Türkiye uzun süredir devam eden görüşmeler sonucunda bugün ilk döviz-TL takası (swap) anlaşmasını Katar ile yaptığını duyurdu. ABD’den olumlu yanıt alamayan ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) da kapısını çalmayacağını açıklayan Türkiye’nin bir süredir İngiltere, Japonya, Katar ve Çin ile swap anlaşması yapmak için görüştüğü yönünde haberler basına yansımıştı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) bugün bir açıklama yaparak Katar Merkez Bankası arasında 17 Ağustos 2018 tarihinde imzalanan ikili para takası (swap) anlaşmasının yenilendiğini duyurdu. TCMB, söz konusu anlaşmanın tutarının 5 milyar ABD doları karşılığı Türk lirası ve Katar riyalinden 15 milyar ABD doları karşılığı Türk lirası ve Katar riyaline yükseltildiğini belirtti.

Türkiye'nin swap arayışını dört soruda özetledik.

1) Swap nedir?

Swap kelimesinin Türkçe karşılığı takas ya da değiş tokuş. Finansal piyasalarda para swapı, faiz swapı ve çapraz döviz swapı olmak üzere üç tür swap var ancak Türkiye'nin gündemindeki bunlardan ilki, yani para swapı.

Sozcu.com.tr'ye konuşan Spinn Danışmanlık Kurucu Ortağı ve ekonomist Özlem Derici Şengül, şu tanımı yapıyor:

"İki tarafın belirli bir vade ile farklı para birimlerini belirlenmiş bir faiz ile değiş tokuş yapmalarıdır. Vade sonunda işlem tersine çevrilerek paralar ait oldukları ülkelerin merkez bankalarına iade edilir."

Özlem Derici Şengül


2) Türkiye'nin neden bir swap anlaşmasına ihtiyacı var?

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) bugün açıkladığı verilere göre, 2020 Mart sonu itibarıyla, Türkiye'nin kısa vadeli (Vadesi 1 yıldan kısa olan) dış borç stoku, 168,9 milyar ABD doları düzeyinde. Bunun da 121,6 milyar doları özel sektöre, 47,3 milyar doları kamuya ait.

Sozcu.com.tr'ye konuşan Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Enstitüsü (TEPAV) Danışmanı ve eski TCMB Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Fatih Özatay, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin döviz gelirlerinin corona virüsü salgını nedeniyle düştüğünü ve bu nedenle dış borç ödemelerini yapabilmek için dış finansmana ihtiyacının arttığını dile getirdi.

Fatih Özatay


Normal koşullarda Türkiye'nin 168,9 milyar dolarlık borcu rahatlıkla çevirebileceğini ancak salgın nedeniyle normal bir dönemde olmadığımızı belirten Özatay, Türkiye ve benzeri ülkelerde döviz girişinin keskin şekilde düşüp döviz çıkışlarının arttığına dikkat çekti.

TOBB ETÜ öğretim üyesi de olan Özatay, bu tablo nedeniyle dış borç ödeme kapasitesinde bir takım sorunlar olabileceğinin görüldüğünü ve bunun da risk primindeki artışa paralel olarak dış borçlanma faizlerini ve döviz kurlarını arttırdığını belirtti.

Salgına bağlı olarak Türkiye'nin iki önemli döviz gelir kalemi turizm ve ihracatta keskin düşüşler olduğu için Türkiye yabancı ülkelerle swap anlaşmaları yaparak kısa vadeli döviz ihtiyacını karşılamak istiyor.

Şengül, özellikle önümüzdeki yaz aylarında yüklü dış borç geri ödemeleri olduğuna, bunun da dış finansman ihtiyacını artırdığına dikkat çekti.

3) Türkiye swap dışında dolar bulamaz mı?

Özatay'a göre, Türkiye'nin bankaların ve şirketlerin bulabilecekleri dış kaynağın ötesinde ortaya çıkabilecek döviz ihtiyacını karşılamak için önünde üç yol var. Birincisi, yurt dışından borçlanma yoluna gidilebilir. Ancak risk primindeki artışa paralel olarak dış borçlanma faizlerinin yükselişi olumsuz bir faktör olarak öne çıkıyor.

İkinci yol, Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) kaynak talep etmek ancak hükümet bu yola başvurmayacağını açıkladı.

Üçüncü yol ise dış borcu belirli süreyle öteleme anlaşmaları aramak. "Üçüncüsü çok riskli ve Türkiye'nin tek başına girmemesi gereken bir yol" diyen Özatay, "Ancak G20 bünyesinde uluslararası işbirliği içinde borç öteleme gündeme getirilebilir. Bu şekilde yapılabilirse ileride sorun olarak karşımıza çıkması da engellenebilir. Birleşmiş Milletler dahil birçok kuruluş ve ekonomist bu yolu önermeye başladı" ifadelerini kullandı.

Ancak Türkiye bu yollardan birine başvurmuş durumda değil.

Şengül, Hazine'nin eurobond ihracı yoluyla dış borçlanmaya gidebileceğini ancak borç öteleme seçeneğinin düşük olduğunu dile getirdi.