‘TARİKATLAR DEVLETE SIZDI İDDİASI PROVOKASYONDUR’ CÜMLESİNİN ŞİFRESİ

19 Kasım 2004...

İstanbul Bağımsız Milletvekili Emin Şirin, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’ya, “Emniyet’te Fetullahçı örgütlenme var mı?” sorusunu yöneltir... Aksu, Şirin’in soru önergesine 13 Ocak 2005’te şu yanıtı verir: “İstanbul Milletvekili Emin Şirin’in tarafıma tevdi ettiği, 7/4605 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı aşağıya çıkartılmıştır. Bilindiği üzere, gerek akademik Bakanlığımda mülki idare amiri, polis ya da başka bir unvanla çalışan bütün görevliler, anayasamızda ifadesini bulan devletin temel niteliklerine bağlı, kamu hiyerarşisinin gerektirdiği davranış kalıplarını içselleştirmiş ve yansızlıkları ile kamu yönetimimizde şöhret bulmuş kişilerdir. Ayrıca Bakanlığımız, bu değerleri vazgeçilmez sayacak bir kurumsal kültüre daima sahip olmuştur, bu özelliğini korumaya da kararlıdır. Bu nedenle, Bakanlığımızın soru önergesinde ifade edilen çerçevede bir sorunu bulunmamaktadır.”

Yani... İçişleri Bakanı Aksu, “Fetullahçı örgütlenme yoktur” der...

İki yıl sonra...

27 Şubat 2007...

TBMM’de dönemin AKP’li İçişleri Bakanı Aksu, CHP’nin “Cemaatçi polisler, emniyeti ele geçirdi” iddiası için ‘’Emniyet mensuplarımızı kategorize etmeye, moralini bozmaya, çalışma şevklerini kırmaya kimsenin hakkı yoktur. Hiç kimse işine geldiği gibi, ulu orta, mesnetsiz, kulaktan dolma konuşamaz” yanıtını verir.

Yani... Aksu’ya göre “Fetullahçı örgütlenme yoktur ve kulaktan dolmadır’...

Peki... 15 Temmuz 2016’da ne yaşandı? Dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun ‘Yok’ dediği örgüt darbe girişiminde bulundu!

Bu hatırlatmaları neden yaptım?

Devleti ele geçirmek


Devlet, tarikat, örgüt konularında, kavgalar, tartışmalar, eleştiriler kişisel değildir... Gazetecinin görevi gerçeği yazmaktır!

Gerçek şu:

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun dediği gibi, “İnanç grupları -son günlerdeki yönlendirmeli tartışmalara değinerek söylüyorum- tarihsel sürecimizin geleneğimizin ve topraklarımızın bir kabulüdür. Ayrıca bireysel olarak insanların inanç tercihlerinin olması, demokratik hayatın da doğal bir sonucudur”...

Yüzyıllardır var olan tarikat/cemaat gerçeğini kimse reddetmiyor!

Ancak...

Sorun... Bu yapıların devleti ele geçirmeye kalkışmalarında... Dini, ticarette kullanmalarında... İnsanların beynini uyuşturmalarında... Gerçek Müslümanlığı yozlaştırmalarında ve bir gün ‘darbe girişiminde’ bulunmalarında...

Süleyman Soylu da bu gerçeği kabul ettiğini şu cümleleriyle zaten ifade ediyor: “Belirli grupların demokrasi ve hukuk sistemi dışında siyaseti, sermayeyi ve devleti etki altına alması, yönetmesi, belli yerlere sızarak güç devşirmeye çalışması kabul edilemez. Kaldı ki, devletimizin hiçbir biriminde böyle bir durum söz konusu değildir...”

Sorun da tam burada... “Devletimizin hiçbir biriminde böyle bir durum söz konusu değildir” dediğiniz anda... Ya da “Herhangi bir inanç grubunun, devletin birtakım noktalarını yönettiği ve sızdığı değerlendirmeleri, başlı başına yeni bir istismar alanıdır ve doğru değildir. Yalandır. Provokasyondur” cümlelerini kurduğunuzda...

Devlet içinde tarikat örgütlenmeleri olduğunu yok saydığınızda gerçekten koparsınız!

Aynı Abdülkadir Aksu örneğinde olduğu gibi...

Bir hatırlatma daha...

Emperyalizmin güdümünde...


Tarih 15 Şubat 2012...

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, CNN Türk’te katıldığı bir programda, “Yargıda cemaat örgütlenmesi var mı?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Böyle bir şey mümkün olmaz...”

Yargıda, mülkiyede, TSK’da örgütlendiklerini hepimizden en iyi bilen de Bozdağ değil miydi?

Devam edelim...

Meclis 15 Temmuz Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu’na ifade veren isimlerden olan MİT Müsteşarı olan Emre Taner... Taner şu cümleleri kurdu: “Benim çalıştığım dönemde (2005-2010) MİT’e FETÖ’nün sızması sıfıra yakındır. İstemezseniz almazsınız. İyi incelersiniz almazsınız. Ondan sonrasını bilemem. Daha sonraki yönetim cevaplayacaktır. Şimdi, ‘70-80 kişi MİT’ten FETÖ bağlantılı diye ayrıldı’ dendiği zaman dahi yadırgamamak mümkün değildir. Geçmiş döneme ait değildir. Belki 2, 3, 5 kişi olabilir. Ona bir itirazımız yok. Ama son dönemde bu girmelerin daha rahat ve net olduğuna dair bir izlenim vardır. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. MİT, devlet kurumları içerisinde FETÖ anlamında ve diğer yıkıcı örgütler anlamında en temiz kalmış örgüttür.”

SONUÇ: Kimse yaşadığı toprakların dini değerlerine saldırmıyor. Başımızı kuma sokarak, Anadolu Müslümanı gerçeğine yabancı, emperyalizmin güdümündeki örgütlenmelerin karşısında olmak ve bu yapıların Atatürk Cumhuriyeti’ne saldırılarına göğüs germek her yurttaşın görevidir. Gazetecilik de bunun için vardır!