Sevgili okurlarım, dünya lide­ri, aynı zamanda partisinin genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Re­cep Bey önceki akşam önemli bir açıklama yapacak...

Televizyonların “Birazdan konuşacak, bekleyin” notu ekranlara düşüyor ve hep birlikte beklemeye başlıyoruz.

Acep neler söyleyecek!

Özellikle yasaklar ve kısıt­lamalar konusunda ne diye­cek?..

Konuyu yine iç siyasete alet edecek mi?..

Konuşması, daha doğrusu adına prompter denilen ekrandan oku­ması başlıyor.

Saray görevlileri tarafından ha­zırlanıp elektronik alete yüklenen konuşmasını başarıyla okumayı sürdürüyor...

Ve anlıyoruz ki, ellerine yüzleri­ne bulaştırdıkları maske sorunu­na yeni bir çözüm bulunmuş!

★★★

Maskeler artık piyasada satılacakmış.

Kısa süre önce yasaklamışlardı.

Sözüm ona kendi­leri dağıtacaktı!

Demek ki olmamış.

Başarmaları mümkün olmayınca karar değiştirmek zorunda kalmış­lar.

Bizim eve gelenden biliyorum, dağıttıkları maskelerin ne olduğu­nu herhalde gördünüz.

Sentetik bir bez parçası.

Üzerinde metal çubuk yok.

Birkaç kez takınca kulaklıkları kopuyor, işte öyle bir nesne.

Tamamen göstermelik.

Neyse, bunu geçelim.

Üzerinde durmak istediğim konu başka...

★★★

Dünyanın bütün ülkelerinde olduğu gibi, Türkiye’de bizler de korona felaketini yaşıyoruz.

Binlerce insanımız can ver­di.

Yasaklar ve kısıtlamalar getirildi.

Ekonomi çöktü, on binlerce vatandaşımız işsiz kaldı.

Devlet bütçesi de çöktü.

Şimdi hep birlikte böyle bir or­tamda yaşamaya mahkûm edilmiş iken, bir cumhurbaşkanı çıkıyor ekranlara, herkes “Acaba ne diyecek” diye merakla beklerken, bir süre sonra her zaman olduğu gibi başlıyor CHP’ye bindirmeye!

Hem de en ağır sözlerle, en ağır suçlamalarla...

★★★

CHP’nin darbe peşinde olduğunu, darbeden medet umduğunu anlatmaya çalışı­yor!..

Normal koşullarda olsa kendisi­ne sorarız...

“Beyefendi devletin başın­dasınız. Devletin istihbarat örgütleriyle birlikte bütün imkanları sizde. Acaba sö­zünü ettiğiniz bu darbecilik hevesleri konusunda elinizde herhangi bir somut bilgi ya da belge var mı?”

Ne diyecektir!

★★★

Bırakalım bütün dünyanın çekti­ğini ve çekmekte olduğu sıkıntıları bir yana, biz bu salgın ortamın­da üç bin’den fazla insanımızı yitirdik.

Aslında rakamın çok daha yük­sek olduğu, ancak Sağlık Bakan­lığı tarafından gizlendiği söyleni­yor.

Biz doktor değiliz, bu işten elbet­te ki anlamayız.

Ama bunu bazı uzman doktorlar da iddia ediyor ve ölüm sayısı dü­şük görünsün diye raporlara za­türre, çoklu organ yetmezli­ği gibi kayıtlar düşülüyor.

Hatta bazı Bilim Kurulu üyeleri bile bu iddiayı açıkça olmasa bile başkalarıyla paylaşmaktan çekin­miyor...

Ve bir cumhurbaşkanı, 80 küsur milyon insanımızın içine sürüklendiği bu sıkıcı ve üzücü ortamda bile ekranlara çıkıp iç siyaset yapıyor, bazı siyasetçilerle birlikte muha­lefet partilerini de akıl almaz bir biçimde suçlamaya kalkı­şıyor.

Bir cumhurbaşkanının bu konuyu bile siyasete ve pro­pagandaya alet etmesi acaba yakışık alıyor mu?

★★★

Toplum, getirilen kısıtlamalar ve yasaklar nedeniyle aşırı ölçüde bunalmıştı...

Bunun şakası yoktur.

İşsizlik, işten çıkarmalar, parasızlık ve devlet bütçesi­nin çöküşü milyonlarca aileyi vurdu.

Bir de işi bu açıdan düşünsün!

Her fırsatta siyaset yap­masına, olup biteni ranta çevirmeye kalkışmasına zaten alıştık da, bunu hiç değilse böyle sıkıntılı bir ortamda yapmasın.

★★★

Bu hastalık beş kıtada 200’e ya­kın ülkeyi vurdu. Çin, Rusya, İran, ABD, İngiltere, İtalya, İspanya, Brezilya, Nijerya, sayın sayabildi­ğiniz kadar.

Onların da başında cumhur­başkanları, başkanlar, krallar, başbakanlar, ne ararsanız var.

Acaba hangisi ülkesinin ba­şına çöreklenen bu salgını iç siyasete alet etti, muhalefet partilerini suçlamaya kalkıştı?

Hangisi, hangisi!