Türkiye, bu yıl içinde dış borç ödemek ve ihtiyacı karşılamak için 240 milyar dolar bulmak zorunda. Açıkçası çok sıkıntılı bir döneme girdik.
Bunun tek nedeni var; AKP iktidarının yanlış politikalar uygulaması ve tüm iyi niyetli eleştirilere kulak tıkayarak yanlışlarda ısrar etmesi. Hatta dürüstçe uyarıda bulunanları bile cezalandırması!..
Ayrıca ülkenin kıt kaynaklarını har vurup harman savurması...
Peki bundan sonra neler yaşanacak?
Hiç kuşkunuz olmasın ki “IMF”ye (Uluslararası Para Fonu) borç verdik” şeklindeki gerçek dışı beyanlar ve “Büyümede dünya birincisiyiz” gibi çarpıtmalar bir yana bırakılacak ve borç almak için IMF’nin kapısı çalınacak!..
Yazın bir kenara, seçimleri kim kazanırsa kazansın, başka çıkış yolu kalmayacak!
IMF de borç para vermek için “kemer sıkmayı” dayatacak.
Yani, önümüzdeki bir-iki yıl özellikle orta ve dar gelirli yurttaşlarımız için çok sıkıntılı geçecek. Bu gerçeğe hazır olmalıyız!..

* * *

Böylesine kritik dönemlerde toplumların en büyük ihtiyacı birikimli, dürüst kişiliğe sahip olmasının yanı sıra, gerçekleri halkına söylemekten çekinmeyen, içine sürüklenilen darboğazdan ülkesini bir an önce çıkarabilmek için geceli gündüzlü çalışacağından ve bunları yaparken de tüyü bitmemiş yetimin kör kuruşuna sahip çıkacağından hiç kuşku duyulmayan siyasetçilerin varlığıdır.

* * *

Size bir örnek vereyim:
AKP’nin parlak yılları...
O sırada Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’le Doğan Grubu’nun organize ettiği bir etkinlik için Çanakkale’ye uçuyoruz.
Bakan Şener, uçaktaki sohbetimizde siyasilerden duymaya pek alışık olmadığım çok çarpıcı değerlendirmeler yapıyor.
Örneğin; “Bir yolsuzluğa tanık olur da buna karşı çıkamazsam aynalara bakamam. Garibanın hakkına el uzatılır da seyirci kalırsam rahat uyuyamam” diyor.
Nitekim bir süre sonra özelleştirmelerdeki usulsüzlüklere ve yandaş kayırmalarına dayanamayıp bakanlıktan ve kurucusu olduğu AKP”den istifa ediyor.

* * *

O günden bu yana Abdüllatif Şener denildiğinde gözümün önüne dürüst, ilkeli, vicdan sahibi ve cesur bir aydın görüntüsü geliyor. Onu çok yakından tanıyan güvenilir bir dostum “Hazineler teslim edilse tek kuruşuna kişisel çıkarı için el uzatmayacağına ve sonuna kadar ülke yararına  kullanacağına yürekten inanırım” diyor.

* * *

Yaklaşık 4 yıl önceydi...
Ankara’daki Halk TV stüdyosunda yaptığım Halk Arenası’nın konuklarından biri Abdüllatif Şener’di.
Televizyona modern görünümlü genç bir kadınla birlikte geldi.
Karşılarken “Sizi 4 çocuğumdan İngilizce öğretmeni Beyza ile tanıştırayım. Gazeteciliğinizi  dikkat ve takdirle izliyor” dedi.
Beyza Şener’le anı fotoğrafı çektirip stüdyoya girdik.
Yaklaşık 3 saatlik program bittikten sonra baktım gitmemiş, babasını bekliyor.
Aşağıda uğurlayıp vedalaşırken “Uğur ağabey sizden bir ricada bulunabilir miyim?” diye sordu. “Nedir” dediğimde “Evlendiğimde nikah şahidim olur musunuz?” dedi.
O güzel günde yanlarında olmaktan büyük mutluluk duyacağımı belirterek baba-kızı uğurladım.
O gece Abdüllatif Bey’in aynı zamanda müşfik ve çok iyi bir baba olduğunu da anladım.

* * *

Türkiye, iyi değerlendirildiğinde tüm sıkıntıları atlatmaya yetecek zenginliklere ve çok güçlü potansiyele sahip, eşşiz bir ülke...
Abdüllatif Şener gibi değerli ve dürüstlük simgesi uzmanları, Muharrem İnce gibi, yarınlara güvenle bakmamızı sağlayan ve en sıkıntılı günlerde bile “tek kişilik bir parti” olunabileceğini kanıtlayan “umut” isimleri var.
Gecenin en karanlık olduğu an, şafağın sökmek üzere olduğu zamandır!..

sozcu-banner-1