Erdoğan, 1994’teki seçim çalışmasında horon oynamıştı.


Ekrem İmamoğlu da hemşehrileriyle böyle horon oynadı.

ERDOĞAN,25 YIL ÖNCE LİVANELİ, KECİSİ, DALAN'I GERİDE BIRAKIP BAŞKAN OLMUŞTU...


BUGÜN DE REFAH PARTİSİ GİBİ HALKA DOKUNAN İMAMOĞLU, YILDIRIM'I GERİDE BIRAKTI...


1 - İsmet Özel’le başlayalım... 1999’da çıkardığı ‘Sorulunca söylenen’ kitabında, “Sorunun konusu değil soru sorabilecek endişelere sahip olmak önemli” demişti. 31 Mart’ın ardından tam da bu noktadayız. Bugün ‘soru sorabilecek endişelere sahibiz’... Tamam...…Kazananlar mutlu, 25 yıl aradan sonra kalelerin yıkılmasının verdiği ‘umut’ farklı bir heyecan yarattı. Ancak...
İlk önce AKP’den başlayalım... Beştepe’de seçim analizleri ve beyin jimnastiği sıkça yapılıyor. İlk değerlendirme şöyle: “Seçmen, toplumsal bilinç açısından dünyanın en gelişkin seçmeni.” Peki ilk özeleştiri hangi konuda yapıldı? Cümle şu:“Seçmen tarafından AKP’nin temsil alanlarına ders verildi...” Yani, iktidarda olduğu yerlerde ‘Osmanlı tokadı’ atmadı ama kulak çekti. Seçmen, İstanbul, Ankara gibi yerlerin başkanını değiştirirken il meclislerini iktidara verdi.

DİLİPAK’IN ‘SON’ UYARISI

O zaman Akit Gazetesi’nden Abdurrahman Dilipak’ın dün kaleme aldığı köşesine uzanalım: “Bu seçim bugün için bir yerel seçimden daha fazla bir anlam ifade ediyor. AK Parti bu gerçeği görecek, kabine ve parti üst yönetiminde yenilenmeye gidecektir. Dahası belediyelerde kaybedilen yerlerde, bu kişilerin listeye girmesi için aracı olanların kim oldukları da değerlendirilmelidir. Beştepe’deki danışmanlar ve politika kurullarının da gözden geçirilmesi gerek. Ben daha ilk günden uyarımı yapmıştım. Demiştim ki, ‘Belediyeler ile geldiniz, belediyeler ile gidebilirsiniz’. Eğer bu sonuçlar iyi okunup, tabandan gelen sese kulak verilmezse bu sonuç sonun başlangıcı olabilir.”
İktidar çevrelerinde yapılan bir değerlendirme de şu: “Seçmen, 2023’e kadar merkezi ve yerel idareler bağlamında iktidar-muhalefet işbirliği üzerinden bir çalışma talimatı verdi.” Bu cümleyi doğrulayan da iktidar ve muhalefet liderlerinin ‘4.5 yıl seçim yok. Ekonomiye bakalım’ mealinde kurdukları cümleleri oldu.
Ki burada CHP’ye seçmen tarafından verilen şans da işin başka bir yönü! 1989’daki ‘SHP rüzgarı’ bu kez başarılı olursa 2023’ün AKP cenahı için zor geçeceği de konuşulanlar arasında.
Çünkü bu kez karşılarında kapı kapı dolaşan, polemikten kaçan ve aynı 1994’teki Refah Partisi modelini uygulan bir Ekrem İmamoğlu gerçeği var. Neydi bu Refah Partisi modeli? Devam edelim...

Refah Partisi 1994’te kazandığı belediyelerin kapısına bu tabelayı asmıştı.

Belediye kapısına asılan o yazı yine gündemde


2 - Refah Partisi (RP) örgütlenmesi “tespih modeli” olarak tanımlanıyordu. Her mahallede, caddede, apartmanda sorumlular vardı! RP, tüm birimlerde, “hanım komisyonları’nda kadınları seferber etmişti. Ev, ev, meyhane meyhane dolaşan üyeler hatta geneleve giden liderlik... Ancak... Refah Partisi’nin yükselişindeki kilit söylem, “Refah Devlet, “Adil Ekonomik Düzen” ve “Sosyal Eşitlik”ti. Özellikle sosyal demokrat çizginin 89’da yakaladığı başarının arkasının gelmemesi ve boşluk Refah modelini doğurmuştu. Necmettin Erbakan, sadece kendi tabanından değil farklı kesimlerden de destek almaya başlamıştı...

DAHA DİNDAR PORTRE ÇİZDİ

Bugün de AKP içinden yapılan bir yorumla devam edelim: “Ekrem İmamoğlu, Binali Bey’den daha dindar bir portre çizdi. Hem Cumhuriyet hem de muhafazakarlık, ekonomik vaatlerle de birleşince bu sonuç ortaya çıktı.” 25 yıl öncesine gidelim... 1994 yerel seçimlerinde RP’nin adayı Tayyip Erdoğan kimlerle yarışmıştı: Zülfü Livaneli, İlhan Kesici, Bedrettin Dalan, Ertuğrul Günay, Ahmet Vefik Alp... Kaç kişi tanıyordu Erdoğan’ı?
Ancak... İstanbul halkı gencecik bir isme İstanbul’u emanet etti ve yüzde 25 ile Erdoğan kazandı.

HALKA DOKUNAN KAZANIYOR

Bugün de CHP’li İmamoğlu’nun karşısında Başbakanlık, bakanlık yapmış, Meclis’i yönetmiş Binali Yıldırım vardı. İstanbul, halka dokunan Ekrem İmamoğlu’nu tercih etti.
1994’ten bir hatırlatmayla bu bölümü bitirelim: Belediyelerin girişine, “Rüşvet alan da, veren de melundur (lanetli)” levhası asılmıştı. “Halk Meclisleri” kuruldu, belediyeler halka açılmıştı.
Seçmende, yine tekrar o dönemi yakalama umudu ortaya çıktı. Peki beka sorunu tutmadı mı? AKP, Erdoğan’a ne kadar sahip çıktı? AKP iktidarı kendi medyasının yarattığı sorunları çözebilecek mi? Devam edelim...

Beka destek gördü...Şimdi hesap zamanı


3 - AKP yönetimindeki ortak kanı şu: “Seçmen, beka açısından yüzde 52 ile duyarlılığını gösterdi. Erdoğan’a bir kez daha sahip çıktı.”
Evet... Terör, dış güçler, ekonomik saldırı konusunda iktidarın politikası, halktan kısmen de olsa geçer not aldı. Ancak... Erdoğan’ın seçim gecesi İstanbul ve Ankara’daki şu cümleleri gelecek dönemin ‘yol haritası’ olarak değerlendiriliyor: “Milletimizle aramızdaki kalpten kalbe giden yolun zedelenmesine yol açanlardan bunun hesabını sormak da dahil gereken her gayreti göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.”
Bunu cümleleri destekleyen isimlerden birisi de Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi... Selvi dün şunları kaydetti: “Erdoğan partiyi fabrika ayarlarına döndürecek mi döndürmeyecek mi?” Beklenti ise partide ‘metal yorgunluk’ konusunda yapılacak operasyonlar. Hatta kabinede dahi değişiklik yüksek ihtimal. Ancak...… İktidarın en büyük handikapı kendi yarattığı canavar!
Yani medyası...

İmamoğlu 19 Mart’ta Ülke Tv’ye çıkmıştı.

İktidarın canavarı!


4 - O medya bu seçimlerde yine gazetecilik yapmadı yine ‘kraldan çok kralcı’ oldu. Örneğin, Ekrem İmamoğlu’nun Ülke Tv’de katıldığı program CHP’ye artı puan(lar) yazdı. Çünkü... Dersine iyi çalışmış bir aday ve karşısında ne sorduğunu kendisi bile çözemeyen bir gazeteci! İktidara yakın bir gazeteci şunu söyledi: “Ekrem İmamoğlu’nu o kadar çok araştırdık ki yine de bir şey bulamadık.” Usta gazeteci-yazar Doğan Yurdakul’un ‘Manşetleri Yıkın’ adlı romanında eski istihbaratçı Salih Tufan, gazeteciye şöyle der: “İktidarlar kendilerine tamamen bağlı bir istihbarat örgütü (Biz medya diyelim A.E.) yaratmak ister. Kısaca, bir canavar yaratan iktidar, o canavarın elinde oyuncak olur...”

Sonuç: İktidar da muhalefet de ‘uzlaşma’ çağrısı yapan seçmene ‘sahte medyadan’ uzak durarak  yaklaşmalı!