İktidar partisi belediye seçimleri için yeni bir yol haritası hazırladı. Adına “Menifesto” demişler. İşte bu “Menifesto”nun sloganı; “Memleket işi. Gönül işi.” diye belirlenmiş.
Memleket işi.
Gönül işi.
Bunu da yapar.
Ancak tek kişi.
Şiire benzedi.
Benim zorlamam değil.
Manifesto söyletiyor.
Ne demek manifesto? Yabancı bayraklı her gemi şehrin limanına demirleyince mutlaka “manifestosu” sorulur. Yükün ne? Ne taşıyorsun? Manifesto açıklarken yalan söylenmez, dubara, numara, mal gizleme yapılmaz. Gemi ithal patlıcan yüklüyse yerli domates taşıyoruz dersen cezası vardır: Gemiyi bağlarlar. El koyarlar.

★★★

Anlayacağınız bir gemicilik terimi olan “manifesto” kelimesi bizim siyaset diline de gelip girdi. Oysa bu kelimeyi komünizmin fikir babası Karl Marks siyaset diline kazandırmıştı. Ocak 1848’de “Komünist Partisi Manifestosu”nu yazan Karl Marks, “Manifesto” içinde dünya işçilerinin birleşerek iktidara el koymasının bulunduğunu ilan etmişti.
Kadere bak!
171 yıl sonra Türkiye’de varlığını komünizme, sosyalizme, sosyal demokrasiye karşı olmaktan alan dindar, muhafazakar iktidar partisinin seçim beyannamesinin adını “manifesto” koydular.

★★★

AKP’nin “Memleket işi. Gönül işi” sloganlı manifestosunun içine bakıyoruz:
Her şehre anayasa.
Her şehre kimlik.
Doğaya uygun ruhsat.
İklime göre yapılaşma.
Şehir mimarisini koruma.
Dikey mimariye sınır.
Yatay mimariye geçiş.
Kişiye özel parsele hayır.
Şirkete özel imara yasak.
Manifestoda bunlar var.
Yine kadere bak!
AKP manifestosunun içinden Hüseyin Sağ çıkıyor. Hüseyin Sağ, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin CHP’li üyesi ve bugün “AKP Manifestosunda” sayılıp dökülenleri 10 yıl boyunca Belediye Meclisi’nde hemen her iki oturumun birinde tekrarlamış; “kişiye, şirkete, holdinge özel plan değişiklikleri yaparak Belediye Meclisi’ni rant üretim merkezi haline getirdiniz, şehir betonlaşıyor, taşlaşıyor” diye durmayıp uyarmış birisi.

★★★

AKP çoğunluktaydı.
Belediye Başkanı ve Meclis çoğunluğu CHP’li Hüseyin Sağ’ın uyarılarını dinlemedi. İstanbul, AKP belediyeciliği döneminde parsel ve kişi bazında imar izinleri ile 15 yılda Avrupa’nın en hızlı rant üreten “gökdelen şehri” haline geldi. Yeşilköy’den Zeytinburnu’na, Şişli’den Sarıyer’e, Boğaz’ın Avrupa Yakası’nda; Eminönü’nden Rumeli Hisarı’na, Asya Yakası’nda; Kadıköy’den Beykoz’a kişiye, şirkete özel imar ruhsatlarıyla taşlaştı, betonlaştı. İstanbul’da bugün gördüğünüz her AVM, her özel okul, her otel, her özel hastane, her gökdelen tamamı parsel bazında şirkete ya da kişiye özel plan değişikliği ile yapıldı. Hesaplara sığmıyor, milyar milyar dolarlık şehir rantı doğurtuldu, paylaşıldı.
AKP manifesto yazdı.
İçinden CHP öğütleri çıktı.
Şu siyasetin cilvesine bak!

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

Belediyeden vakıflara akan israf mı, rüşvet mi paralel yapı mı!


İstanbul Büyükşehir Belediye şirketlerinin zarar ettikleri ve aynı dönemde belediye kaynaklarından çeşitli ad ve namdaki vakıflara milyonlarca lira kaynak aktarıldığı, vakıfların belediye ile adeta paralel yapı gibi görüldüğü ortaya çıktı. Yeniçağ Gazetesi’nin usta kalemlerinden Orhan Uğurlu ise bu haberin eksiğini tamamlayarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yuvarlak hesap 848 milyon liralık kaynağı aktardığı; TÜRGEV- TÜGVA- OKÇULAR- T3- AZİZ MAHMUD HÜDAYİ adlı vakıfların hangi iktidar önde gelenlerinin ailesine ait olduğunu dün köşesinde yazdı. Şimdi soru şu: Belediye’den vakıflara akan milyon liralar israf mıdır, rüşvet midir, paralel yapı kurdurmak mıdır?