“Ben söylemiştim”, “ben yazmıştım” demekten hiç hazzetmem ama tam da öyle olunca dayanamadım!..
Ayrıca, her şey o kadar açık o denli belliydi ki, olacakları görmek için ille de uzman olmak gerekmiyordu!.. 24 Haziran seçimlerini kazanıp “tek adam” rejimine geçtikten sonra, İktidarın yerel seçimler öncesi halkı bezdirecek, kızdıracak zamlar yapmayacağı, tam tersine can yakacak tüm eylemleri 31Mart sonrasına öteleyeceği gerçeği çocukların bile kavrayacağı açıklıkla karşımızda duruyordu!..
Bunun üzerine, “seçim ekonomisini”, bol keseden vaatleri, seçmenin ağzına sürülen bal-börekleri, devlet olanaklarının adeta hunharca kullanılmasını da ekleyin, günümüze gelmiş olursunuz!..
-Günümüz artık iğneden, ipliğe zam, vergi yaratma, var olanı da milletin üzerine iyice yükleme günüdür!..
Emekçi arkadaşlar, henüz birkaç ay önce zamlanan, o süre içinde de kuş olup uçan maaşlarına baksın, ardından da geçen hafta açıklanan “açlık ve yoksulluk” sınırına bir göz atsın; ben hatırlatayım isterseniz:
-Açlık sınırı 2 bin 16 TL, yoksulluk sınırı ise 7 bin TL!..
Bu durumda ne olmuş oluyor?.. 2 bin 20 lira kazanan asgari ücretli yurttaş tam da açlık sınırına demirlemiş oluyor!.. Peki yoksulluk sınırı denilince ne anlaşılmış oluyor? Bu ülkede ayda 7 bin lira ve üstünde kazanan babayiğitleri bir kenara koyduğunuzda, halkın en az dörtte üçünün yoksulluk sınırının epey altında kaldığı tabii ki!..
-Üstelik daha işin başındayız!..

Halkın enflasyonu!..


Önce bugünkü tabloya bir göz atalım…
Birleşik Kamu-İş’in sıcağı sıcağına paylaştığı “halkın enflasyonu” araştırması, bize açıklanan enflasyon oranlarının nasıl da “üfürükten tayyare” olduğunu gayet net bir şekilde gösterdi. Sendikanın Ar-Ge birimi KAMUAR’ın pazar ve marketlerden düzenli olarak derlediği gıda fiyatlarına göre, bir yıllık gıda enflasyonu ortalaması ne kadar biliyor musunuz?..
-Yüzde 58.99!..
Meyve ve sebze ise tam bir felaket; meyve fiyatlarındaki artış yüzde 108.34, sebzede ise, sıkı durun, tam yüzde 214.42!
Diğer bir deyişle, Türkiye İstatistik Kurumu nasıl beceriyorsa, enflasyonu yüzde 20’lerde tutabiliyorken (!) hain sendikalar, demokratik kitle örgütleri uçuruveriyor, aradaki fark tam bir uçurum!..
İş gıdayla da bitmiyor, kullandığınız telefona daha dün gelen zamla en ucuz telefon 600 liralık daha pahalanıverdi!.. Akaryakıt zaten sürekli zamlanıyor… Dolar şimdilik 5.98 civarlarında geziniyor… Bu ne demek peki? Büyük bir zam yağmurunun kapıda olduğu demek…
-Her şeye ama her şeye zam gelecek demek!..
Açlık ve yoksulluk sınırı daha da artacak, iflaslar ve işsizlik daha da çoğalacak demek!.. Memleketi yönettiğini sanan zevata bu kadarı da yetmeyeceği için, adına alay eder gibi “Varlık Fonu” denilen, fona devredilen, elde kalan ne varsa haraç mezat satılacak. Mesela Milli Piyango gitti gider!..
-Peki yeter mi? Tabii ki hayır!

Kadayıfın kaymaklısı: Kıdem Tazminatı!..


Yine yetmeyeceği için emekçinin elinde kalan son kale “Kıdem Tazminatı” da fethedilip, bir fon da onun için kurulacak!.. Bir benzetme yapayım; İşsizlik Fonu’nda biriken paralardan en çok kim faydalandı ve faydalanıyor dersiniz?
-İktidar ve işveren tabii ki!..
Resmen işsiz kabul edilenlerin yalnızca yüzde 14’ü İşsizlik Fonu’ndan yararlanabiliyor!.. İşsizlerin büyük kısmı fondan yararlanamıyor. Niçin mi? Çünkü işsizin bu fonu kullanabilmesi için “deveye hendek atlatması” gerekiyor da onun için!.. İzah edeyim:
-İşsiz yurttaşın, işten çıkarılmadan önceki son 120 gün sigortalı olarak aralıksız çalışması şart koşuluyor. Bu da yetmiyor, işsiz kalmadan önceki 3 yıl içinde en az 600 gün sigortalı çalışmış olması da gerekiyor!..
İşsizlerin yüzde 14’ü İşsizlik Fonu’ndan bu şartlarda nasıl faydalanabiliyor, vallahi bravo!..
Fonda biriken paranın geriye kalanı da “istihdam desteği” adı altında işverenlere aktarılıyor. Onların deveyle, hendekle işi yok nasıl olsa!.. Böylece emekçinin parası patronu finanse ediyor!..
Ha, unutmadan hatırlatayım; bunlar daha iyi günlerimiz, kıymetini bilin!..