Saygın olmanın ve saygınlığını korumanın öncelikli koşulu, toplumu ve karşısındakileri saymaktır. Zaman zaman dokusunun bozulduğundan yakındığımız toplumumuzda insana, kişiliğe saygının yadsınıp gözardı edildiğine değiniyoruz. Gerçekten, özellikle siyasal kesimden yansıyan karşıtlıklar, kişiliğe saldırılar ve görüşlerine katılmayanları, kendileri gibi düşünmeyenleri, kendilerinden olmayanları düşmanca karalayıp suçlayanlar kanımızca insanlık ve yurttaşlık karşıtlarıdır. Dili kara olanların yüzünün ak olması güçtür.

NELER NELER

İktidar partisi genel başkanı, konuşmalarını düzeltmek zorunda kalmamak için önceden göstermesi gereken özeni savsaklamamalıdır. Düzeltirken de yanlışlar yapıyor. Sık sık “Osmanlı tokadı” diyor. Türk’ün gücünü dile getiremiyor. Önceki günlerde Hasan Celâl Güzel’in cenaze töreninde tabuta kolunu koyarak hem de siyasî bir konuşma yaptı. Üstelik Hacıbayram Camii’ne 45 dakika kadar geç geldi, topluluğu bekletti. Yargıç ve savcıların görev yerleri adçekme toplantısını sarayına alarak, kuralları bilmeyen gençlerin ayağa kalkma ve alkışlama yanlışlıklarına neden olarak yargı güvencesine gölge düşürdü. Yargıçlar ancak saygı duruşlarında ve İstiklâl Marşı için ayağa kalkar. Atandıkları yerlere gitmeden Ankara’ya alınan 27 kişi için ilgililerin savunması kuşkuları giderememiştir. Açıklamalar inandırıcı ve doyurucu olmamıştır.
Değerleri, ilkeleri tartışma konusu yapmak, yurttaşları siyasal nedenlerle ayırmak, siyasal ahlâkı seçim kazanmak için ayaklar altına almak, devlet olanaklarını seçim için kullanmak, kimi oyunları ve yöntemleri geçerli saymak asla bağışlanmayacak kötülüklerdendir.

ÇARPIKLIKLAR

Devletin doğal ve olağan görevlerini yerine getirmeyi kişisel övgü nedeni yapan yönetici kofluğu ve boşluğu üzücüdür. Siyasal fırsatçılık yaparak bunlardan kendilerine pay çıkararak göze girmek, bir yerlere gelmek çabasına girenler küçülürler. Övünmeler, büyüklenmeler, boş sözler kendilerini bir şey sanan, hiçbir şey olmayanların çıkışlarıdır. Kişilikleri ve nitelikleriyle bulundukları kata, yere yaraşır olmayanların siyasal katkılarla edindikleri kazanımın hiçbir değeri yoktur.
Son zamanlarda “Din adamı” görünen ya da sanılan kimilerinin saçmalamaları bilgisizliğin ve yobazlığın yansımalarından başka bir şey değildir. Hele Atatürk’ü anmaktan, O’na devlet belgelerinde yer vermekten kaçınanların aymazlık ve yozluğu.
Kimi iyi niyetli kişiler bazan amaç dışı sözler edebiliyor, yanlışlığa düşebiliyor. CHP’li bir milletvekilinin Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığından söz etmesine kızı bile karşı çıktı. Abdullah Gül’ün seçtiği rektörlerden 65’inin gerici olduğu yakınmaları yaygın. “İyi çırak ustasından belli olur” sözü ve Erbakan yardımcılığı unutulmamalıdır.

ÖZEN

Arapça kökenli “İhtimam” sözcüğünün dilimizdeki karşılığı olan “özen” daha düşünceli, daha dikkatli davranmayı anlatır. Konuşmalarda, yazılarda, ilişkilerde özenli davrananlar giderek azaldığı gibi yaşam biçimlerinde, giyimde, oturup kalkmada, kent düzeninde özensizlik üzücü boyutlardadır. Saygıyla, kişilikle bağdaşmayan oturup kalkmalar, bağıra çağıra konuşmalar, topluluk içinde çirkin gülüşler, sigara içme düzensizliği yaygındır. Hele genel taşıt araçlarında anne adaylarıyla, yaşlılara yer vermemek için o pencereden dışarıya bakanların durumu ve tutumu, başka olumsuz davranışları. Cadde ve sokaklarda sarmaş dolaş olmalar.
Kentin zaten az olan alanlarının kimi yerlerine büfeler konduruldu. Kaldırımlar da, alanlar da daraldı. Çift sıra taşıtlar, geçişleri ve yürüyüşleri güçleştirdi. Yabancı sözcüklerle, adlarla dolu tabelâlar yabancı bir ülke caddesini ya da sokağını anımsatıyor. Özentiler, özeni karalıyor, en azından gölgeliyor. Kızılay’dan İnönü Bulvarı’na dönüş, Emniyet Genel Müdürlüğü-İçişleri Bakanlığı önü beton bariyerlerle kapatılarak önlendi. Olumsuz durum, yaraşır olmayan görüntü değişik eleştirilerle karşılanıyor. Devlet kendini bariyerle mi koruyacak?

Bu arada iktidar başının, konuşmalarında “Ulus-millet” değil “ümmet” sözcüğünü kullanmasının sakıncasına değinmek de gerekiyor. Yandaşlarının siyasal peygamber gibi taparcasına peşinden koştukları Bay RTE’ın diline egemen olamadığını izliyoruz.
Yargıdan yakınmalar sürüyor. Bağımsızlığı tartışılan yargı için kullanılan sözler hepimizi üzüyor. Yargıç ve savcılarla üyelerin özensiz tutumlarının meslektaşlarını da derinden üzdüğünü duyuyor, görüyoruz. Özellikle yetersiz kanıtlarla tutuklamalar, siyasetçilerin konuyla ilgili konuşmalarına uyumlu salıvermeler dikkat çekiyor. Cumhuriyet gazetesi İcra Kurulu Başkanı Av. Akın ATALAY’ın tutukluluğunun sürmesine tepkiler ve eleştiriler giderek artıyor. Yargının yönetimin etkisinde, güdümünde olduğu savları, hukuk devletinde başlıca güvence olan yargıya inancı gölgeler ve yaralarsa toplumsal barışı sürdürmek olanaksızlaşır. İlgili ve yetkililerin sorumluluk bilinciyle özenli davranışları beklenmektedir. Tutukluluk iki yıla yaklaşmaktadır. Uzun yargılama süreci, geciken karar, siyasal etki kuşkusu yargının onuruyla bağdaşmaz.