Dünyanın öteki ucunda “petrol zengini” bir ülke: Venezuela
Petrol zengini  ama yoksulluğun ve istikrarsızlığın pençesinde.
1998’den beri Bolivarcı hükümetler tarafından yönetiliyor.
1998’de iktidara gelen Hugo Chavez, petrol fiyatlarının da artmasıyla ülkedeki yoksulluğu yarı yarıya azaltmış ve büyük bir halk desteğini arkasına almıştı.
Sadece Venezuela’nın değil, Latin Amerika’nın kahramanlarından biri olan Simon Bolivar’ın fikirlerini esas alan, ABD’nin düşman gördüğü Küba, Bolivya, İran gibi ülkelerle ilişkilerini geliştiren Chavez, defalarca ABD destekli darbe girişimlerinin hedefi oldu. Bütün girişimleri halkın desteği ile savmayı başardı.
2013’te kansere yenik düşmeden önce, yardımcısı Nicolas Maduro’yu varisi ilan etmişti. Maduro da seçimleri kazanarak Bolivarcı hükümeti devam ettirmeye başladı. Ancak, petrol fiyatlarındaki ani ve sert düşüşler, petrole dayalı ülke ekonomisini altüst etti. ABD’nin öncülük ettiği ekonomik yaptırımlar ile ülkeyi kasıp kavuran “hiperEnflasyon” Venezuela para birimi Bolivar’ı yerle bir etti. Ülkede yoksulluk oranı yüzde 80’lere çıktı. Temel gıda ürünleri ve ilaç kıtlığı yaşanmaya başlandı.  Milyonlarca Venezuelalı göç etmek zorunda kaldı.
ABD’nin oluşmasına katkıda bulunduğu ve Bolivarcı Maduro hükümetini yıkmak için fırsata çevirdiği bu fotoğraf, muhalefetin güçlenmesini, protesto gösterilerinin büyümesini sağladı.
Son gösterilerde 14 kişinin ölmesi, Venezuela’yı yeniden Amerika kıtasının gündemi, Maduro’yu da karşıtlarının hedefi haline getirdi. ABD Başkanı Donald Trump’ın açıktan desteklediği muhalefet lideri Juan Guaido geçen Çarşamba günü kendisini geçici başkan ilan etti. ABD, Kanada, Arjantin, Brezilya, Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Ekvator, Guatemala, Honduras, Panama, Paraguay ve Peru, Guaido’ya destek verdi. Avrupa Birliği Komisyonu Dış İlişkilerden Sorumlu Üyesi Federica Mogherini özgür seçimlerin yapılması için çalışmalara başlanmasını istedi ve “Venezuela halkı demokrasi ve kendi kaderlerini özgürce belirlemek istedi. Bu ses görmezden gelinemez” dedi. Bu da Guaido’ya açıktan destekti.
Trump, Maduro’nun muhalefete karşı yeniden güç kullanması halinde bütün seçeneklerin masada olduğunu duyurdu. ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, ekonomik ve diplomatik olarak bütün ağırlıklarını göstereceklerini açıkladı. ABD hükümeti, Venezuela varlıklarının, petrol gelirlerinin Guaido yönetimine  aktarılmasının yollarını aradığını duyurdu. ABD, bu politikalarına uluslararası meşruiyet kazandırmak için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni (BMGK) Cumartesi günü toplantıya çağırdı.

Rusya, Türkiye, Küba, Bolivya...


Bu gelişmeler yaşanırken Maduro’ya açıktan destek Rusya, Türkiye, Küba ve Bolivya’dan geldi. Türkiye ve Rusya’nın resmi tavrı da ortaktı: “Venezuela’nın iç işlerine müdahale edilmesi uluslararası hukukun ağır bir şekilde ihlalidir.”
Maduro, kendisine destek için Başkanlık Sarayının önüne toplanan destekçilerine seslenirken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisini aradığını duyurdu. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Maduro’ya “Maduro kardeşim! Dik dur, yanındayız” dediğini açıkladı.
Cumartesi günü büyük ihtimalle daimi üye Rusya’nın, belki Çin’in blokajı nedeniyle BMGK’dan sonuç çıkmayacak.  Ancak dünya bir çok konuda olduğu gibi, bu konuda da Madurocular ve Guaidocular olarak bölünecek.
Türkiye de resmi olarak Madurocular arasında yer alacak.
Türkiye İşçi Partisi’nin, Vatan Partisi’nin ve diğer sol/sosyalist hareketlerin açıklamaları da gösteriyor ki Maduro, Türkiye’de bir ilkin yaşanmasına neden oldu. Türkiye’de komünizmle mücadele dernekleri kurup, sosyalistleri ve komünistleri her daim düşmanlaştıran milliyetçi/muhafazakar iktidar partileri ve devlet, hep marjinal gördükleri siyasi hareketlerle aynı noktada birleştiler. 

Maduro Vazgeçilmez mi?


Norveç ve ABD dışında petrol rezervlerinin üzerinde oturup da başı belada olmayan ülke neredeyse yok.
Libya, İran ve Irak gibi Venezuela da o rezervin bedelini ödüyor.
Maduro, ülkesinde demokrasiyi güçlendirse, doğal kaynaklardan elde ettiği gelirleri üretim ekonomisine yönlendirse, işsizliği ortadan kaldırsa, sürdürülebilir bir kalkınma modeli ile refahı tabana yaysa, üzerinde dolaşan akbabalara o fırsatı vermezdi.
Küresel güçlerin tuzakları bir yana, belli ki Maduro’nun da bunları yapmaya niyeti yok.
Emperyalizmin Venezuela temsilciliğine soyunmuş Guaido’dan haz etmiyorum.  Eminim siz de kendisine şüpheyle yaklaşıyorsunuzdur.
Peki herkes Guaido emperyalizmin işbirlikçisi diye Maduro’yu vazgeçilmez mi görüyor?
Siz de Madurocu musunuz?