Görünürde CHP ve Ekrem İmamoğlu, İstanbul seçimlerinde psikolojik üstünlüğü ele almış olsa da “her şey güzel olacak” sloganı her yerde sıkça dile getirilse de tabanda tam tersine bir karamsarlık gözlemliyorum.
“Bu kadar tepkiyi göze aldırıp seçimi iptal ettirdilerse, İstanbul’u vermemek için ellerinden geleni yaparlar” diyor herkes. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AK Parti mahalle temsilcileriyle geçmişte yaptığı bir toplantının videosu, Erdoğan’ın seçimi kazanmak için yapılması gerekenlere dair tavsiyeleri nedeniyle CHP’lilerin whatsapp gruplarında en çok dolaşan video oluyor.
31 Mart’ta oy kullandıkları halde bugünlerde baktıklarında seçmen listelerinde isimlerini bulamayanlar da “işte bakın, başladılar” diyerek o karamsarlığın haklı bir karamsarlık olduğunu savunuyor.
CHP yöneticileri ise bu karamsarlığın farkında ve ortadan kaldırmak için kolları sıvamış. Bağış kampanyasına olan ilgi, seçmenlerin kayıtları konusundaki hassasiyeti, başta avukatlar olmak üzere vatandaşların seçim gecesi görev almak için yaptığı başvurular, seçimin sandıkta ve il seçim kurullarında kaybedilmesine müsaade etmeyecek gelişmeler olarak görülüyor.
Oy kullanma, sayma ve birleştirme konusunda her detayla ilgili parti olarak üzerine düşeni yapacağı güvencesi veren CHP’nin hedefi, “Ekrem İmamoğlu’na oy veren herkesin yeniden oy vermesini sağlamak ve o oyların üstüne yenilerini eklemek” olarak özetleniyor.

AK Parti’nin umudu 3 HDP seçmeninden 1’i


Peki CHP tabanı bu kadar karamsarken AK Parti neden rahat değil?
Yaptığım görüşmelerden anladım ki Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan gibi isimlerin başını çektiği muhalif AK Partililer, İstanbul seçiminin iptalinden sonra daha da tepkisel bir tavır aldı. Ahmet Davutoğlu ve Mustafa Yeneroğlu gibi olup bitenleri eleştiren AK Partililerin ihraç edileceği söylentisi de tepkileri artırıyor. Haliyle bilinçli bir şekilde sandığa gitmeyen ya da Binali Yıldırım yerine Ekrem İmamoğlu’na oy veren AK Parti seçmenlerinde ciddi bir tavır değişikliği beklenmiyor.
Bağımsızlara ve DSP’ye oy veren 50 bine yakın seçmenin İmamoğlu’na oy verecek olması da endişeleri artırıyor.
Sonucu değiştirecek iki unsur olduğu konuşuluyor.
-Birincisi, kamuoyundaki İmamoğlu algısını değiştirmek. (Hükümete yakın bazı gazeteciler “İmamoğlu değişti” konulu yazılar yazmaya başladı.)
- İkincisi, İstanbul’daki 3 HDP seçmeninden 1’inin oyunu alabilmek. (Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları ile görüştürülmesi, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin dahi bu konuda olumlu açıklama yapması, CHP’lilerin HDP seçmenlerin hoşuna gitmeyecek açıklamalar yapmaya zorlanması bu hedefe dair stratejinin ürünleri.)

Her şey güzel olmasın mı?


AK Parti’nin psikolojik üstünlüğü CHP’ye kaptırdığını gösteren en net olay 13 Mayıs akşamı Kadıköy’de yaşandı.
301 madencimizi kaybettiğimiz Soma faciasının beşinci yıl dönümünde bir grup duyarlı insan Kadıköy’de yürüyordu. Amaçları ölen madencileri an(ımsat)mak, “unutmadık” mesajı vermek,
“sorumluların yanına kâr kalmasın” talebini bir kez daha dillendirmekti.
Birden küçük bir arbede yaşandı.
Polis “bununla yürüyemezsiniz” diye bağırıyordu.
Kastettiği “Her şey güzel olacak” yazan bir pankarttı.
Bağırış, çağırış sonunda anlaşıldı ki İstanbul Valiliği bu sözü yasaklamış.
Pankart toplanınca yürüyüş de devam etti.
Siyasette “akıl tutulması” böyle bir şey.
İster “idarecilerin işgüzarlığı” deyin, ister “yöneticilerin talimatı”...
Sırf rakip tarafta dillendirildi, sahiplenildi diye güzel bir temenni cümlesini, bir umut ifadesini dahi sorun olarak görmek akıl almaz bir durum.
İnsan ister istemez soruyor: “Her şey güzel olmasın mı?”