İnsanlığımızın, yurtseverliğimizin, hukukçuluğumuzun, ahlâk ve siyaset anlayışımızın gereklerine göre sürdürmeye çalıştığımız yaşamımızda zamanımızı değerlendiren çalışmalar yapmak, varlığımıza anlam vermek amacına dayanmaktadır. Konuşmalar, yazılar ve kimi katılımlarla topluma yararlı olmaktan başka amacımız ve beklentimiz olmadığı için yüzü ak, alnı açık bir yurttaş tutumuyla yaşamaya özen gösteriyoruz. Ülkemizin siyasal, ekonomik, hukuksal nice sorun yaşadığı günümüzde, Türkiye’mize ve cumhuriyetimizin kurucularına yönelik sapkınlıklara, saldırılara, kötülüklere karşı çıkarak insanlık borcumuzu ödemeye çalışıyoruz. Kişisel hiçbir istemimiz yoktur.

Eğitimde, hukukta, yazında karşılıksız çalışmalarla kendimizi mutlu etmekten önce insanlık ve yurttaşlık görevlerimizi yerine getirmeye çalışırken kimi kendini bilmez, ahlâk ve terbiye yoksununun yazılı saldırıları oluyor. Geldikleri yerde çöpe atılan sövgüleri gönderen aymaz, onursuz ve küstah, kimi çürük siyasetçilerin maşası ve kuklası kişiliksizin yazdıkları, kendilerine ve çevreleriyle hizmetlerinde olduklarına yakışan nitelemeler ve değerlendirmelerdir. “Yarası olan gocunur” sözünün anımsattığı gibi okuyup iletenlerin aktarmasıyla öğrendiğimiz bu ilkellikler, tiksindiren bu düşüklük ve çirkinlikler kapımızın dışında kalıyor. Ancak insanlığı lekeleyen göndericilerinin toplum içinde bulunmasına katlanamıyoruz. Açıkça sapıklık ve sapkınlık olan saldırıları, kendilerine yakışan niteliklerdir.

Bireylerin değeri, insanlık nitelikleriyle ülkeye ve ulusa yararlı yurttaşlık özellikleriyle ölçülür. Görev nedeniyle taşınılan sıfatlar geçicidir ve gerçek kişiliğin göstergesi olamaz. Özellikle siyasal katlar hiç kimseye kişilik yönünden bir şey kazandırmaz. İlkelerin değil, insanların arkasından gidenlerin, mevki-makam, ün ve şan için koşturanların kişisel değerleri tartışılır, yadırganır. Günümüzde kimlerin kimin peşinden koştuğuna bakıp yapılacak değerlendirme toplumsal düzeyimizin durumunu ortaya koyar. Çıkar musluklarının kapanması, çalışmadan ücret alımının sona ermesi, yakınlara ve yandaşlara (kişi ve kuruluş olarak) dağıtımların kesilmesi birçok bedavacıyı, kuyruğu ve dalkavuğu tedirgin edecektir. Yerelde AKP saltanatının doyurup şımarttıkları İstanbul seçimiyle yıkıma uğramışlardır. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) yeni ve çok yönlü bir sınavdan geçmektedir. Yargıç ve üyelerden oluşan (kimileri yanlışlıkla yargı organı sanıyor) YSK’na iktidar adına konuşanların baskı sayılacak sözleri kuşku vermektedir.

AKP’lilerin, çoğunun süresi geçmiş, bir kesimi kendi kusurlarının ürünü olan sözde kanıtlarla YSK’na başvurmalarının yandaşlarını doyurma çabası olduğu görüşündeyiz. Bu konuda söylenecek çok sözü yanlış anlamalara ve değerlendirmelere neden olmamak için ağızımıza almıyoruz. Hak aramaya büyük saygımız olmasına karşın bahanelerle, olmadık nedenlerle sürüncemede bırakılan İstanbul seçimi sonucunun adaleti yansıtan bilgisini kısa zamanda yurttaşların duyacağı umudundayız.

KUTLAMA


Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği’nin Aydınlanma Ödülü verdiği şair-yazar-yayıncı Muzaffer İlhan ERDOST (1937’den beri arkadaşımdır. Ortaokul ve lisede de birlikteydik)’u iyi duygular ve iyi dileklerle kutluyorum.