Ah­met Ha­kan “Ta­raf­sız Böl­ge­”de so­ru­yor:
- Arap dün­ya­sın­dan çok dost­la­rı­nız var mı?
“E­vet...”
- Pe­ki ya Ba­tı dün­ya­sın­dan?..
“E­vet...”
İsim ver­mi­yor,
Şu­nu iyi ta­nı­rım, bu­nun­la ga­yet dost­ça ko­nu­şu­rum... Fa­lan­ca be­ni arar ve “der ki...”, fi­lan­ca be­ni ara­yıp “söy­ler ki...” şek­lin­de­ki “a­ra­bes­k” mu­hab­bet­le­re hiç gir­mi­yor. Dün­ya li­der­le­riy­le dost­luk­la­rı­nı bi­re bin ka­ta­rak an­lat­mı­yor!
Hal­bu­ki di­ğe­ri ol­sa, böy­le bir so­ru so­rul­sa, öy­le bir an­la­tır, öy­le bir an­la­tır
ki, ce­vap an­cak sa­hur vak­ti bi­ter!..
An­la­ya­ca­ğı­nız şa­ha­ne (!) bir prog­ram, par­don mo­no­log olur!

* * * *

Ah­met Ha­kan us­ta­ca so­ru­yor:
- Siz ve­sa­ye­tin ada­mı mı­sı­nız?
Gü­lü­yor...
“E­vet, Co­ca Co­la­’nın ada­yı­yım. Çün­kü çok bü­yük güç! Ama Pep­si Co­la­’yı da unut­ma­ya­lım, o da güç­lü, onun da ada­yı ola­bi­li­rim!” di­yor.
Hal­bu­ki di­ğe­ri ol­sa, ona böy­le bir so­ru so­rul­sa... Ah­met Ha­kan öy­le bir azar işi­tir ki, sor­du­ğu­na so­ra­ca­ğı­na bin piş­man olur!
Ma­çın ba­şın­da ters yum­ruk al­mış bir bok­sö­re dö­ner!

* * * *

Ah­met Ha­kan gü­zel gü­zel sor­ma­ya de­vam edi­yor:
- Alışve­ri­şe çı­kar mı­sı­nız?
“Çı­ka­rım... Ha­nım­la bir­lik­te mar­ke­te, bak­ka­la gi­der alış ve­riş ya­pa­rız. Ben fil­di­şi ku­le­ler­de ya­şa­mı­yo­rum, halk ada­mı­yım...”
Hal­bu­ki diğeri ol­sa, ona böy­le bir so­ru so­rul­sa...
Ce­va­ba “Sen bu so­ruy­la ne de­mek is­ti­yor­sun?” di­ye­rek baş­lar, bir yı­ğın fır­ça at­tık­tan son­ra, “A­fe­rin pat­ro­nun­dan al­dı­ğın ta­li­ma­tı çok gü­zel ye­ri­ne ge­ti­ri­yor­sun. Bu­nu sor­dun di­ye sa­na zam da ya­pa­r” di­ye­rek bi­ti­rir!
Ah­met Ha­kan da ne­ye uğ­ra­dı­ğı­nı şa­şı­rır!

* * * *

Sev­gi­li okur­la­rım,
O be­nim gön­lü­mün ada­yı de­ğil.
Zi­ra dün­ya gö­rü­şü­mü ve dü­şün­ce­le­ri­mi tem­sil et­mi­yor.
Ama ken­di­si gi­bi dü­şün­me­yen­le­re say­gı duy­du­ğu­nu ve bun­la­rın öz­gür­ce di­le ge­ti­ri­le­bil­me­si için uğ­raş ve­re­ce­ği­ni söy­lü­yor.
Ba­sın üze­rin­de­ki bas­kı­la­ra ve san­sü­re kar­şı çı­kı­yor.
Kim­se­yi öte­ki­leş­tir­mi­yor, suç­la­mı­yor, ku­tup­laş­tı­rıp böl­mü­yor, top­lu­mun bir ke­si­mi­ni di­ğe­ri­ne düş­man et­me­ye, he­def gös­ter­me­ye ça­lış­mı­yor.
Tam ter­si­ne ku­cak­la­yı­cı, bir­leş­ti­ri­ci, ba­rış­tan, bü­tün­lük­ten ya­na, hoş­gö­rü ve umut do­lu me­saj­lar ve­ri­yor.
Mez­hep ay­rım­cı­lı­ğı­na şid­det­le kar­şı çı­kı­yor.
Or­ta­do­ğu­’nun ni­çin kan gö­lü­ne dön­dü­ğü­nü, Tür­ki­ye­’nin dış po­li­ti­ka­sın­da­ki çö­kü­şün ne­den­le­ri­ni ger­çek­çi yak­la­şım­lar­la çok iyi ana­liz edi­yor.
So­run­la­ra sağ­lam teş­his­ler ko­yu­yor, akıl­cı çö­züm yol­la­rı an­la­tı­yor.
En ay­kı­rı so­ru­lar­da bi­le si­nir­len­mi­yor, se­si­ni hiç yük­selt­mi­yor. Bel­li ki gü­zel dü­şün­ce­nin ba­ğır­ma­ya ih­ti­ya­cı ol­ma­dı­ğı­nı bi­li­yor.
De­mok­ra­si­ye, par­la­men­ter sis­te­me, kuv­vet­ler ay­rı­lı­ğı­na ve hu­ku­kun üs­tün­lü­ğü­ne ina­nı­yor.
Ana­ya­sa­’ya bağ­lı ka­la­ca­ğı­nı, de­ğiş­ti­ril­mez mad­de­le­ri­ne say­gı­lı ola­ca­ğı­nı, üni­ter ya­pı­yı ko­ru­ya­ca­ğı­nı, bay­ra­ğa so­nu­na ka­dar sa­hip çı­ka­ca­ğı­nı be­lir­ti­yor.
İş­te bu özel­lik­le­ri ne­de­niy­le Ek­me­led­din İh­sa­noğ­lu be­nim oyu­mu hak edi­yor.