Kesin olmayan resmi sonuçlara göre İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Sarıyer Garipçe Mahallesi'nde basın mensuplarıyla bir araya geldi. Önce küçük mahalledeki esnafı ziyaret eden ve mekanlarda oturan vatandaşlarla sohbet eden İmamoğlu, daha sonra gazetecilere kuymak servisi yaptı. İmamoğlu'na, eşi Dilek İmamoğlu ve okulu tatilde bulunan 8 yaşındaki kızı Beren de eşlik etti.

"31 MART'TA ANADOLU AJANSI'NIN VERİLERİ DURDURMASI 100 YILLIK BASIN REZALETİ"

Basın mensuplarıyla bir araya gelen İmamoğlu, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Anadolu Ajansı'nın 31 Mart günü 12 saat süreyle veri girişi yapmamasının hatırlatılması üzerine İmamoğlu, AA'nın veri girişini durdurmasını "Yüzyılın en büyük medya rezaleti" olduğunu niteleyerek "Niye yüzyılın en büyük medya rezaleti? Bir kumpas. Öncelikle AA, devletin bir kurumu. İstiklal mücadelemizle beraber, bu ulusa hizmet eden bir kurumun bugün gelinen noktada, o gece süreci manipüle etmeye çalışması ama bizim sürece en sağlam şekliyle yönetiyor olmamız, elimizdeki verilerle vatandaşı bilgilendiriyor olmamız, onları kilitlemiştir. Bu rezaleti sona erdirmiştir ve bu kumpası engellemiştir. Bu manipülasyonun bir parçası olarak, AK Parti İl Başkanı çıkıp açıklama yapıyorsa, 3 bin 700 müydü, 3 bin 840 mıydı hatırlamıyorum sayıyı, bu sayıyla 'Kazandık' deyip o akşam AK Parti'ye gelen hemşehrilerimi, dostlarımı aldatıp onların sizi alkışlamasına vesile oluyorsa daha kötüsü Binali Yıldırım'ı ikna edip çıkıp kazandım açıklamasını yaptırıyorsanız, işte bu 100 yıllık basın rezaletidir. O rezaletin sonucu olan bir kumpası engellediğimizin ispatıdır. Günün sonunda 12 saate yakın AA, veri verememiştir. Aslında planlanan şuydu. O gece, bizim elimizde veri olmasa, süreç toparlanacaktı. Sabah erken saatlerde İstanbul afişlerle donatıldı. Buna bir hazırlık. 2-3 saatte basılıp organize edilecek işler değil. Ardından kazandık açıklamasının yapılması. Dolayısıyla buradan çıkan sonuçla bir soruşturma önergesi vereceğimizi tekrar söylüyorum. Milletvekillerimizle bunları paylaştım. Vermeleri gerekiyor. Buradan çıkan sonuçla bunu engelledik. Fırsat tanımadık. İstanbul'da yaşayan 16 milyon insanın hakkını koruduğumuzu düşünüyorum. Ne mutlu bize. Aynı zamanda yine rakibimiz olan Binali Yıldırım'ı ve Sayın Cumhurbaşkanı'nı aldattıkları için, bu şahısların da bence kendi iç kurumlarında kurum içindeki süreçte hesap vermesi gerektiğini hatırlatıyorum. Rencide etmişlerdir, halkı aldatmışlardır." diye yanıt verdi.

"SEÇMEN FARKI 2 BİN 300 CİVARINDA"

Büyükçekmece'deki seçmen taşınma iddialarına da değinen İmamoğlu, Mevlüt Uysal'ın yaptığı açıklamalara dikkat çekerek, "Bir belediye başkanının yaptığı açıklamaları çok talihsizlik olarak görüyorum. Hem de bu görevi yıllardır yapan birisi. Toplumu yanıltma adına, verileri yanlış kullanarak yapmış olduğu beyanları üzülerek, utanarak görevim adına dinledim. Çünkü o kadar net veriler var ki. Haziran seçimi ile 31 Mart seçimi arasındaki seçmen farkı 2 bin 300 civarında. Açın seçmen sayısına bakın, çıkartın. Sonuç belli. Çok net. Efendim 11 bin küsur. İstanbul seçmen hareketliliği olan bir şehir. Ben Beylikdüzü'ndeyim. Kendi ilçesi Başakşehir'e baksın, Çekmeköy'e baksın, Sancaktepe'ye baksın. Nüfus hareketliliğinin yeni konutların yoğun olduğu bölgelerde daha yoğun olduğunu da hepimiz biliriz. Şu kadar kişi göç etmiştir, şu kadar kişi de gelmiştir. Bunun arasındaki fark oradaki nüfusun artışı ya da azalmasıdır. Büyükçekmece nüfus hareketliliği bakımından İstanbul'un makul ilçelerinden biri. Çok yoğun nüfus hareketliliği yok. Örneğin Esenyurt gibi çok nüfus hareketliliği yaşamayan ilçelerden birisidir. Bir, hukuken böyle bir geriye dönük hesap sorma ve böyle bir süreci yönetme hakkına sahip değil. İki, mevcutta söylediği gibi sayısal böyle bir nüfus hareketliliği yok. İnsanları aldatmayalım. Daha acı bir şey. Ne kadar yakın çevresi varsa Ocak'ın başında oraya nakletmişsin. Bunlar belli. Nakledilmiş. Kendi mi gelmiş, peşinden severek mi gelmiş bilmem ama birbirini çok seven insanlar, aynı adrese 11-12 kişi seçmen nakli yaptırıyorsa, üzücü. Ben, buradan isim isim vermeyeceğim. Belli zaten isimleri. Hatta o tarihte kaç yüz kişinin Başakşehir'den nakledildiği de belli. Belki o dönemde ilçe seçim bununla ilgili bir sıkıntı görmemiş, iptal etmemiş. Cumhuriyet Halk Partisi'nin itirazları da var, AK Parti'nin de var. Kaybettiğiniz bir seçim üzerinden uydurma, yanlış beyanlar üzerinden süreci manipüle etme, insanların şüphe duymalarını sağlama. Daha kötüsü ne biliyor musunuz? Şu an Büyükçekmece sokaklarında polisimizi de meşgul ederek, emniyeti de kendi sorumluluklarından geri çekerek ev ev, adres adres dolaşıp, benim akrabalarım var orada. Beni arıyorlar. Bu ne kadar ayıp bir şey ya. Hatta iş yaşamında ailecek orada yaptığımız binalar var orada. Bir, hukuken böyle bir hakları yok. İki, böyle bir nüfus hareketi yok. Altını çizerek söylüyorum yalan. İnsanları rencide edecek şekilde bir süreç yaşatıyorlar Büyükçekmece'ye. Yanlıştır, yapmayın bunu. Bunun sonucunda Büyükçekmece'nin sürecini şaibeli hale getirip buradan bir yol haritası oluşturma çabası var." ifadelerini kullandı.

"YAPTIĞINIZ İŞİ DÜZGÜN YAPIN"

İmamoğlu, Kartal Mitingi'nde bazı medya kuruluşlarının adını vererek, "Gün gelir isminizi bile anmam." sözleriyle sitem ettiği bazı medya kuruluşları tarafından tehdit olarak haberleştirilmesi de soruldu. İmamoğlu, "Benim ruhumda tehdit, öfke, kin olmaz. Hiç olmadı. Allah esirgesin. Allah, ruhunda kin ve nefret olan insanlardan da bu toplumu korusun." diyerek sözlerine şöyle devam etti: "Çok net ifade ettim. Ailelere, 'Çok itibarlı ailelersiniz. Topluma, bazılarının 3'ncü, 4'ncü nesildir üretim yapıp, istihdam sağlayan iş insanlarısınız. Ailelerinizin itibarını zedelemeyin. Yaptığını işi düzgün yapın. Basın kurumlarının sahibisiniz. O basın kurumları da bu toplumun, 70-80 yıldır sahiplendikleri kurumlardır. Hatırlatıyorum size sadece' dedim. Ben, ne nefretle ne kinle ne öfkeyle ne de tehditle işim olmaz. Ben, saygı duyduğum ve itibar ettiğim için, ailelerine, geçmişlerine yanlış yapmamalarını dilediğimi ifade ettim. Basının neyi gösterip, göstermediğini en iyi siz ölçüyorsunuz zaten. Rakibimiz bir açıklama yapıyor, bana cevap veriyor ama benim ne dediğimi anlatmıyorsunuz. E benim ne dediğimi de gösterin de rakibimizin de bana ne söylediği anlaşılsın. Rakibimiz derken, siyasi parti temsilcilerinden söz ediyorum. Sayın Yıldırım anlaşılmasın. Böyle bir süreç yürütürseniz, medya özgürlükçü olmaz, eşitlikçi olmaz. Bunu hatırlattım. Anlayan anlamıştır diye düşünüyorum."