Devlet kuruluşlarının tabelalarından “Türkiye Cumhuriyeti - T.C.” yazıları kaldırılırken, ilkokullarda okutulan “Andımız” birilerini memnun etmek adına okutulmamaya başlanırken, gazetemiz SÖZCÜ, logosunun başına T.C koydu. Yetmedi, “C” harfi hilal şekline getirildi, önüne yıldızımız yerleştirildi. Kırmızı zemin üzerinde Atatürk’le bayrağımız birbirine öyle bir yakıştı ki onlar logonun ayrılmazı oldular...

SÖZCÜ ile ilgili soruşturma açıldığında, amacın gazetemizi susturmak olduğunu biliyorduk. Bildiğimiz bir şey daha vardı: “SÖZCÜ susarsa Türkiye susar.” İşte, plan SÖZCÜ’yü susturmak, dolayısıyla konuşan, yazan ve ülke gerçeklerini dile getirenler üzerinde korku yaratmaktı. Etkisiz, korkak, ürkek bir basın isteniyordu.

BİLİRKİŞİ İLE BAŞLIYOR

Bunun için yapılması gereken kafalarına göre bir “Bilirkişi” bulmaktı. Özellikle 2007-2013 döneminde yargı, belli bir amacın aracı olarak kullanıldı. O dönemi yazılarıyla, konuşmalarıyla alkışlayanlar ve destekleyenler bugün farklı bir yüzle sahnede. Yapılan şuydu: Poliste hazırlanan, savcıda olgunlaştırılan, bilirkişide yoğunlaştırılan, mahkemede hükümlendirilen, Yargıtay’da taçlandırılan kararlar çıkıyordu. O gün kumpasların içinde olduğu öne sürülenler, şimdi yargıda hesap veriyor.

Bugün sahte belgeler, yasadışı dinlemeler yok ama konunun uzmanı olmayan bilirkişilerle sıkıntılar başlıyor. İşte SÖZCÜ soruşturması da iftiralarla başlamıştı. Başka gazetelerde, televizyonlarda yayımlanan haberler suç sayılmazken, gazetemizde yayımlanan manşetler, buna bağlı yorumlar suç olarak gösterildi. Yani, yargılanan gazetecilik oldu.

  EN AĞIR SUÇLAMA

Gazetemizin sahibi Burak Akbay’ın gazetecilikten başka bir işi olmadığını bütün basın dünyası bilir. Daha bir gün olsun Burak Akbay’ın “Şunu yazın, şunu yazmayın, şunun üzerine gidin, bunun üzerine gitmeyin” demediğinin hepimiz tanığıyız. FETÖ’ye üye olmamakla birlikte yardımcı olmak kim, SÖZCÜ’nün sahibi, yöneticileri, yazarları kim?

Bugün, yazana, konuşana “Hayır konuşmayacaksın, yazmayacaksın” deniliyor. Her yazınızda, “Acaba bu yazının altında ne ararlar, nasıl bir saldırıyla karşı karşıya kalırım”ı düşünüyorsunuz.  Açıkçası kendinize sansür uyguluyorsunuz. Emin Çölaşan, Necati Doğru 40 yıldır köşe yazıyor. Bugüne kadar hangi örgütün yanında yer almışlar ki yıllardır mücadele ettikleri FETÖ’ye yardımcı olsunlar? Genel Yayın Yönetmenimiz Metin Yılmaz’ın ülkesini, milletini, bayrağını, Atatürk’ü, Cumhuriyet’i sevmekten başka neyi olabilir? SÖZCÜ’nün yargı önündeki yazar ve yöneticileri dün neyse, bugün de yarın da hep aynı yerdedir. Bizim yerimiz, yurdumuz, yolumuz, çizgimiz hiç değişmedi, değişmeyecek de...

İLGİNÇ TARİHLER

Bir duruşmada, sanık eline beyaz kağıdı alıp, “Hakim Bey, elimde tuttuğum beyaz kağıdın beyaz olduğunu ispatlamamı istiyorsunuz. Herkesin gördüğü beyaz kağıda, siz siyah diyorsunuz. Ben nasıl ispatlayayım” dediğinde yadırganmıştı. Sanık, nasıl bir çıkmazda olduğunu ancak böyle anlatmıştı. SÖZCÜ’nün de FETÖ’cü olmadığını ispatlaması isteniyor.  Hadi gel de beyaz kağıdın siyah olmadığını anlat...

Gazetemize dönük soruşturmada gözaltılar 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlanırken yaşanmıştı. O gün, tüm yurtta törenler yapılırken, SÖZCÜ’ye dönük operasyon gerçekleştiriliyordu. Kararın açıklandığı önceki gün Ankara yine ve çok önemli bir törene ev sahipliği yapıyordu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 100. yılı kutlanıyor, binlerce kişi “Sarı Zeybek” oynuyordu. Ankara’da coşku, gazetemizde ise açıklanan hapis cezaları nedeniyle hüzün vardı.

Bu da geçer yahu, bu da geçer...



Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik, 31 Aralık 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı. Bu yönetmelikle Türkiye’nin deniz yetki alanlarında, Boğazlarımızda gemilere seyir ve manevra yardımının esasları belirlendi.

Deniz Pilot Kaptanları Derneği, yönetmeliğin yürütmesinin durdurulmasını istedi. Danıştay 10. Dairesi, kısmen yürütmenin durdurulmasını kabul etti. Konu, bu kez Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na götürüldü. Dava Daireleri Kurulu, kılavuzluk ve römorkörcülüğün kamu hizmeti olduğunu, kamu hizmetinin yönetmelik değişikliğiyle özel girişimcilere devrinin düzenlenemeyeceğini öngördü. Kanun olmadan böyle bir yönetmeliğin düzenlenemeyeceği ve bu nedenle yürütmenin durdurulması 3’e karşı 10 üyenin oylarıyla kabul edildi.

İstanbul Boğazı dahil kılavuzluk- römorkörlük hizmeti, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü tarafından veriliyordu. 2019 yılı başında bu hizmet özel sektöre kaydırıldı. Yani, devlete gitmesi gereken para, özel sektörün kasasına girdi. Meğer, Danıştay’ın bu kararı vermemesi için bazı güçlü kuruluşların çabaları ise hayli şaşırtıcı.