İşkence Anayasa’da, ceza hukukunda, uluslararası sözleşmelerde suç olmanın da ötesinde bir insanlık suçudur.
İşkenceyi “şüpheli”nin kimliğine bakarak meşrulaştırılma girişimi ise işkence suçu kadar haysiyetsiz bir tutumdur.

GERİDE Mİ KALDI GERÇEKTEN

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Beştepe’de Yargı Reformu Stratejisi’ni tanıtırken şöyle dedi:
“Türkiye işkence ve kötü muameleye sıfır tolerans anlayışını benimsemiş bir ülkedir. Geçmişte hep tartışılan sistematik işkence, kötü muamele geride kalmıştır. Bu alandaki kazanımları korumaya kararlıyız.”
Daha iki gün önce Ankara’da ve Halfeti’de terör örgütlerine ayrı ayrı düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınanlara yapılan işkencelerin baro raporlarına bağlandığını bilmesek, Ankara ve Şanlıurfa baroları, avukatlık yasasından aldıkları hak ve yetkiyle işkence mağdurlarıyla yaptıkları görüşmeleri kamuoyuna açıklamış olmasa, işkence mağdurlarının insanı insan olduğuna utandıran anlatımlarını okumasak Erdoğan’ın sözlerini dinlerken ferahlayacak içimiz de.
Olmuyor bir türlü.

★★★

Ankara Emniyet Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğü’ndeki işkence iddialarını HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu gündeme taşıdı.
Ankara Barosu harekete geçti. Baroya bağlı Avukat Hakları Merkezi, Cezaevi Kurulu ve İnsan Hakları Merkezi’nden oluşturulan heyet 27 Mayıs’ta işkence gördüğünü belirten 6 kişiyle görüşme yaptı. Rapordan bir bölüm:
“İşkence ve kötü muameleye maruz kaldığını ifade eden 5 kişinin ortak anlatımlarına göre; bu kişiler (bir kişi cumartesi gecesi, bir kişi cumartesiyi pazara bağlayan gece, üç kişi ise pazar gecesi) gözaltında tutuldukları koğuşlardan çıkarıldıklarını, Mali Suçlar Soruşturma Bürosu’nun giriş katında bulunan bölüme getirildiklerini, büronun girişindeki dar koridorda kapısında “girilmez” yazılı kapıdan içeri sokulduklarını, buradan karanlık bir odaya sokulduklarını, karanlık odaya bırakan kişilerin çıktıklarını, karanlık odada yüzlerini karanlık sebebiyle göremedikleri kişilerin, kendilerini önce duvara yasladıklarını, gözlerini bağladıklarını sonrasında diz çöktürdüklerini, bir süre süründürdüklerini, jop ile kafalarına vurulduğunu, konuşmazlarsa...”
Devamını yazamadım...…
Raporda işkenceye maruz kalan beş kişinin doktor muayenesi sırasında yanlarında polis olması nedeniyle duydukları korku nedeniyle yaşadıklarını doktora anlatamadıkları da yer alıyor.
Ankara Barosu raporunda “Anlatımlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, kişilerin darp, cebir izi bırakılmayacak şekilde işkence ve kötü muameleye maruz kaldıklarını doğrulamaktadır” denildi.

HALFETİ’DEKİ TABLO

Ankara’da “darp ve cebir izi bırakılmayacak” şekilde yapılan işkence, Halfeti’de iz bırakmaktan kaçınılmayarak yapılmış. Şanlıurfa Barosu'nun ortaya çıkardığı ve Baro Başkanı Abdullah Öncel'in geçtiğimiz günlerde basına duyurduğu işkence olaylarını Gaziantep Barosu da kamuoyuyla paylaştı.

Halfeti'de bizzat işkence mağdurları ile yapılan görüşmelere dayalı rapordan bir bölüm: “Tablo çok vahimdi. Daha önce de işkenceler yapılırdı. Bu işkenceler yapıldığında iz emare bırakılmazdı. Bire bir görüşme yaptığımız şüpheli şahsın alnında sekiz günlük yara, yaranın üzerinde zımba vardı. Elektrik vermişler sürekli darp etmişler. Geceden saba 7’ye kadar (...) Yaklaşık 50 yaşındaki kadın işkence tipini anlatamayacağını detayları kadın avukata anlattığını, bize sadece kolunu gösterebileceğini söyledi.”
2019 Türkiye’sinde iki büyük baronun ardı ardına hazırladığı işkence raporları ortada. O halde Cumhurbaşkanı’nın yıllar sonra yeniden andığı sıfır toleransı görelim.