Bu sene Kadınlar Günü gerçekten de şaşaalı (görkemli, gösterişli) oldu. Aralarında çeşitli kadın dernekleri ve sivil toplum kuruluşlarının yer aldığı yaklaşık 7 bin kadın sloganlar atarak İstiklal Caddesi’nde yürüdü. Bu kadınlar erkeklerle eşit haklara sahip olmak için yürüdüler. Küçük kızların zorla evlendirilerek hayatlarına tecavüz edilmesine, kıskançlık, namus ya da herhangi bir sebepten kadınların katledilmelerine dur demek için yürüdüler. Çok da güzel yaptılar!

Yoksa, “Dünyanın en güzel çiçekleri sizsiniz… Kadınlar gününüz kutlu olsun…” gibi sosyal medyadan yollanan mesajlarla böyle önemli günleri geçiştirmek anlamsız oluyor. “Hayırlı cumalar!” mesajları gibi içi boş, anlamsız ve sadece kendini göstermekten öteye gitmeyen iletilerle bir şey değişmiyor! Tabii ki bir toplumda yıllardır süregelen yanlışları düzeltmek için bu kadarı da yeterli değil. Önce kadınlarımızı eğitmeli, kendilerine ve dünyaya bakışlarını değiştirmeliyiz.

5a99559bae7849170c60cbe5

Hülya Avşar’ın programında kadınlarla ilgili söyledikleri: “Erkek çalışsın, kadın evde çocuklarını kendi büyütsün, yemeğini yapsın, kocasını karşılasın.” Allah’tan karşısında Mehmet Aslantuğ gibi düzgün ve medeni bir adam vardı da, “Kadının üretime girmesi lazım. Ata’nın işaret ettiği muasır medeniyet seviyesi başka türlü olmuyor”’ diye müdahale etti. Hülya Avşar da kıvırmak için, “Kadın özgürlüğüne hiçbir zaman... Evde de kadın baskın, dışarıda erkek, erkek egemenliği diyorum, erkek üstünlüğü, erkek baskısı demiyorum” diye söylediğini sıvadı. Ne demek istediğini anlayabilen var mı?

Erkek egemenliği ama üstünlüğü değil! Erkekler kadınlardan üstün olmayacaklar ama onlara egemen yani hakim olacaklar ve kadınlar özgür olacak! Baktı ki olmuyor, “Ama erkek egemenliği diyorum. Bir erkek kadına sarıldığı zaman, kolunun altına girebileceğin bir erkekten bahsediyorum” diye durumu açıklamaya çalıştı.

Aslında, “Karşımdaki erkeği güçlü hissetmek hoşuma gidiyor” demek istiyor ama kendini bir türlü ifade edemiyor. Daha çok kitap okumasını tavsiye ediyorum! Kendisi küçük yaşlardan beri çalışıp ekonomik özgürlüğünü elinde tutan bir kadın olsa da maalesef kadına ve kadının toplumdaki konumuna bakışı son derece ilkel kalmış!

* * *

Sonra da hâlâ, sanki sözleri çarpıtılmış gibi “Ben söylediğim sözün arkasındayım. Ve o cımbız çetesi ne derse desin, konuşmamın tamamında söylediklerime sadığım ve arkasında duruyorum” diyor. Arkasında durulacak ne söyledi merak ettim!

Onun söylemesi gerekeni Mehmet Aslantuğ söyledi… “Kadın evinde üretimden çekilip bütün istikbalini bir adamın vicdanına, aşkına, samimiyetine, günün sonunda bir gün aklının karışma sına, yanılgılarına bırakmamalı.” Ne kadar doğru ve güzel bir ifade!

Birinin egemenliği altına girip hayatını onun inisiyatifine bırakmak ancak büyük olasılıkla hüsranla bitecek bir hikayenin başlangıcı olabilir.

Kadınlar çalışarak sadece ülkesine, üretime katkıda bulunmuyorlar! Kazandıkları sadece para değil, özgürlükleri de aynı zamanda! Kendi hayatları için karar verebilme özgürlüğü!

Eğitimin önemi de bu işte! İnsana muhakeme, doğruyu görebilme ve kendini doğru ifade edebilme yeteneği kazandırıyor. Ayrıca onu yetiştiren annesine de teşekkür etmek lazım. “Darısı diğer erkek annelerinin başına” diyelim.