Yargı Reformu çıkınca biz de zannettik ki, tüm adaletsizlikler son bulacak, yargımız içte ve dışta güven kazanacak!

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül uygulamanın çok önemli olduğunu söylemekte haklı. İlk uygulama maalesef hiç güven vermedi!

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç’ın damadı Ekrem Yeter, FETÖ üyeliğinden yargılanıyordu. Ekrem Yeter’in 7 ayrı üst düzey FETÖ yöneticisiyle 766 defa telefon görüşmesi yaptığı tespit edildi. Sonuç ne oldu? Bülent Arınç’ın damadı beraat etti!

Burak Akbay’ın ise hayatında, hiçbir FETÖ yöneticisiyle, telefon dahil, bir tek görüşmesi bile olmadı. Dava dosyasında da hiçbir geçerli delil yok. Ayrıca Burak Akbay’ın FETÖ ile en ufak bir ilişkisi olduğuna dair tek kanıt ve tanık yoktur.

Buna rağmen Arınç’ın damadı Ekrem Yeter aklandı, paklandı, beraat etti. Burak Akbay için ise “Kırmızı Bültenle aranmasına devam” kararı verildi! Adalet mi bu?

Yargının böyle güven sağlaması mümkün değildir!



Başkentte “Yolsuzlukla Mücadele Derneği”nin kurucu başkanı olan eski parlamenter Tevfik Diker kamuoyuna açık bir mesaj yayınladı. Şöyle diyor:

“Reis herkesi AKP’ye davet ediyor!

Kusura bakma Reis...

Bendeniz Atatürkçü harekette bir neferim...

Davetine icabet edemeyeceğim!”

Tevfik Diker (19 ve 20’nci Dönem Manisa Milletvekili)

★★★

Reis’e bir uyarı da Temel Karamollaoğlu’nden geldi. İktidar partisinin söylemlerinin birleştirici olmaktan çok uzak olduğunu belirten Saadet Partisi lideri:

“AKP bu zihniyetle boğulur gider. Boğuluyor zaten” dedi.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın birlik çağrısını Tevfik Diker gibi reddeden Temel Karamollaoğlu’na göre:

“Erdoğan hem birlik çağrısı yapıyor, herkesi AKP’ye davet ediyor, hem de kendileri gibi düşünmeyenleri dışlıyor, zaman zaman onları hainlikle suçluyor. Böyle bir durumda ülkede birlik nasıl sağlanır? Sağlanamaz!

İktidarın ülkede birliği sağlamak için önce kendi söylemlerini değiştirmesi, kendisi gibi düşünmeyenleri düşman gibi görmemesi, düşünce ve fikir özgürlüğüne, karşı görüşlere saygılı olması gerekir.”

21 aydır bir türlü çıkmayan dosya!


İstanbul’da düzenlenen TRT World Forum’da konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan:

“İstiklal Harbimizi zaferle sonuçlandırmamızın ardından Lozan’da varılan mutabakat, kabul edebileceklerimizin asgarisini oluşturuyordu. İstiklâl mücadelemizin hedefi olan Misak-ı Milli sınırlarımızdan ciddi fedakârlık yaparak bu neticeye ulaşmıştık” dedi.

Erdoğan 21 ay önce Kocaeli’nde yaptığı konuşmada da şöyle demişti:

“Kılıçdaroğlu’na sorarsan Lozan’da kazandığımızı söyler. Adaları siz verdiniz siz! Sizin partinizin başında olanlar verdi. Şimdi Lozan da dahil olmak üzere tarihi dosyaları hazırlatıyorum ve o tarihi dosyaları milletime anlatacağız. Görecekler kim nerede neyi vermiş?” demişti.

Şimdi Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri E. Albay Ümit Yalım adaların Lozan’da verilmediğini söyleyerek diyor ki:

“Erdoğan’ın söylemleri tarihi ve coğrafi gerçeklere uymuyor. Hazırlatıyorum dediği dosya 21 aydır bir türlü çıkarılamıyor.

Misak-ı Milli sınırları içinde olan ve Lozan Antlaşması ile Türk egemenliğinde kalan 18 adanın 2004’te alenen Yunanistan’a verildiğini defalarca söyledik. Milletimiz, kim nerede neyi vermiş, açık ve net bir şekilde görüyor. 21 aydır bir türlü hazırlanamayan o dosya bende var, dilerlerse gönderirim.”

TEBESSÜM

Kavak ile kabak!


Kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş.

Bahar günleri ilerledikçe, kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlayan kabak yağmurların ve güneşin etkisiyle büyük bir hızla büyümüş. Kavak ağacıyla aynı boya gelen kabak bir gün ona sormuş:

“Sen kaç yılda bu hale geldin ey ağaç?”

“On yılda” demiş kavak...

“On yılda mı?” diye küçümseyerek gülmüş kabak “Bak ben iki ayda seninle aynı boya geldim.”

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak önce üşüyerek titremeye başlamış, sonra da yaprakları sararıp dökülmüş. Kavak ağacı ise sapasağlam duruyormuş...

Kabak, korku içinde sormuş:

“Ne oluyor bana ağaç kardeş?”

“Ölüyorsun” demiş kavak...

“Niçin ölüyorum?”

“Benim 10 yılda geldiğim yere sen iki ayda gelmeye çalıştığın için!”

GÜNÜN SÖZÜ

Gerçeği konuşmaktan korkanlar her zaman ezilmeye mahkûmdur!