Deniz Ayas - sozcu.com.tr

Cemaat operasyonu kapsamında Çağlayan Adliyesi'nde gözaltında bulunan polislerin davasını izlemek için adliyeye gelen Mehmet Baransu'nun binaya girişi çevik kuvvet polisi tarafından engellendi. Duruma tepki gösteren Baransu, polisler tarafından tartaklandığını iddia etti.

Sarı basın kartlı bir gazeteci olarak gizlilik esası olmayan bir duruşmayı izlemek istediğini söyleyen Baransu, "Yok böyle bir şey, bir tane amir bana izah etsin bunu, 8 gazeteci var içerde, elini kolunu sallayarak buradan gidiyor, ben geliyorum, beni tutuyor burada, niye tutuyorsunuz. Avukatlar girebilir, polis girebilir. Diğerleri nasıl girebiliyor. Bunu bana biri izah etsin. Böyle bir şey yok. Biz kamu görevi yapıyoruz, bunu bilin. Siz nasıl kamu görevi yapıyorsanız polis arkadaşlar, biz de kamu görevi yapıyoruz. Gazeteci kamu görevi yapıyor. Bizim cebimizde başbakanlığın verdiği kart var bu olayları takip etmek için” diye konuştu.



BİR ZAMANLAR İKİNCİ EVİYDİ

Dün gece binasına alınmayan Mehmet Baransu, adliyenin 'müdavim'lerindendi. AYM ve Yargıtay kararlarıyla da 'düzmece' olduğu ispatlanan sözde Balyoz Darbe Planı başta olmak üzere birçok soruşturmanın belgeleri bizzat Taraf muhabiri Mehmet Baransu tarafından savcılara teslim edilmişti. Baransu bu sayede süreç içerisinde yaptığı Ergenekon, Balyoz ve Şike davası haberleriyle meslektaşlarından hep bir adım önde olmayı başarmıştı.

"CEMAATCİ DEĞİLSEN YÜZÜNE BAKMAZLARDI"

İstanbul'daki emniyet ve yargı muhabirleri geçmişte yapılan 'ayrımcılık' ve 'kayırmaları' sozcu.com.tr'ye anlattı. 15 yıldır Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde muhabirlik yapan bir gazeteci "Özellikle 2008-2013 dönemi benim gibi 'merkez medya' diye tabir edilen kuruluşlarda görev yapan arkadaşlarımız açısından adeta bir kabus gibiydi. Cemaate yakın birkaç TV kanalı ve gazete dışındaki kurumlarda görev yapan gazetecilerin özellikle Terör ve Kaçakçılık-Organize şubelerinden bilgi alabilmesi her geçen gün zorlaştı. Ergenekon operasyonundaki ilk dalgalarla başlayan 'cemaat muhabirlerini kayırma' ilerleyen yıllarda aynı oranda artarak devam etti. Biz her gün 12 saatimizi geçirdiğimiz Emniyet'teki basın odasında; ilgili dairelerden muhatap bulabilecek, haber teyit edebilicek bir polis memuru bulamazken cemaate mensup gazeteciler daire müdürleri ile başbaşa görüşmeler gerçekleştiriyor ve 'atlatma' diye tabir ettiğimiz haberlere imza atıyorlardı." dedi.

Hakim ve savcılarla ancak randevu alınarak görüşülebilen ve geçtiğimiz yıl kaldırılan, özel yetkili savcılıklarının da bulunduğu Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne (3 yıl önce Çağlayan'a taşındı) Mehmet Baransu başta olmak üzere cemaate yakın basın kuruluşlarının muhabirlerinin adeta ellerini kollarını sallayarak girdiğine dikkat çeken bir ajans muhabiri ise "Ayrımcılık öyle bir noktaya gelmişti ki biz küçücük bir bilginin teyidini yaptırabilmek için saatlerce adliye koridorlarında beklerken söz konusu muhabirler adliye binasına bile gelmeden telefon görüşmeleriyle haberi topluyordu" diye konuştu.

Devletin resmi ajansı AA'ya bile yapılmayan ayrıcalığın savcılar ve polis müdürleri tarafından 'cemaatçi' muhabirlere yapıldığını anlatan gazeteci "Şimdi Baransu gibilerin tepki vermesini anlamıyorum. İşleyişi en iyi onların bilmesi lazım. Son 10 yıldır 'kayırmacığılın' en büyüğünü gördüler. Şimdi ise adliye binasına alınmadı diye adeta şov yapıyorlar. Benim gibi 'sade gazeteciler' verdikleri tepkiyi gülümseyerek izliyor" dedi.