Evde benim lakabım ‘Kara bulut Hamdi’.
Çünkü ben ev sohbetlerinde sürekli ülkeyi bekleyen karanlıktan söz eder detaylarını anla­tırım.
Başta Halk TV olmak üzere son 5-6 yılda çıktığım tüm kanallarda böyle bir karanlığın hızla Türkiye’ye doğru yayıldığını anlatıp durdum.
Aralık 2010’da Tunus’ta başlayan ve hızla Mı­sır, Libya, Yemen, Bahreyn ve Suriye’ye kadar uzanan ‘Arap Baharı’nın rüzgarı Türkiye’de esmeye başladığında hemen çıkıp ilk kitabımı yazdım:
‘Ortadoğu’da Kanlı Bahar’
O ve daha sonra yayınladığım tüm kitaplarda ne yazdıysam yaşandı.
Özellikle Türkiye boyutu.
Bu da yetmedi bir çok önemli kişiyle özel sohbetlerimde başta Suriye olmak üzere bölgeyi ve dolayısıyla Türkiye’yi nelerin beklediğini en ince detaylarla anlattım.
Anlattıklarım ve öngörülerimin tümü gerçekleşti.
İşe yaradı mı?
Çok emin değilim.
İnsanlar dinliyor, heyecanlanıyor ama karşı önlem almak için hiçbir şey yapmıyor.
Ya da bildiğimiz ama bilmemezlikten geldiği­miz gerekçelerden dolayı yapamıyor.
AKP’yi kurulma aşamasından itibaren izliyor­dum.
Kurucularının tümünü tanıyorum. Bir çoğuyla rahmetli Erbakan Hoca zamanından tanışırdım.
Örneğin Erdoğan, Gül, Arınç...
2002 sonunda iktidar olan AKP’nin Suriye ve bölge politikasını destekledim.
Alevi Esad, Şii İran ve bölgenin Sünni ülkeleriyle iyi ilişki kuran bir AKP’nin dinci eğilimlerinden uzaklaşabileceğini ve İslam coğrafyasının tüm etnik, dinsel ve mezhepsel halk ve grupları arasında sa­mimi dostluk ilişkilerinin kurulabileceğini düşünüyordum.
Dost sohbetlerinde bunları konuşuyor zaman içinde nelerin olabileceğini anlatıyordum.
Çok şahidim var ama en çok hatırlayanı kom­şum Şişko Ali’dir.
En az 12-13 yıl önce bugünün Türkiye’sini ona anlatmıştım.
Örneğin AKP’nin devleti ve toplumu nasıl ‘İslamlaştıracağını ve tüm kurumları ele geçireceğini’.
Yani AKP çok iyi takiye yaptı.
14 Temmuz 1996’da İstanbul Belediye Baş­kanı olarak Erdoğan Milliyet’teki söyleşisinde ‘Demokrasi bir amaç değil araçtır. Demokrasi bir tramvaydır. Gittiği yere kadar biz de orada ineriz’.
Demek ki insanlar kolay değişmiyor.
Hele hele değişmeye niyetleri yoksa.
Sonuç ortada.
Sorun Erdoğan ya da AKP değil.
Sorun onları anlamak istemeyen muhaliflerde.
Ya da anlayıp da gereğini yapmayan ya da yapamayanlarda.
Öyle olmasaydı ülke bugün bu halde gelmez­di.
16 yıl içinde Erdoğan istediği HER ŞEYİ yap­tı ve hiç kimse onu durduramadı.
Bugün AKP’nin kurucularından hiç kimse Erdoğan’ın yanında yok.
Erdoğan hepsinden kurtuldu.
Onların yerine kendisine çok daha iyi hizmet edebilecek kişiler buldu.
Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu, Tuğrul Türkeş ve son olarak Devlet Bah­çeli ve Mustafa Destici.
Hepsi de biat etmeden önce Erdoğan’a söyle­mediklerini bırakmamışlardı.
Hakaret düzeyinde.
Özellikle Devlet Bahçeli.
Onun hikayesi çok orijinal.
İş bununla kalmadı!
8-10 yıl önce Erdoğan’a en ağır saldırılarda bulunan gazeteciler bugün hepsi onun yalakası durumunda.
Bazıları daha önce FETÖ’cüydü şimdi Erdo­ğan’cı.
AKP’de durum farklı değil.
Bazıları da bir dönem Öcalan’ı göklere çıka­rıyordu.
Özetle çeşit çeşit politikacı, gazeteci ve sözde aydının yaşadığı bu ülkede başka türlü olamazdı.
Çoğunluk çok orijinal.
İşte bir örnek:
Kendi TRT programında konuşan Yiğit Bulut ‘ABD, İngiltere, Almanya ve Batı’nın Camisiz İstanbul projesi var. Adamlar camilere tahammül edemiyor. Uçaklarla İstanbul camilerini bom­balayacaklarına göre çok sayıda S-400 füzesi almalıyız’.
İnanarak söylüyorsa büyük sorun. Yok eğer seçim öncesi propaganda yapıyorsa bu çok daha büyük bir sorun.
Ne ben söyleyeyim ne siz düşünün.
Kek ve börekten çok daha vahim bir durum.
Parklarda yuvarlanmak bile kurtarmaz.
Ama suç CHP’de.
Gezi heyecanını değerlendiremedi, 7 Haziran 2015’te oyuna geldi, Nisan 2017 referandumunda oyları çaldırdı ve 24 Haziran’da ortadan kaybolup iktidara teslim oldu.
Geriye bir şey kalmadı.
Konuşmanın dışında.
Boşuna.

sozcu-banner-1