Ayhan Bora Kaplan suç örgütünün ikinci adamı olduğu belirtilen Serdar Sertçelik, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) bulunduğu dönemde, Türkiye’ye dönmek ve “Gizli tanık” olmak için emniyet yetkilileriyle defalarca görüştü. İsteği kabul edildi. 19 sayfa ifade verdi. Ancak ifadesinin alınması sırasında yönlendirildiğini, bazı siyasilerin isimlerinin yazılması konusunda kendisine baskı yapıldığını iddia etti.
Çete içinde yer alan sıradan kişiler bile tutuklanırken, çetenin ikinci adamı olduğu öne sürülen Sertçelik’in tutuklanmaması, elektronik kelepçe takılıp ev hapsine çarptırılması, örgüt içinde bu kişinin gizli tanık olduğu şüphesini yarattı. Ev hapsinde olmasına rağmen defalarca evden ayrıldığı saptanan Serdar Sertçelik, 20 Kasım’da gece bir kız arkadaşıyla çorbacıya gittiği, evden ayrılmasına rağmen kelepçenin sinyal vermemesi de dikkat çekti.
EVDEN GECE AYRILDI
Serdar Sertçelik’in 27 Kasım’da kaçırılması planlandı. Çorbacıda bulunduğu sırada ayağından vurulan ve bu yüzden bacağı alçıya alınan Sertçelik’e, sanki hastaneye götürülüyormuş süsü vermek için önce ambulans ayarlandı. Elektronik kelepçe evden 100 metre uzaklaşınca sinyal vereceği bilindiği için çıkarıldı. Adalet Bakanlığı Denetimli Serbestlik bölümünün uyarısı üzerine eve giden karakolda görevli polis, Sertçelik’in evde olmadığını belirledi ve durum Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne bildirdi.
YER DEĞİŞTİRİYOR
27 Kasım’da evinden ambulansla ayrılan Serdar Sertçelik’in İstanbul’a götürüldüğü, daha sonra ise izini kaybettirdiği anlaşıldı. Gelişmeleri yakından izleyen bir kaynak, SÖZCÜ’ye şunları söyledi:
“Serdar Sertçelik 20 Kasım’da lokantada vurulmuştu. Sonra hastane ve ev istirahati süreci başladı. 27 Kasım’da evden ayrılan Serdar’ın yurtdışına ne zaman çıktığı bilinmiyor. Edindiğimiz bilgilere göre önce Yunanistan’ın Kos Adası’na geçtiği, buradan Atina’ya gittiği, kendisine Atina’da Bulgar pasaportu verildiği bilgisi var. Bir ara Paris’te bulunduğu, daha sonra Karadağ’da olduğunu bazı telefon konuşmalarında söylediği kişiler var. Olayın içindeki bazı kaçaklar Dubai’de bulunuyor. Sertçelik’in de Dubai’de olma olasılığı yüksek.”
Serdar Sertçelik’in kaçırılmasının planlanması ve uygulanmasıyla ilgili olarak HTS kayıtları ve irtibatları nedeniyle biri Organize Şubede görevli M. ile üç sivil gözaltına alındı. Bunların Sertçelik’in kaçırılmasıyla ilgilerinin olup olmadığı soruşturma sonucu belli olacak.
Yatay yapılanmada kimler yok ki...
Çıkar amaçlı suç örgütlerinde “Yatay” ve “Dikey” yapılanma vardır. “Dikey yapılanma” örgüt liderinin talimatlarının yerine getirilmesidir. Ama “Yatay” yapılanmada durum çok farklı... Bu işin içine hiç beklemedik kişiler de girebiliyor. Bu yapılanma polisin eğitim programlarında da anlatılıyor. Onları bir Emniyet yetkilisinden şöyle dinliyorum:
“Yatay yapılanmada, örgütler sürekli kendilerine bağlı değil ama maddi menfaatle, şantajla veya başka motiflerle kullandıkları siyasetçiden yargı mensubuna, polise, yaygın şekilde medya mensuplarından oluşturdukları bir yapıdır. Bunlardan belki iki yılda bir ya da başları sıkıştığında bir şeyler ister belki de uzun süre hiçbir şey istemez. Ama belirli bir hava yaratmak istedikleri zaman veya belirli bir pozisyondan kurtulmak istediklerinde, sıkıntılı dosyalarının alt edilmesini, görülmemesini istediklerinde devreye sokarlar. Kamuoyunu etkilemek istediklerinde siyasetçiyi, medya mensubunu devreye koyarlar. Eğer bir görevliyi etkilemek istiyorlarsa onun da yolunu buluyorlar. Siyasetçiyi bazı makamları etkilemesi, baskı yapması için devreye koydukları olur. Bununla ilgili çok da örnek var. Hele o siyasetçinin partisi iktidardaysa bu işleri daha kolay yürütürler. Muhalefetse lehlerine bir demeç verilmesi için yardım alırlar. Yani, yatay yapılanmanın amacı hem korumak hem de gündemi değiştirip farklı bir algı yaratmak. Serdar Sertçelik olayına gelirsek... Hem örgütün ikinci adamı olacak hem bir çok olayın içinde yer alacak, sonra bunu gizli tanık yapacaksınız. Bu son derece hatalı bir uygulama. Olsa olsa itirafçı yapılırdı. Burada görevlilerin hatası var.”
KİME KARŞI DARBE?
Üç emniyet mensubuyla hükümete darbe mi yapılırmış? Bunu yine bu işleri bilen Emniyet yetkilisine sordum. Şunları anlattı:
“Bu kesinlikle hükümete yapılacak bir komplo değil. Bu dönemde de böyle kanunsuz dinlemeyle kanunsuzluğa kimse cesaret edemez. Çünkü bunların birkaç yerde kaydı tutuluyor. GSM şirketine gidilip ‘Şu siyasetçiyi, şu emniyetçiyi, gazeteciyi dinlemek için bağlayın’ diyemez. Yasadışı dinlemeler FETÖ döneminde yapılıyordu. Sahte kimlikle, IMEI numarası üzerinden dinleme yapıyordu. Örneğin beni bir yıl Hizbullah, bir yıl İBDA-C militanı diye dinledikleri ortaya çıkmıştı. O dönem FETÖ’cülerin elinde kritik kadrolar olmasına rağmen belirli makamlardan dinleme izni alabilmek için birtakım numaralar yapıyordu. Bu devride gizli dinleme yapılması, insanlara gizli izleme yapılması mümkün değil. Bunu iddia eden varsa konuyu saptırmak istiyor demektir. Şu yaşanan süreçle ilgili yapılan açıklamalarda ‘Darbe, komplo’ sözleri sıkça kullanılıyor. Gizli tanık istediği kadar şöyle oldu, böyle oldu desin. Somut bir delil olmayınca ne olacak? ‘Falanca kişiyle, şu tarihte falan yerdeydik’ dese bile, baz istasyonu o gün başka bir yer gösteriyorsa, o kişinin yanında başka tanıkları varsa tutar mı bu?”
İKİ HEDEF VURULMAK İSTENİYOR
Şu sözleri bir değil, birkaç deneyimli emniyet mensubundan duydum. İşte söyledikleri:
“Bu gelişmeler tamamen İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı yıpratmaya ve operasyonları yavaşlatmaya yöneliktir. Bu konuda hiçbir tereddüt yok. Bu direkt İçişleri Bakanı’na yönelik bir operasyondur. Ali Bey yenilirse mafyaya gün doğar. Son olayda bazı görevlilerin hatası var ama olayın mafya operasyonlarının genişlemesini engellemeye dönük olduğu unutulmasın.”
Peki başka ne var? Emniyet Yüksek Değerlendirme Kurulu toplanıyor. Emniyette Fethullahçı olarak bilinen müdürlerin emekliye sevk edilmesi de gündemde. Buna karşı müthiş bir direniş var. Geçmişte de bunu örnekleri görülmüştü. Emniyette güçler savaşı bakalım nasıl sonuçlanacak, görelim.