KAMERA: Kubilay Altuğ KURGU: Korhan Topçuoğlu

- 2018 yılının eylül döneminde akaryakıt fiyatları arttı. Tüketimde bir düşüş oldu mu?

İnsanlar akaryakıt fiyatlarının yüksek olduğu zamanda daha kontrollü, daha az kullanmaya başladı. Ağustos ayındaki o fırtınalı günlerden itibaren, 2017 yılındaki aylık satışlara göre düştü. Eylül ayında yüzde 3, ekim ayında yüzde 10 geri gitti. Kasımda da geri gidecek gibi gözüküyor. Yılın ilk 8 ayında yani ağustos da dahil yüzde 2'lik de olsa bir artış oldu. Eylül ayından itibaren negatife döndü.

- 2018 yılını genel hatlarıyla ekonomik açıdan değerlendirir misiniz?

2018 yılı güzel bir yıl değildi. Geriye baktığımızda enflasyonu falan bayağı aşağılara çekebilmiştik. Özellikle yurt dışında 2008 ve 2011 yılları arasında parmakla gösterilen bir ülkeydik. Ama maalesef 2018 bu serinin bir üyesi değil. 2018'i hem dış politika kapsamında hem ekonomik bağlamda tekrarında faydası olmayacak bir yıl olarak görüyorum. 2018 yılında ekonomik olarak belirsizlikler hüküm sürdü. Halen daha devam ediyor. 2018'i iyi bir yıl olarak görmüyorum.
2ocaksesimgraf

-Doların yükseldiği gece, (o gecede dahil olmak üzere) genel olarak ne yorumda bulundunuz?

Açıkçası 7.20 seviyesini öngörebilmiş değilim. Mart- nisan aylarında şirket içinde bazı arkadaşlarımızla oturup konuştuk. Bazı dengeler tam yerine oturmuyor. Özellikle döviz hikayesi bizi yorabilir bir noktaya doğru gidiyor. Enflasyon artma trendi gösteriyor. Dolayısıyla 'bizim bir teyakkuza geçmemiz lazım' dedik ve o zamandan itibaren tedbir aldık. Piyasadan alacaklarımızı biraz daha sıkılaştırdık.

Ben bu bütün yazı çok da keyifli yaşayamadım. Hep böyle bir pamuk ipliğinde 'ay bugün ne olacak yarın ne olacak'... Öte taraftan akaryakıt sektörü için düşündüm, 'eyvah bizim tüketimler düşer' dedim. Anında bir sarsılma yaşarız. Nitekim bunun kısmen geçerli olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla o kadar uykusuz bırakacak gibi olmadıysa da acaba ne olacak gibi bir dönem yaşadık. Halen daha yaşıyoruz. Bakmayın şu anda faktörler daha olumlu etki ediyorsa da ben o zamanlar şunu dedim 'bu kusursuz fırtına...' Kusursuz fırtına sizin işinize etki eden her şey sizin aleyhinize etki ediyorsa bu kusursuz fırtınadır. Yapacağınız tek şey duvar altı bulup sağnak yağıştan kurtulmak oluyor.

selim-siper sozcu.com.tr Ekonomi Editörü Derin Gökçe- Petrol Ofisi CEO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Selim Şiper


-Neden kusursuz fırtınaydı?

Dolar aldı başını gidiyor. Aynı anda petrol fiyatları da tırmanışa geçti. Yani ne oldu? Sattığınız ürünü yerine koyamaz duruma geldiniz. Aynı şartlarla her sattığınız ürün alacağınız ürüne göre zarar yazmaya başladı. Böyle durumlarda biz ayak uydurabilen insanlarız. Başka bir ülkenin başına böyle bir şey gelse şok durumda donar kalırdı. Bizde öyle olmadı. Çarklar biraz da olsa dönmeye devam etti. Allah'tan bayrama girdik. O bir haftalık büyük bir tenefüstü. Döndüğümüzde daha ılımlı bir havaya döndük. Ayrıca bu iş ağustosta oldu. Çoğu vatandaşın tatilinin olduğu biz zamanda.. İnsanların daha ferahlık içinde olduğu bir günde yaşandı. Mesela bugün de olduğu gibi böyle gri bir havanın için de yaşamış olsaydık. Psikolojik olarak daha kötü etkilenebilirdik.

-Alman lisesi mezunusunuz. Öğrenmesi de konuşması da zor. Şu an bu dili konuşuyor musunuz?

Bugün özellikle iş hayatında olmazsa olmaz bir olay var. Herkesin İngilizce konuşması lazım. Öyle genel geçer değil. Kalkıp İngilizce olarak iş planı yapmanız gerekir. Bir insanın bugün iş hayatında hele ki özel sektörde bulunabilmesi için İngilizce bilmesi şart. Bu dil olmazsa olmaz.

Evet Alman lisesinde okudum. Üniversiteyi orada okudum. Dolayısıyla oralarda halen kalmış olan bir Almanca bilgim var. Bugün eskisi kadar kullanmıyorum. İngilizceyi daha çok kullanıyorum. Almaca konuşmam gerekirse de ilk zamanlar biraz zorlansam da sonrasında gayet rahat bir şekilde konuşuyorum. Onu taze tutmak için de Almanca kitap okurum. Bir de küçük yaştan itibaren öğrenince öyle kolay kolay da unutulmuyor.

-27 yaşında yönetici oldunuz? Bu zor olmadı mı? Bu yaşta yönetici olmak nasıl bir histi?

Bu yapılması gereken bir iş. Dünyanın düzeni budur. Belirli insanların başka insanları etkin bir şekilde yönetmesi, yönlendirmesi, sevk ve idare etmesi üstüne kurulu bir düzen. Dolayısıyla yöneticiliği bir makam olarak görmedim. Bazı insanlar başka insanlarla iletişimlerde daha etkin olabilirler, bunların yöneticilik vasıfları daha gelişmiş olabilir. İş hayatında yaptığımız en iyi şey bilgi ve becerilerimizi en iyi şekilde kullanabilmek. Benim şansım yaver gitti. İş hayatında bir yerlere gelmenin yarısı tabiki sizin ortaya koyduğunuz efordur. Diğer yarısı ise şanstır. Doğru zamanda doğru yerde bulunmak. Sizin bağlı bulunduğunuz ve o işi en iyi şekilde yapan bir yöneticiniz varsa sizin onun yerine oturmanız allame cihan olsanız daha uzun sürer. Dolayısıyla şanstır. Şans hazır olan zihni tercih eder. Yani zihin olarak o şansı kullanamazsanız o şans sizden çekip gider.

-İş hayatında unutmadığınız bir hata var mı?

Ooo çok var. Beni etkilemiş olan ve belirli adımlar atarken aklıma gelen şey.. Özellikle biz Türkler ön hazırlığımızı az yapan insanlarız. Duruma göre hazırlık yaparız. Nasıl olsa biz bunun altından girer üstünden çıkarız. Tabi bu her zaman böyle olmuyor. Benim sıklıkla kendimi kötü hissettiğim nokta ön hazırlığı özellikle batı insanları kadar derinine yapmamak..

Daha da kötüsü o yapılan çalışmaları lüzumsuz atfetmek. Ama o yenilen gollerin çoğu da ön hazırlıklar yapılmadığı için yeniliyor. Ben hayatımda bir kaç tane böyle gol yedim. Ön hazırlığı en az bir batılı kadar titiz yapacaksın ve de üşenmeyeceksin. Ev ödevini daha dikkatli ve titiz yapmakta fayda var. Aksi takdirde bedeli yüksek olabiliyor. Dönüp baktığımda şirket alımlarında bulunabilmiş ve o şansı yakalamış bir insanım. Bugün olsa hiç düşünmeyeceğim şeylere olumlu yaklaşmışım. Onların sonuçlarını daha sonra ah keşke diye yaşamışım.

-Bir personeliniz hata yaptı maddi ve manevi zararı var. Verdiğiniz tepki ne olurdu? Böyle bir durum başınıza geldi mi?

Çok geldi.. Eğer yapılan hatada kasti bir eksiklik ihmalden doğan sebeplerden değilde, tamamen insani bir takım sebeplerle, insanın elinde olmayan değiştiremeyeceği hatalarsa bunlar, benden soğuk kanlısı yoktur. Hatayı kabul ederim ceremesi neyse çekerim. O arkadaşla beraber. tek üstünde durduğum şey bu hatanın bir daha tekrar edilmemesidir.

Önce sorunu nasıl çözeceğiz diye uğraşırım. Ondan sonra hesabı sorulacaksa soralım. Aynı kişi hatayı tekrarlıyorsa benden ceberrutu olmaz. Ama ilk hatada benden soğuk kanlısı zor bulunur.

-İş hayatında stresli olduğunuz bir zamanda bu stresi atmak adına ne yapıyorsunuz?

Tabi zaman zaman oluyor. Ben açıkçası şöyle iç rahatlığı buluyorum. Hataları ve yapılan iyi durumları iş hayatının ayrılmaz bir parçası olarak kabul ediyorum. Bu durumu bu şekilde kabul ediyorum. Birincisi stres diye gözümde büyütmüyorum hiçbir şeyi. ikinci olarak stres yaratan her neyse öncelikle onu ortadan kaldırmaya çalışıyorum.

-Bayilerde kredi kartı ve nakit durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu birinci derece istasyonlarımızın sorunu... Dünyada bunu bu şekilde uygulayan ülkeler var. Ama benim bildiğim kadarıyla Türkiye'de kredi kartlarını tazmin eden kanunlara göre bunun bu şekilde uygulanması uygun değil. Kanunen bunu bu şekilde yapamazsınız.

-Akaryakıt sektöründe konkordato neden oluyor?

Burada sektör ayırımı olmadan söylüyorum, Türkiye'de cebinde para olmadan iş çeviren çok insan oldu. Tamamen banka kredisiyle iş yapılmaya başlandı. Çok genel geçer bir kural vardır. 'Hangi parayla kazanıyorsan o parayla borçlan' diye bu ihlal edildi. Bir kısım iş insanı işine yatırım yapmak amacıyla aldığı kredileri başka amaçlarla kullandı. Gelir getirmeyen. Kat, yat, hamam, araba falan...

Maalesef böyle oldu. Daha sıkı bir rejime doğru gidiyoruz. Bu düzende bu tür işletmelerin bu sıkıntıya girmesi kaçınılmaz olacaktır. Çok işe bulaşanlarda bu sıkıntı daha çok yaşanacak.