Sabri Ülker Vakfı'nın yeme bozukluklarına dikkat çekmek için düzenlediği Uluslararası Beslenme ve Sağlık İletişim Programı'nın üçüncüsü, Kasım ayında İstanbul'da düzenlendi. “Yeme Bozuklukları: Sağlık Etkileri ve Sağlığın Geliştirilmesi İçin Etkili İletişim” temasıyla yapılan toplantıya yurt dışından ve Türkiye'den katılan bilim insanları, yeme bozukluklarının neler olduğu, görülme oranları, toplumdaki algısı ve yol açtığı sağlık sorunları gibi başlıklara değinildi.

Uluslararası Beslenme ve Sağlık İletişimi Programı müfredatı, katılımcılara Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. H. Tanju Besler; Atılım Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Begüm Kalyoncu, Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, Avrupa Gıda Bilgi Konseyi (EUFIC) Genel Direktörü Dr. Laura Fernández, Doğu Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İrfan Erol, İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Metalurji Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Beraat Özçelik, Oxford Üniversitesi Araştırma Görevlisi Julian Stowell ve Uluslararası Yaşam Bilimleri Enstitüsü Direktörü Diana Banati tarafından aktarıldı.



Özellikle ergenler ve genç yetişkinlerde dikkat çekici boyutlara ulaşan yeme bozukluklarının başlıcaları Anoreksiya Nervoza, Bulumiya Nervoza ve Tıkınırcasına Yemek Yeme Sendromu ile Ortoreksiya Nervoza olarak sayılabilir. Bu bozukluklar genetik, biyolojik, davranışsal, psikolojik ve sosyal faktörlerin bir arada olduğu bir yapıdan kaynaklanmakla beraber benlik algısının bozulması gibi başka psikolojik bozukluklara da yol açabildiği gibi, yetersiz beslenme, obezite ve intihar gibi hayati tehlikeye yol açan sorunlara da sebebiyet verebiliyor.

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR VE TRAVMALAR

Yeme bozuklukları görülme sıklığının kadınlarda erkeklere göre daha fazla görüldüğü biliniyor. Avrupa’da kadınlarda yeme bozukluğu görülme oranı anoreksiya nervoza için yüzde 1-4, bulimiya nervoza için yüzde 1-2, tıkınırcasına yeme sendromu için ise yüzde 1-4’tür. Avrupa’da erkekler arasında yeme bozukluğu görülme sıklığı ise yüzde 0.3-0.7 ‘dir. Türkiye’de de görülme sıklıkları benzerdir.

Yeme bozukluklarının tanısı Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından oluşturulan DSM-V (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders-V) Tanı Kriterlerine göre yeme bozuklukları alanında deneyimli bir psikiyatrist tarafından konulabilmektedir. Ayrıca çoğu zaman bu bozukluklarda altta yatan diğer psikolojik rahatsızlıklar veya yaşanılmış travmalar da çok etkilidir.

TIKINIRCASINA YEME BOZUKLUĞUNUN BELİRTİLERİ NELER?

Yeme bozuklukları arasında en yaygın görülenlerden biri olan tıkınırcasına yeme bozukluğunun obez bireylerin üçte birinde görüldüğünün altını çizen Beslenme Uzmanı Didem Kanca Üstay, bu oranın teşhis koyulmamış bireylerle birlikte çok daha fazla olduğuna dikkat çekiyor.

Üstay, Amerikan Psikiyatri Birliği’ne göre tıkınırcasına yeme sendromu kriterlerini şöyle aktardı:

*Sürekli tekrarlanan ataklar

1. Belli bir zaman diliminde birçok insanın yiyebileceğinden çok daha fazlasını yemek

2. Yemek esnasında kontrolü kaybetmek. Örneğin kendini durduramama ya da ne kadar yediğini kontrol edememek.

*Ataklar sırasında bu aşağıdaki üç madde ve daha fazlası olabilir;

1. Normalden daha hızlı yemek
2.’Ağzına gelene kadar’ yemek
3. Açlık hissedilmediği halde çok fazla yemek
4. Ne kadar yenildiği başkaları tarafından görünür diye utandığından yalnız yemek
5. Yedikten sonra kendinden iğrenmek, depresif ya da suçlu hissetmek

*Yerken kendini kötü hissetmek

*Atakların en az haftada bir olarak 3 ay boyunca tekrarlanması

*Tıkınırcasına yeme bozukluğu, bulimia ve anoreksiya hastalığından bağımsızdır.

Tıkınırcasına yeme bozukluğuna sahip kişilerin psikolojik yardım almaları gerektiğine değinen Üstay, “Çoğu zaman kilolu bireyler sürekli diyet yaparak, diyetisyen diyetisyen dolaşarak kilo veremediklerinden yakınırlar. Oysa belki de farkında olmadıkları ‘tıkınırcasına yeme bozukluğu’ yaşıyorlar. Bunun tedavisi için hem bu alanda uzmanlaşmış psikolog/psikiyatriste hem de diyetisyene gitmeleri gerekir. Psikolojik olduğu kadar fizyolojik olarak da vücut ele alınmalıdır. Yeme ataklarının şiddetini ve sayısını azaltmak için psikolojik destek kadar doğru ve sağlıklı beslenmeyi öğrenmeleri de şarttır.”



Bilim insanları yeme bozukluklarını ortaya çıkaran ya da artmasına yol açan ögeler olarak medyanın ve sosyal medyanın etkilerine de değiniyor. Haberlerin ele alınış şekillerinin ve sosyal medya kullanıcıları arasında yaygınlaşan 'sağlıklı olmanın zayıflık olduğu' algısının, özellikle ergenlerde yarattığı bozulmuş beden ve benlik algısına yol açtığı tartışılırken, sorunun çözülmesinde toplumsal bir adımın gerekliliğine dikkat çekiliyor.