Bu ülkenin insanları SAT komandosu gibi yaşam ve ayakta kalma mücadelesi içinde


Ekonomik ve psikolojik anlamda SAT komandosu gibi saldırı altında yaşıyor


Adalet yok... ‘Şahsım’ kararları alıyor, bizler de uyguluyoruz. Ortada bir Meclis kalmadı


En zor zamanda, Mustafa Kemal Atatürk gibi devrimci olmaktan vazgeçmemeliyiz


Ali Türkşen... 1987 yılın­da Deniz Harp Okulu Makine Bölümü’nden Deniz Teğmen rütbesiyle mezun oldu. 1989 yılında 16. dönem SAT (Sualtı Taarruz) kursundan birincilikle çıktı. 1993 yılında Akdeniz açıkla­rında 14.5 ton uyuşturucuyla ele geçirilen Lucky-S gemisi­ne yapılan başarılı harekat ve 1996 yılında Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiği­ne getiren Kardak Krizi’nde kayalıklara Türk Bayrağı’nı diken SAT komando timinin komutanı olarak görev aldı.



POYRAZKÖY KUMPASINDA 3.5 YIL HAPİS YATTI
Ali Türkşen 2015 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nden Deniz Kurmay Albay unvanıyla ve kendi isteğiyle emekli oldu. Bu arada Fetullahçılar’ın kumpas olduğu ortaya çıkan Poyrazköy Davası’nda 3.5 yıl hapis yattı.

‘HİKAYELERİM BİKMİŞTİ

Kendi kurduğu ATAK Aka­demi’de buluştuk Ali Türk­şen’le... Yeni kitabı “Asla Vaz­geçme Asla-Emekli Bir SAT Komandosu’nun Olağandışı Hayat Hikayesi”ni konuştuk... Neden böyle bir kitap kaleme aldı: “İnsanın kabında ne var­sa dışına da o taşıyor. Gaze­teci, öğretim üyesi değilim... Askerim... Benim hayatımda hikayeler birikti ve bunları anlatmam gerekiyordu. Genç­lere borcumuz var... Yanlış yapmamak gerekiyor ve insan hayatı yanlış yapmak için çok kısa. Herkese rehber olsun diye yazdım!”

‘KARADA YÜZME OLMAZ’

Kitabın ana fikri, “İnsanlara güçlü kalın, mücadele edin... Siz nasıl güçlü kaldınız?” diye soruyorum Türkşen’e: “Kara­da otururken yüzme öğrenil­miyor, denizde, fırtınalarda öğreniyorsunuz. Mücadeleyi de mücadele içinde öğreni­yorsun. Başıma bunlar gelme­seydi bu kadar keskin cüm­leler kuramazdım! Hayatıma SAT komandoluğu kültür olarak oturdu! ”

‘HERKES SAT KOMANDOSU’

Ali Türkşen’in babası da asker... Disipline edilmiş bir hayat. “Bir günden diğer gü­ne olmuyor bu hayat biçimi” diyor Türkşen: “Piyasada bir furya var: Kişisel geli­şim kitapları... Evrene pozitif şeyler yollayın evren de size pozitif şeyler yollasın. Okuyorum hepsini, üç dört cümle hayatı­nızı etkiler ama... Bu ülkenin insanlarının her biri SAT komandosu gibi yaşamak zorunda.”

Bu cümle çok önemli... Da­ha da açıyor SAT komandosu: “İnsanlarımız hep bir müca­dele içinde. Ekonomik anlam­da, psikolojik anlamda SAT komandosu gibi yaşıyor Türk insanı! Komando kursunda öğrendiğim psikolojik baskı yönteminin bin katı psiko­lojk savaş yaşıyoruz! Sabah evinden çıkıyorsun akşam evine dönmen mucize. Ayın 30 günü çalışıyorsun, 2 bin 500 lirayla hayat geçirmek zorundasınız. Faturalar var... Okul masrafı var vs... Ruhu­nuzu zenginleştirecek hangi sinemaya, tiyatroya gidecek­siniz.” Kitabını Mısra Öz’e ithaf etmiş Ali Türkşen: “8 Temmuz 2018’de, Çorlu’daki tren kazasında 9 yaşındaki oğlunu kaybetti Mısra Öz. Çocuğunu toprağın altına elleriyle koymuş! Mısra Öz’e kalkıp da ‘Pozitif düşün, enerjini yüksek tut... Affedici ol, olur böyle şeyler’ derse­niz olmuyor. O kadın adalet arıyor. Kişisel gelişim kitap­larıyla formül veremezsiniz. Türkiye’nin başka bir formüle ihtiyacı var!”

‘ŞAHSIM KARAR ALIYOR...’

Soru şu: Nedir o formül? Deniz Kurmay Albay Türkşen fomülü verdi: “Türkiye’de adalet sistemini tesis edecek­sin. Her şeyin başı eğitim değil her şeyin başı adalet dedi Selçuk Şirin hocamız. Bugün­kü sistem bize adalet vermedi. Sürekli ayarıyla oynanan bir ülke. Şu anda ülkenin meclisi yok! ‘Şahsım’ karar alıyor ve biz de o karara uyuyoruz! Ki­tabın içinde bu var? ‘Ben ne yapacağım’ dememeniz la­zım? O kaderi değiştirmek için mücadele etmek gerekiyor. Sistem değişmeden, adalet gelmeden olmaz!”

“KURTULUŞ SAVAŞI ÖRNEĞİ”

Ali Türkşen, “Vazgeçme virüsünden kurtulalım ve ‘yapabilirim’ diyelim. Düz denizde herkes iyi kaptandır. Fırtına sizi geliştirir. Zorluklar sizi geliştirir” dedi ve şöyle devam etti: “En zor dönemde, vazgeçme fikri egemen ol­maya başladığında herkes Mustafa Kemal Atatürk’ü dü­şünsün! Babasız büyümüş... Yememiş içmemiş, 4 bine yakın eseri kişisel gelişimine katkı sağlasın diye okuma­mış. Bir ülke nasıl kurtulur, kurulur demiş... Ekonomisin­den tarımına, siyasetinden askeriyesine, dört bin kitapla kendisini zenginleştirmiş bir Atatürk’ümüz var! Atatürk, bugün bizim karşılaştığımız güçlüklerin milyon katını Kurtuluş Savaşı döneminde yaşadı. Şöyle diyebilir miydi: ‘Ne yapalım. Bizim de gücü­müz buna yetti. Olduğu ka­dar...’ En çaresiz durumlarda şunu dedi: ‘Umutsuz durum­lar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.”.

FETULLAH’LA HESAPLAŞMIYORLAR


“Fetullah konusunda içinizde hesaplaşmanız yetmez, hukuk önünde hesaplaşmak şart”

“Poyrazköy kumpası hayatınızın en önemli dönüm noktası ve bu kumpasın adını şöyle koymuşsunuz: ABD-AKP-FETÖ...” diyorum:  “Bu değişmedi! Değişmiş olsa iktidarın böyle olmaması gerekiyor. Devasa bir güç var. İktidar o gücü (FETÖ) sistemin içinde kullanarak idare ediyordu... O unsurlar ortadan kalktı güya. Kalkması mümkün değil. Her kurumda varlar! Bakın... Bir bankaya kira yatırmış kişi, içeriye giriyor... Devamını bilemem yani başka bağlantıları. Ancak... Bu ülkenin üst düzey yöneticilerinden birinin damadısınız ve FETÖ elebaşlarıyla 766 kez görüşüyorsunuz, beraat ediyorsunuz. Melih Gökçek neden görevden alındı! Dediler ki, ‘Biz kendi içimizde hesaplaştık.’ Kendi içinizde hesaplaşmanız beni ilgilendirmiyor, hukukun önünde hesaplaşın. O zaman birbirinizin sırtını kolladığınız, kucakladığınız ortaya çıkıyor.”

Türkşen ‘Rehberimiz Mustafa Kemal Atatürk!’ dedi.

Sivil birisi askeri yönetirse ne olur?


“Asker kökenli olmayan sivil biri Milli Savunma Bakanı olursa...”

Ali Türkşen ciddi uyarılarını şöyle sürdürdü: “Bugün Milli Savunma Bakanı asker kökenli. Genelkurmay Başkanı’nın esamesi okunmuyor.  Askerle ilgili bir konu varsa Genelkurmay Başkanı konuşmalı. 12 Haziran 2007’de Ergenekon’la başlayan süreç bizi bu noktaya getirdi. Sivil siyasi bir kişinin o birliklerin başında beyanat vermesine giden süreç. Bugün bunu anlamıyoruz! Peki yarın asker kökenli olmayan... Askerlikten hiç anlamayan bir sivil, Milli Savunma Bakanı oldu! O sivil kişi aynı görüntüyü verirse, harekat odalarında, İHA’lara, SİHA’lara talimat verirse... Kalkıp askeri harekatı anlatan brifingler verirse... Bir ihtisası ortadan kaldırmış oluyorsunuz.”

Yaycı’nın görevden alınması moral bozdu


“Cihat Yaycı’nın bu şekilde görevden alınması, TSK’nın moralini bozar”

Tümamiral Cihat Yaycı’nın istifasını şöyle değerlendirdi Ali Türkşen: “Geçen günlerde Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ‘Tümamiral Cihat Yaycı’nın görevden alınması, herhangi bir bürokratın yer değiştirmesinden farklı değildir’ dedi. Öyle değil! TSK, iktidarın anladığı gibi bürokratik bir durum değildir. Üst düzey bir subayın böyle bir muameleye tutulması, ordunun moralini çok etkiler. O etki Suriye’deki, Libya’daki er seviyesine yansır. ‘FETÖ ile etkin mücadele eden komutanımıza böyle yapılıyorsa bize kim bilir ne yapmazlar’ derler ve moral bozulur. Yüksek Askeri Şura’da (YAŞ) emekli edilseydi yani iki ay sonra, kimse bir şey demezdi!