Ülkeyi yönetenlerin, ülkede kriz miriz yok söylemlerine karşılık; konkordato taleplerinin rekor kırdığı, borçluların borçlarını yeniden yapılandırmak için banka önlerinde kuyruk oluşturduğu bir dönemdeyiz. Borçlu kişi ve kurumların; bankalara, finansal kiralama şirketlerine, faktoring şirketlerine ve finansman şirketlerine olan kredi borçlarına ilişkin yeniden yapılandırılma yönetmelikleri çıkarılıyor ve çerçeve anlaşma, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nca onaylanarak yürürlüğe giriyor.

ADALETSİZLİK HER YERDE…

Bu yılın başlarında, Türkiye’nin en önemli 7 grubu toplam 23.5 milyar dolarlık borçlarını yapılandırmak üzere, bankaların kapısını çaldı. İlgili grupların borç tutarının yüksekliğini dikkate alan bankalar; bu kadar alacağın üzerine çizgi çekemeyecekleri için, kerhen bu borçları 9 yıla varan vadelerde yeniden yapılandırdılar.
Yapılandırma kuyruğuna, bu 7 grubun yapılandırma yaptığını gören ve zor durumda bulunan şirketler de dâhil oldu. Ancak, küçük bir sorun vardı. Bu grup, bankalara çok fazla söz geçiremiyordu. Bunun üzerine, hükümet devreye girdi ve ‘’Finansal Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması Hakkında Yönetmelik’’ çıkardı. Daha sonra, Türkiye Bankalar Birliği tarafından bu yönetmelik uyarınca hazırlanan “Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması” banka ve diğer finans kuruluşları tarafından imzalandı ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nca onaylanarak yürürlüğe girdi. Buna göre; nakit ve gayri nakit borç toplamı 100 Milyon TL’nin üzerinde olan borçlular, yapılandırmadan faydalanabilecek.
100 milyon TL’nin altında finansal sektöre borcu olanlar, ne yapacaklar? Bu sorunun cevabını, hep birlikte bulalım…
Her şeyden önce, borcunuz 15 milyondan (gayri nakdi riskler ile birlikte 25 Milyon TL) çok 100 milyondan az ise, finansal sektör ile kıran kırana bir mücadele sizi bekliyor.
Peki, 15 milyonun altında borcu olanlar için ne yapıldı? Bu gruptaki borçlular içinde, Bankalar Birliği tarafından alınan bir tavsiye kararı var.
Bu tavsiye kararı; risk grubu bazında, bankalar ve diğer finansal kuruluşlara toplam nakit kredi borcu 15 milyon TL’nin altında olan (gayri nakdi riskleri ile birlikte 25 milyon TL’ye ulaşan) işletmelerden;
-
Bankalar ve diğer finansal kuruluşlar tarafından hakkında yasal takip işlemi başlatılmamış,
- Hakkında iflas kararı bulunmayan,
- Kredileri 30 Haziran 2018 tarihinden sonra ilgili bankada yapılandırılmamış,
- Nakit akış dengesi geçici olarak bozulduğu için, borçlarını ödemekte zorlanan ancak kredilerinin yeniden vadelendirilmesi halinde, borçlarını geri ödeme kabiliyeti kazanarak işletme sermayesini güçlendireceği kanaati oluşanlarla sınırlı olmak kaydıyla;
30 Nisan 2019 tarihine kadar vadesi dolacak;
- spot kredileri ile taksitli kredilerin bu dönemde vadesi gelen taksitleri,
- 6 aya kadar anapara ödemesiz olmak üzere,
- Toplam 24 aya kadar vadelendirilebilecektir.
İşletmeler, bankalara münferiden başvuracak, talepleri her bir banka tarafından kendi risk yönetimi ve kredi politikaları çerçevesinde değerlendirilecek, ya kabul ya da ret edilecektir. Başvurunun kabulü ile ilgili olarak, bankaları zorlayıcı hiçbir yasal düzenleme mevcut değildir.

kobi-nedimturkmen

Ülkemizde, 1 ila 9 işçi arasında çalıştıran işyerlerinin, toplam işyerleri içindeki payının  yüzde 94 seviyelerinde olduğu gerçeği karşısında; ekonomik krizden en çok etkilenen ve nakit akışı bozulmuş bulunan KOBİ’lerin finansal sisteme olan borçlarının yapılandırılması için, “Çerçeve Karar’’ almayıp, tavsiye karar ile yetinilmesi ve bu küçük işletmelerin bankacıların insafına terkedilmesini, nasıl yorumlamamız gerekmektedir?
Bankalar Birliği; yukarıda ayrıntısına yer verdiğim tavsiye kararını, bütün bankacılık sistemine kabul ettirecek düzenlemeleri yapmalı ve yaptırmalıdır. Bu konuda Hükümet ve BDDK ile gece gündüz çalışılarak, sorun çözülmelidir.
Finansal sektörü, yüksek borcu olan işletmeler ile anlaşma yapma konusunda zorlayıcı düzenlemeler ile anlaşmaya mecbur edip, bankalara çok cüzi borcu olan KOBİ’leri bankacıların insafına terk etmek; “hepiniz batın ve ayakaltından çekilin’’ demektir.
Ülkemizde şuan da yaşanan problem; piyasada yeterli nakdin olmaması, döviz kurlarındaki ve faizlerdeki aşırı yükseliş, enflasyonun etkisi ile firmaların alacaklarını tahsil edememesi ve normal ticari faaliyetlerin durma noktasına gelmesidir.
İşletmeler, borçlarını ödeyecek nakit akışını normal mal ve hizmet satışlarından karşılayamamaktadırlar. Dolayısıyla, ekonomideki durgunluğun aşılması ve piyasaya nakit girişine kadar, bu firmaların nefes almasının sağlanması elzemdir.