cinayettir söyleminin ardından olmuştur. Dün Şükriye Tuğ doğum yapmak üzere hastaneye gittiğinde normal doğum yapması söylenmiş ve bu baskı nedeniyle kadınımız hayatını kaybetmiştir. Ailenin iddiası, sezeryan olsaydı bu ölüm meydana gelmeyecekti. Sağlık bakanı ve Başbakana çağrı yapıyorum, bırakın kadınların nasıl doğum yapacağıyla uğraşmayın, sezeryanı bırakın performans sistemine bakın. Performans sistemin sezeryanı patlatmıştır.”

Biz Sayın Başbakanın dini konulara vakıf olduğunu zannediyorduk, bunu insani bir eksiklik olarak görebiliriz. Ama ikinci özelliği padişahın kişisel serveti ile yapılmasıdır. Başbakan da devletin hazinesinden Çamlıca Camisi için tek kuruş harcamayacaklarını söylüyor. Öyleyse bunu hayırseverler işadamları yapacaktır. Peki hayırseverlerin yapacağı camiyi siz niye sahipleniyorsunuz. Başbakan gerçeği kamuoyuyla paylaşmıyor. Bu camiyi yapacak işadamları gelir ve kurumlar vergisinden indirim yapacaktır. Devletin hazinesinden finanse diyorsunuz. Sayın Başbakan Çamlıca’ya cami yaptıracaksa bu camiyi kendi kişisel servetinden yaptırsın dinimiz kültürümün hukukumuz bunu emreder.”

"ORTADA POLİTİKA DEĞİL, POLİTİKASIZLIK VAR"

Haberal ve Balbay’ın tahliye talepleri reddedildiğini hatırlatan Hamzaçebi, “Oysa meclis kapanmadan 3. yargı paketi çıktı, Kararın gerekçesine 3 yargı paketinin emrettiği gerekçeyi yazmıyor. Bu bir skandaldır. Haberal Düny Organ Nakli Derneği tarafından Ortadoğu Organ Nakli Derneği Başkanı seçilmiştir. Hukukun dışında gerekçelerle tutkulu tutuluyor. Bunlar kin nefret ve intikamdır” dedi.

AKP hükümetinin Suriye politikasının iflas ettiğini de belirten Hamzaçebi, “Ortada bir politika değil politikasızlık vardır. AKP Türkiye Cumhuriyeti öyle hale gelmiştir ki Barzani’den medet uman bir dış politika anlayışı vardır. Hükümet her sıkışığında Barzaniye gidiyor. Başbakan 2011 seçimlerinden sonraki dönemini ustalık olarak nitelemişti. Başbakan ve hükümeti dış politikada Barzani’nin çırağı olmuştur” diyerek şöyle devam etti:

“Türkiye Barzanin yanında çıraktır. Neden Barzani Kuzey Irak’tan Türkiye Cumhuriyeti’ne yardım etmiş midir? Hayır. Kandil orada duruyor mu? Evet. Türkiye artık PKK sorunun sadece Irak’ta değil Suriye’de de karşısında bulmuştur. Bu hükümetle Türkiye’nin bir çıkışı yoktur. Ama vatandaşlarımız umutsuzluğa kapılmasın. Kesinlikle bu sorunların üstesinden gelecek bir anlayış vardır. AKP ile birlikte Türkiye bölünmeye doğru gitmektedir. Vatandaşlarımızı uyarıyorum. CHP Türkiye’nin menfaatlerini savunacak şekilde dimdik ayaktadır. Türkiye’yi bu kötü yönetimden kurtaracağız.”

Başbakan Obama görüşmesinde beyzbol sopasına yönelik soruya da cevap veren Hamzaçebi, bu tip fotoğrafların mesaj verdiğinin altını çizerek, “Başbakanın yabancı ülke bakanları ile servis edilen fotoğraflar, hep sayın başbakanı güçlü göstermeye yönelik fotoğraflardır. Sarkozi ile ilgili fotoğrafı hatırlayın Biz bu güçlü Başbakan görüntüsünden mutlu oluruz. Ama Obama beyzbol sopasıyla mesaj vermek istiyor. Çünkü Türkiye’nin bağımsız dış politikası yoktur. Türkiye ABD’nin taşeronluğuna soyunmuştur. Taşeron olursanız elbette bir sopa tehdidini de size kullanırlar” dedi.

 

BAYKAL’IN ÖNERİSİ

 

Baykal’ın “TBMM’nin olağünüstü toplanması” yönündeki önerisine yönelik bir başka soruya da cevap veren Hamzaçebi, “Kaç yıl önce güney sınırlarımıza bir komutan gitti bir konuşma yaptı ve bu konuşma üzerin Suriye terör örgütü liderini sınır dışı etti. Şimdi Başbakan, Dışişleri Bakanı konuşuyor, Barzani’ye gidiyor sonuç? Türkiye’nin Suriye sınırında bir PKK özerk bölge oluşmuş vaziyette. PKK bayrakları her yere asılmış vaziyette” diyerek hükümetin “Yüksek perdeden konuşarak sorunların üstünü örtmesinin mümkün olmadığını” ifade etti.

Gülün adaylığına yönelik sorulara ise Hamzaçebi, “Biz Gül’ün ikinci kez aday olmasına engel olan hükmü Anayasa Mahkemesine götürdük. İkinci kez seçilebileceğine karar verdi mahkeme. Adaylık kendi takdiridir” dedi.