Tuzu kurular ve oligopol kurmuşlar hariç kriz hepimiz için kötü oldu. Ülke sıkışıyor. İnsanlar zorlanıyor. Dökülmeler başladı. Zamanıdır. 16 yılda “ekonomide ve siyasette masallar anlatarak” hangi noktaya gelindiğini görmeli.
Az biriktirir.
Çok harcar.
Bütçe açığı.
İyice açıldı.
Az ağaç diker.
Çok ağaç keser.
Orman açığı.
İyice açıldı.
Az üretir.
Çok tüketir.
Cari açık.
İyice açıldı.
Kilosunu 1.5 dolara satar.
Kilosunu 3.5 dolara alır.
Dış ticaret açığı.
İyice açıldı.
Buluş yapmaz.
Borç bulur.
Yeniyi dışarıdan alır.
Buluş açığı.
İyice açıldı.
Pikniğe gider.
Çöpünü yerde bırakır.
Medeniyet açığı.
İyice açıldı.
Çalıyor ama çalışıyor der.
Ahlak açığı.
En çok o açıldı.
Açıklar çoğaldıkça ve özellikle “ahlak açığı” iyice açıldıkça her gelen kriz daha ağır oluyor.

★★★

Onlarda kriz olmadı.
Biz şimdi en ağırına yakalandık. 1960’lı yılların başında Türkiye’de kişi başına milli gelir 360 dolar, Güney Kore’de ise 80 dolardı. İki ülke de fakirdi ama Türkiye daha iyiydi.  4 Güney Koreli’nin gelirini toplasan ancak 1 Türk edebiliyordu.
Bugün tersi oldu.
Güney Kore’de kişi başına milli gelir 24 bin dolara çıktı. Türkiye’de bugünlerde 7-8 bin dolar arasında gidip geliyor. Bugün 4 Türk’ün gelirini toplasan ancak 1 Güney Koreli ediyor.
Nüfus artışında biz 80 milyonu geçtik, Güney Kore 50 milyonda kaldı. 50 milyon nüfuslu Güney Kore’nin çalışan sayısı (istihdam), 80 milyon nüfuslu Türkiye ile eşit.

★★★

Onlar bilime sarıldılar.
Okullarında, tarlalarında, fabrikalarında, bahçelerinde, alt yapılarında, üst yapılarında “araştırma- geliştirme odaklı” kalkınmaya ağırlık verdiler. Dünya süper ligine çıktılar. İnsanı gelişmişlik endekisinde Türkiye 90’ıncı sırada çakılıp kaldı, Güney Kore 12’nci sıraya çıktı. Türkiye’nin ihracatı 150 milyar dolar, Güney Kore’nin ihracatı 550 milyar dolar.
Onlarda kriz olmadı.
Biz krize gömüldük.
Biz “Çalıyor ama çalışıyor” dedik, “ahlak açığını” büyüttük. Onlar işçiler, öğrenciler, memurlar, akademisyenler, şairler, yazarlar, kadınlar, erkekler, gençler, yaşlılar, din adamları Budist rahipler başkentin ve diğer büyük kentlerin meydanlarına doluştular. Seçilmişti, çalışkandı, tarikat liderinin kızıydı, başbakandı ama çalmıştı. Onlar “Çalıyor ama çalışıyor” demediler.

★★★

Önceki gün sabah saatleriydi. Ben Sultanahmet Meydanı’ndan Yerebatan Sarayı’na doğru yürüyordum. Koreli turistler, şen şakrak fotoğraf çekiyorlardı, içlerinden bir hanım yerde çöpleri toplayıp toplayıp çöp kutusuna atıyordu.