Cuma günkü yazımda Cukkacı Trump’ı anlatmaya çalıştım.
Bugün de Mikser Trump’ın nasıl bir şey olduğuna bakalım.
ABD Ulusal Güvenlik Müsteşarı Condoleezza Rice 7 Ağustos 2003’te Washington Post Gazetesi’nde yazdığı makalede 22 Arap ülkesinde demokrasinin ivedi olarak sağlanması zorunluğundan söz etti.
Aynı Rice bu kez ABD Dışişleri Bakanı olarak 25 Temmuz 2006’da İsrail’de düzenlediği basın toplantısında ‘Yeni bir Ortadoğu kurmanın zamanı gelmiştir’ diyerek haritaların değişebileceğinden söz etti ve bunun için ‘Yaratıcı Kargaşa Teorisi’nden yararlanacaklarını ima etti.
Teoriye göre ‘ülkelerde kaos yaratılacak ve Amerikan çıkarlarının gerçekleşmesi için bu kaos ortamlarından yararlanılacak’.
Rice’ın birinci ve ikinci söylemi arasında 8-10 Haziran 2004’te ABD Sea İsland kasabasında BOP Zirvesi toplandı. Başbakan Erdoğan, Yemen Devlet Başkanı Salih ve İtalya Başbakanı Berlusconi ile birlikte Demokrasi Eş-Başkanı seçildi.
Bu zirveden sonra bölgede bir çok olay yaşandı.
2010 sonunda ‘Arap Baharı’ başladı ve ‘Yaratıcı Kargaşa Teorisi’nin uygulanmasına başlandı.
Şimdi durum ortada:
Suriye, Irak, Libya, Yemen, Filistin, Tunus, Sudan, Lübnan...
Ve Türkiye.
Kargaşanın temelleri Bush zamanında Irak’ın işgal edilmesiyle atıldı, Obama döneminde yaygınlaştırıldı ve Trump zamanında meyveleri toplanacak.
Önce nakit dolarlarla sonra da stratejik ince hesaplarla.
Trump Hazretleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birkaç görüşme ve bir o kadar telefon sohbetine rağmen ‘Yeni müttefik’ PYD’den vazgeçmiyor.
PYD ise öncelikle ‘müttefik’ Türkiye için risk.
Ancak Trump bununla da yetinmiyor.
‘Cukkayı vermezseniz çekilirim Suriye’den’ diye oyun oynayan Trump ‘Stratejik Müttefik’ Suudi’lerden Suriye’ye ve özellikle PYD bölgesine asker yollamalarını istiyor. Onlar yollarsa BAE, Mısır ve Ürdün de yollar. Bu ülkelerin de Erdoğan yani Türkiye ile arası iyi değil.
Yani ABD destekli PYD ile sorunu olan Ankara Trump tarafından bölgeye gönderilmek istenen ülke askerleriyle yüz yüze kalabilir. Bölgede ABD tarafından satın alınan Arap aşiretler de var.
Ortam tam da Trump’a göre.
Amerikan sistemi puslu havalardan çok hoşlanır.
Yahudi lobileri bu sistemin belki de en önemli dinamiğidir.
CIA ve Pentagon’la birlikte.
Her iki kurumla birlikte Dışişleri bakanlığının başında Türkiye’den hoşlanmayan kişiler var.
Trump bununla da yetinmiyor.
Yahudi kökenli damadı Jared Kushner’i Suudi Prens Muhammed’i kandırması için görevlendirdi. O da Muhammed ile İsrail’i barıştırdı. Bu yeni ‘ittifak’ın hedefinde önce İran sonra da Türkiye var.
Tersi de olabilir.
Yaratılabilecek ‘Yaratıcı Kargaşa’ ortamına göre.
Trump şimdi bunun peşinde.
Onda numara tükenmez.
Müttefikleri sağlam ama daha çok bizim hatalarımızdan yararlanıyor.
Amerikan tezgahı hep aynı:
‘Önce oyuna getirip kullanıyor sonra da oyunun bir parçası haline getirip bataklığa sürüklüyor’.
Missiouri Zırhlısı’nın Nisan 1946’da İstanbul ziyaretinden bu yana hikaye hep aynı.
Koşullar az değişmiş olabilir ama oyunun kahramanı oldukça ilginç.
Adam her yerde kaos peşinde.
Şimdilik her şey Suriye için kurgulanıyor. Suriye ise Irak ve Türkiye’ye komşu. Irak ve Türkiye İran’a komşu. Her dört ülkede Kürtler var. ABD ve İsrail Kürt kartından asla vazgeçmez. S.Arabistan, BAE ve Mısır Türkiye’yi rahatsız etmek için bu kartı dolaylı-dolaysız kullanmaya yeltenebilirler. Türkiye ise kendi kontrolündeki bölgelerde 100 bin kadar radikal-ılımlı İslamcı militanla Suriye hesabı yapıyor. Ankara şimdiye kadar yukarda saydığım ülkelerle birlikte bu tür hesap yapıyordu şimdi hepsi Türkiye’ye karşı. Türkiye’nin yanında AKP’nin 7 yıldır devirmeye çalıştığı Esad’ın müttefiği İran ve Rusya var.
Tarihsel ve geleneksel iki rakip ya da düşman.
Denklem giderek zorlaşıyor.
Mikser Trump daha da karıştırmak için görev başında.
Halimize bakılırsa adamın işi çok kolay.
Hiç kimse hiçbir şeyden ders almıyor ya da alamıyor.
Belki seçimler her şeye çare olur.

sozcu-banner-1