Sevgili okurlarım, siyasete atılan ve belli makamlara gelen, ya da getirilen kişilerden beklenen, hiç değilse belli konularda tutarlı olmalarıdır.
Bir siyasetçi eğer dün kara dediğine bugün ak diyorsa, günün birinde bu sözlerini karşısına çıkarıp onu zorda bırakırlar.

* * *

Şimdi 17 Mart 2011 gününe, bundan yaklaşık yedi yıl öncesine dönelim.
CHP Meclis’e bedelli askerlikle ilgili bir yasa teklifi vermişti.
Türkiye bu konuyu tartışıyordu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Rusya gezisi dönüşünde havaalanında kendisine sorulan bir soruyu yanıtladı:
- “Efendim CHP’nin bedelli askerlik projesi var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?”
Verdiği yanıt:
- “Proje diye bir ifade kullandınız. Bunun neresi proje, böyle proje mi olur. Ayaküstü yolda giderken proje açıklanır mı? Kiminle konuşulmuş ne yapılmış?”
Kendilerine bu konuda danışılmadığını söylemek istiyor.

* * *

Sonra hızını alamayıp içini dökmeye başlıyor:
- “Sokakta bakıyorsunuz, birileri bir şeyler söylüyor. Bedelli askerlik gelecek mi, gelmeyecek mi... Şu anda halkımızın bu konudaki tavrı nedir, ne değildir?”
Ve hemen ardından kendi sorusuna yanıtı kendisi veriyor...
Yani çok doğru sözler söylüyor:
- “Bu ülkede parası olan var, olmayan var. Şimdi siz kalkıp parası olana bedelli askerlik yap, buyur kullan diyeceksiniz, parası olmayana da gidip askerliğini yapsın diyeceksiniz.
Bunu adalet terazisine oturtmak zorundasınız. Bu eğer o kadar rahat bir şey olsaydı, benim vatandaşımın, halkımın belli bir kesimini mağdur etmeyeceğini biz bilseydik, buna inansaydık, biz bunu çoktan hallederdik. Biz bunu bugüne kadar bekletmezdik.”

* * *

Pardon, bir şey söylemeyi unuttum!
Bu haberi geçen, devletin Anadolu Ajansı!

* * *

Recep Bey sözlerini sürdürüyor:
- “...Görüyorum ki ana muhalefet partisi bir şey yapabildim diyebilmek için, bu tür adımları attığını göstermek için, bu tür açıklamalar yapıyor.
Bizim gündemimizde şu an böyle bir konu yok.
Böyle bir konunun üzerinde durulması gerekiyorsa, biz böyle bir süreci ancak referanduma taşırız ki halkımız bunun kararını versin.”

* * *

Recep Bey çok akıllıca konuşuyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:
- “Çünkü ben şahsen böyle bir sorumluluğun altına Tayyip Erdoğan olarak giremem.”
Nedenini de söylüyor:
- “Çünkü parası olan var, parası olmayan var. Parası olan bastıracak parayı ve askerlikten kurtulacak, parası olmayan ise gidecek askerlik yapacak!..”
Sonrasında bir itirafta bulunuyor:
- “Kimlerle görüştüysem ben, kenar köşedeki izbe yerlerdeki vatandaşım, onlar bu işe hiç sıcak bakmıyor.
Biz yola çıkarken kimsesizlerin kimsesi olarak çıktık. Sessiz yığınların sesi olarak çıktık. O zaman sormamız lazım, ona göre adım atmamız lazım.”

* * *

Çok ilkeli ve inandırıcı (!) sözler söylüyor...
Hem de devletin ajansına...
Kimsesizlerin kimsesi...
Sessiz yığınların sesi...
Parası olan varmış, olmayan varmış...
Kenardaki köşedeki vatandaşlar bedelli askerliğe sıcak bakmıyormuş...
Demek ki durumlar şimdi değişmiş, fakir fukara, gariban sessiz yığınlar parayı bulmuş, artık onlar da bedelli askerlik istiyormuş!

* * *

Sevgili okurlarım bunlar 24 Haziran seçimleri öncesinde bu bedelli askerlik işinin hesabını yaptılar.
İşin özellikle “Parasal” boyutunu irdelediler...
Bedelli vaat edersek ve sonrasında getirirsek, bu işten kaç para kazanırız!..
Bu iş bize kaç milyon oy getirir!
Birkaç milyon kişi asker kaçağı idi.
Onları hiçbir güç askere sevk edemezdi.
O zaman kararı verdiler:
“Getirelim bedelliyi, bu işte büyük para var!.. Hem para getirir, hem de oy getirir...”
Devlet bütçesine en az 5 milyar lira para sağlanacağını gördüler...
Ve bedelli kararını aldılar.

* * *

Olayın iç yüzü, perde arkası aynen budur.
Anadolu Ajansı yukarıdaki haberi “Erdoğan bedelli askerliğe noktayı koydu” başlığı ile geçmişti, aradan geçen yıllar içerisinde unutuldu gitti!
Şimdi anladık ki o zaman nokta değil, virgül koymuş!
Ne diyordu!..
“Parası olan var, olmayan var. Parası olan bastıracak parayı ve askerlikten kurtulacak. Ben böyle bir sorumluluğun altına giremem!”
Demek ki şimdi girmeye karar vermiş!
Yaa, işte böyle!

plusbanner2x