Rusya Devlet Başkanı Putin’in, gündeme getirdiği ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da Türkiye’nin bölgedeki ağırlığını hissettirecek “anlaşma” olduğunu belirttiği “Adana Mutabakatı” 20 Ekim 1998’de Türkiye-Suriye arasında imzalanmıştı.

Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, belgelerle bu sürecin nasıl başladığını, Doğan kitaptan çıkan “Apo Olayının Perde Arkası” isimli kitabım için şöyle anlatmıştı:

DEMİREL’İN ANLATTIĞI OLAY

“Türkiye, terörle mücadelede iyice bunalmıştı. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, Suriye ile sınır olan Hatay’da ‘sabrımız taşıyor’ dedi. Ben de ‘Bardağın taşmak üzere olduğunu’ söyledim. Türkiye, bir çare arıyordu. İşte bu konuşmaların yapıldığı günlerde 6 Ekim 1998’de Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, Ankara’ya geldi.

Mübarek’e, Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’ın tutumundan yakındım. Teröristi ülkesinde oturtuyor, o da Türkiye’nin içerisine eli silahlı adamları sevk ediyor. Bu eli silahlı adamlar Türkiye’de cinayetler işliyor. Kimi katlediyor? Türk askerlerini, Türk vatandaşını. Bunlar kim? Burada ölenler Müslüman. Sen Müslümansan bunları öldürtmeyi yapmaman lazım. Bu Müslümanlığa sığmaz. Burada ölenler senin komşun. Burada ölenler insan. Hem nasıl insan? 9 aylık bir çocuk, 90 yaşında ihtiyar. Bu insanlığa da sığmaz. Bunu yaptırmayın bari. Besleme, buna imkan verme. Yerini, telefon numarasını söylüyoruz ‘yok’ diyor. İşte size de veriyorum, işte Abdullah Öcalan’ın Şam’daki telefon numarası. İşte, kaldığı evlerin adresi. Şu telefondan hemen bir telefon edersen karşına çıkacaktır.”

APO’NUN TELEFON NUMARASINI ALDI

Hüsnü Mübarek, telefon numarasını aldı, cebine koydu. Demirel, konuşmaya devam ediyordu:

“Birçok kere dedik ki bakın bu komşuluğa sığmaz. Maalesef Türkiye’deki terör komşularından destek görmüştür. Türkiye burnundan soluyor. Onun için madem buraya kadar geldin, öğrendin bunu. Hükümet yetkilileriyle de konuş.”

Demirel, isteklerini tek tek sıralamış, bu aşamadan sonra Suriye’nin neler yapması gerektiğini de yazdırmıştı. Sıra, Mübarek’i uğurlamaya gelmişti. Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün helikopter pistine giderken bile bu konuyu konuşuyorlardı. Konuşmaları helikopterde de devam etti.

Mısır Cumhurbaşkanı Mübarek, helikopterde “Ben, Dışişleri Bakanımız Amr Musa’yı Suriye’ye göndereyim. Sizin bu durumunuzu, kararlılığınızı onlara anlatsın” dedi. Havaalanına indiklerinde, Mübarek karar değiştirdi, Suriye’ye kendisi gitmeye karar verdi. Telefon trafiğinin ardından, uçak Kahire yerine Şam’a yöneldi.

TEMASI ÖNLEMEK İÇİN

Girişimler sonucu iki ülke temsilcilerinin Adana’da bir araya gelmesi kaul edildi. Türk tarafını temsilen 3 büyükelçi, 3 general, 2 albay, 3 MİT mensubu, 3 Emniyet mensubu toplantıya katılacaktı. Suriye heyetine Siyasi Güvenlik Başkanı Tümgeneral Adnan Bedr Al Hassan başkanlık ediyordu.

Suriye heyeti Polisevi’ne geldiğinde heyet üyeleri odalarına çıktılar. İşte orada ilginç bir gelişme yaşandı. Heyet Başkanı Bedr Al Hassan, odalarına yerleşen Suriye heyetinde bulunanların hepsinin kapılarını dışardan kilitledi ve anahtarları cebine koydu, telefon konuşmasını da yasakladı.

Heyetler, yemekleri bile ayrı masalarda yedi. Toplantıya geçildi. Büyükelçi Uğur Ziyal, iki ülkenin PKK ve örgütün lideri Abdullah Öcalan yüzünden geldiği noktayı çok açık bir biçimde anlatmaya başladı. Türkiye’nin bu konuda tavrının çok net olduğunu belirtiyordu. Ziyal sözlerini şöyle sürdürüyordu:

ESKİ DEFTERLER KAPANDI

“Bu toplantı, geçmişte yapılan toplantıların bir devamı niteliğinde değildir. Bu çok özel bir toplantıdır. Bu toplantı, nihai sonucu ulaşmak için yapılan bir toplantıdır. Biz eski defterleri kapattık. Önümüzdeki gerçek tabloya bakmak durumundayız.

Bu nedenle Mısır Cumhurbaşkanı’na Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından iletilen konuların çözüme kavuşturulması için buradayız. Türkiye’nin ilettiği konuları karara bağlamak mecburiyetindeyiz. Bunun ötesinde başka bir şey düşünmüyoruz. Suriye’den kaynaklanan PKK faaliyetleri büyük zarar vermekte, örgütün lideri de Şam’da bulunmaktadır. Hiçbir PKK unsurunun ülkenizde barındırılmasını, beslenmesini istemiyoruz. Abdullah Öcalan’ın mutlak surette teslim edilmesini istiyoruz.”

SALI GÜNÜ: Komutan, masayı yumrukladı.