Geçen hafta yaptığım lezzet turunda karnımı doyurduğum, damağımı şenlendirdiğim ve şımarttığım lezzet duraklarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Eğer siz de damağınızı ve midenizi ödüllendirmek isterseniz bu adresler size yardımcı olabilir.

Köfteyi çok severim (kim sevmez ki!). Köfte keşifleri yapmaktan hiç bıkmam usanmam. Okuyucuların, dostların verdikleri adreslere gidip köftelerin tadına bakarım.

Bunlardan bir tanesi de, Üsküdar’da Uncular caddesindeki “Altı Üstü Kırk Köfte” oldu.

Bu ilginç isimli köfteciyi anlatmadan önce cadde hakkında biraz bilgi vermek isterim. Uncular caddesi yaklaşık 800 metre uzunluğunda. Yolun iki yanında çeşitli dükkanlar sıralanmış. Lezzet satan dükkanların sayısı her geçen gün artıyormuş. Yöre esnafının girişimi, Üsküdar Belediyesi’nin desteği ile bu cadde bir ‘Gastronomi Sokağı’na dönüştürülecekmiş.

Proje henüz yolun başında. Eğer gerçekleşirse Üsküdar lezzetli bir cazibe merkezine sahip olabilir.

Gelelim köfteciye. İşletmeci Serkan-Hakan Sağdıç kardeşler, ızgaraya koydukları köftelerin reçetelerini bulabilmek için bir yıla yakın bir süre Türkiye’de ve Balkan şehirlerinde dolaşıp durmuşlar.

Tabakta üç çeşit köfte geliyor. Cici Cevapi, Mostar ve Preslevika. Üç tane dediğime bakmayın, köfteler oldukça doyuruca büyüklükte. Tabakta ayrıca soğan piyazı ve közlenmiş biber de yer alıyor. Ayrıca köftenin yanında özel bir sos da servis ediliyor.

Köfteler orta pişmiş ve içleri sulu sulu. Kimilerine az pişmiş gelebilir. Onun için baştan garsonu uyarmakta yarar var. Benim için hem lezzet hem de pişme süresi yerli yerindeydi.

İkinci adresim, Bebek’te cadde üstündeki “Divan Patisserie”oldu. Denizle aynı hizadaki salonda otururken hayalleriniz Boğaz’ın akıntısına kapılıp gidiyor. Buraya sıklıkla uğrarım. Manzarasının yanısıra yemekleri de çok lezzetlidir. Hele sabah kahvaltısında peynirli su böreğini veya kıymalı kol böreğini yemeye doyamam.

Öğle ve akşam mönüleri de oldukça lezzetlidir. Ama ben daha çok akşam üstü bir kadeh şarap eşliğinde, Boğaz’a karanlığın basmasını seyretmeyi severim.

Geçen hafta bir öğle yemeğini Kadıköy, Rasimpaşa’daki “Lahmacun Dükkanı”nda yedim.

Lahmacun deyince ben de akan sular durur. Ne gözüm ne de midem doyar. Tabii masadan mide fesadına tutulmuş kalkarım.

Lahmacun Dükkanı, küçük, tertemiz, lezzetli bir mekan. Lahmacun çeşitlerinin yanısıra pide de yapıyorlar. Ben yarım Gaziantep’in sarmısaklısını, yarım Urfa’nın isotlusunu yedim. Tabii içlerinde bol sumaklı soğan ve maydanozla. Bunlar kesmedi bir de fındık lahmacun söyledim.

Aslında aklımda biberli ekmeğin tadına bakmak vardı ama midemde yer kalmadı. Bunu başka bir gelişime erteledim.

Lahmacun seviyorsanız Lahmacun Dükkanı’nı öneririm.

Şimdi vereceğim adres klasik bir lezzet durağı değil. Ama meşhur bir kahve. Bebek camiinin hemen karşısındaki Bebek Kahvesi. Yazılarımı genellikle burada yazarım. Acıkınca da eski kaşarlı simit tostu yerim. Çok lezzetli olur. Hele yanında taze demli çay olursa değmeyin keyfime.

Nişantaşı civarında birileri ile öğle yemeği yiyeceksem, vazgeçemediğim lezzet durağı “Grey”i tercih ederim. Geçen hafta da öyle yaptım. Enginarlı, kuşkonmazlı zeytinyağlı tabağının ardından incik istedim. Bıçağımı dokundurunca et kemikten ayrıldı. Öylesine kıvamında pişmişti.

Geçen haftaki lezzet turumu, Maltepe sahilinde, Turgut Özal Bulvarı’ndaki “Parga” balıkçısında torik kıvamındaki palamut ziyafeti ile sonlandırdım. Bu sefer o çok lezzetli mezeler karşısında irademi kullandım. Çünkü ne zaman Parga’ya gitsem, mezeleri aşıp balığa bir türlü ulaşamam. Şimdi gözüm en sevdiğim balık olan kofanada. Eğer gelirse haber verecekler.