İstanbul Kartal’da 350 milyon liraya mal olan dünyanın en büyük adliyesi,15 günde döküldü. Anadolu Adalet Sarayı, henüz resmen açılmadan hakim, savcı ve avukatları isyan ettirdi...
Dünyanın en büyük adliyesi olarak gösterilen İstanbul Anadolu Adalet Sarayı dökülüyor. İnşaatına 2006’da başlanan adalet sarayı, 126 dönümlük araziye kuruldu ve 350 milyon liraya mal oldu. Dört yıl gecikmeli olarak inşaatı tamamlanan adliye, 5 Şubat’ta geçici kabulü yapılarak hizmet vermeye başladı. Dev binaya Kadıköy, Üsküdar, Ümraniye, Kartal, Pendik, Tuzla, Sultanbeyli ve Adalar adliyeleri taşındı.
Yaklaşık 5 bin personelin çalıştığı, günde 45 bin kişinin giriş-çıkış yaptığı bina, büyüklüğüyle değil inşatındaki yapım hatalarıyla gündeme oturdu. Tesliminden bu yana eksikliklerinin giderilmesi için 2 milyon lira harcandığı iddia edildi. Başsavcılık da, bu konunun sorumlularının bulunması için soruşturma başlattı.
Anadolu Adalet Sarayı’nı kullanan Hakim Nuh Hüseyin Köse, binanın durumunu şöyle anlattı:
* İlk önce nezarethanelerin olduğu kısmın tavanı alçak yapıldığı için cezaevi araçlarının girişi mümkün değildi. Bu hatanın giderilmesi çok paraya mal oldu. Adliyenin ana koridorunda aynı sıkıntı yaşandı.
* Sonradan yapılan yükseltmeye rağmen, ana koridorun alçak tavanı, günde 45 bin kişinin giriş çıkış yaptığı düşünüldüğünde, olması gerekenden son derece basık ve iç bunaltıcı.
* Binanın blokları arasında her katta bağlantı yok. Tek geçiş, zemin kattan mümkün oluyor. Katlara da sadece asansörle çıkılabiliyor. Binadaki yangın merdivenlerini saymazsanız, katlara inip çıkmak için yapılmış bir merdiven yok.
Asansördeki tehlike...
* Yarısı şimdiden arızalı olan asansörler de tıklım tıklım dolu. Bir yargıç, az önce cezalandırdığı bir sanıkla tıka basa dolu asansörde kucak kucağa gitmek zorunda kalıyor. Bu asansörlerde, ağır cezada yargılanan sanıklarla, mağdur yakınlarının karşılaşmasını düşünmek bile ürkütücü.
* İnşaat kalitesi, derecelendirilemeyecek kadar kötü. E Bloktaki yönetim katını saymazsak, adliyenin yargıç-cumhuriyet savcı odaları ve duruşma salonları dahil, yapımında kullanılan malzemeler dökülüyor.
* Binanın katlar arası geçişe uygun yapılmamasının nedeni olarak adliye kulislerinde, 38 yıllık yarışmacı mimar Haldun Erdoğan’ın, binanın tepeden bakıldığında adı ve soyadının baş harfleri olan HE biçiminde görünmesi isteği gösteriliyor. Gerçekten de, binaya tepeden bakıldığında bu simgeleri görmek mümkün.
* Yönetim koridorundaki metal tasarımı saymazsak adliyede heykel ya da resim gibi bir sanat eserine rastlanmıyor.
* Binanın açık otoparkında doğalgaz istasyon deposu gibi tel örgü içine alınmış kaidesiz heykelimsiyi ve ana yola bakan meydanda yerleştirilmiş, sözüm ona Atatürk heykellerini sanki ayıp olmasın, adet yerini bulsun diye yapmışlar.
* Adliyenin en büyük talihsizliği mimarın, adliyede yer üstü yerine yer altını tercih etmesi. Ağır ceza, asliye ceza mahkemeleri başta olmak üzere birçok birim, zemin katın altında yer alıyor. Buralarda bulunan birçok oda, gün ışığından yoksun.
* Binada bu kadar karanlık oda bulunmasının nedeni olarak da mimarın, binanın B bloğunu, kottan daha fazla faydalanmak için ondört metre aşağıya indirmesi gösteriliyor.
“Işıksız adalet...”
* Adliyenin eksi yedinci katı ağır ceza mahkemelerine, deniz manzaralı onbirinci katı ise tamamen makine dairesine ayrılmış. Yani ağır cezada, elektrik aydınlatmasıyla duruşma yapılacakken, onbirinci kattaki makine aksamı Adalar ve deniz manzarası izleyebiliyor.
* Kanser hastası bir yargıcın, bu ışıksız odalardan birine yerleştirildiğini görmek içimi acıttı. Zaten yaptıkları işin niteliği gereği sters altında çalışan yargıcın, bir de bu karanlık içinde psikolojisinin ne hale geldiğinin yorumunu mahkemeye işi düşenlere bırakmak gerek...
* Kendilerine yeterince dinlenme ve bekleme odası verilmeyen avukatların sorunları herkesten çok. Adliye çalışanları da benzer sorunlardan mustarip. Tüm dosyaların teslim edildiği katipler her sabah özel güvenlik görevlileri tarafından x-ray cihazından geçmeye zorlanmaktan dolayı isyanda.
* Sonuç olarak; dünyanın en büyüğü olarak lanse edilen adliye, aslında dünyanın en en ışıksız adliyelerinin başında geliyor. Bir de ulaşım sorunlarını gözetirsek, adliyenin zeminin altındaki yedi katın, fazla zaman kaybedilmeden başka bir işte kullanılmak üzere kapatılması gerekiyor.
Müteahhit AKP’li vekilin kardeşi çıktı!
Türkiye’nin en büyük kamu binasının inşaat ihalesi de çok konuşuldu. Saray’ın yapımını, 2006’da CHP’den vekil seçildikten sonra AKP’ye geçen ve adı Enerji Bakanlığı’ndaki ihale yolsuzluğuna karıştıktan sonra isitfa eden Cemal Kaya’nın kardeşi Hakim Kaya ve Şira Elektrik sahiplerinden Şakir Bakır aldı. Ortaklar 226 milyon lira ihaleyle çıkan adalet sarayını 195 milyon lira verdi. Haldun Erdoğan’ın mimarlığını yaptığı projenin taahhüdünü Şira Elektrik İnşaat firması, mekanik projesini Abdullah Bilgin üstlendi. 7.5 yıl hapis cezasına çarptırılan Cemal Kaya’nın cezası ertelendi.
350 milyon liralık bina dökülüyor
Adalet Sarayı 5 ana bloktan oluşuyor, 326 savcı odası, 298 mahkeme salonu, 51 icra dairesi bulunuyor. 500 ve 180 kişilik 2 tane konferans salonu, 2 bin 600 araçlık otoparkı, 2 bin 200 kişilik yemekhanesi ve 180 kişilik kreşi de var. Günde 45 bin vatandaşın geldiği Saray’da toplam 23 çay ocağı bulunurken avukatların yazışmalarını yapacağı iki tane baro odasının olması düşündürücü. İçinde yok yok denilen saray aslında dökülüyor. Kullanılan tüm malzemeler 2. kalite. Zeminlere döşenen fayanslar daha fazla ayak basılmadan kırık,dökük. Binadaki tuvaletlerde sular akmıyor, duvarlar rutubetten kabarmış, elektrik kabloları gizlenmemiş ve tehlike saçıyor. Kaloriferlerin ise petekleri yok açıkta duruyor. Dışına gelince; ‘Adalet yerini bulsun’ diye konulan Atatürk Heykeli kafesin içinde tutsak.
Adalet değil skandal sarayı
İstanbul Kartal’da 350 milyon liraya mal olan dünyanın en büyük adliyesi,15 günde döküldü.