Sevgili okurlarım, bizim iktidar yandaşlarının “gıcık kaptığı” konuların en başında gelenlerden biri de Lozan Anlaşması’dır.

Bunlar Lozan’ı hazmedemez ve dolayısıyla bir sürü yalana başvurup kötülemeye kalkışır.

Size önce bu kesimin sürekli olarak piyasaya sürdüğü kocaman bir yalandan kısaca söz edeyim.

“Lozan’da yabancı ülkelere çok toprak kaptırdık!”

Gerçekle uzaktan yakından ilgisi yoktur.

Türkiye, Lozan Anlaşması’nda bir karış toprak bile vermemiştir.

Eğer varsa nereleri kaybettiğimizi (!) açıklamaları mümkün olmaz ama bu yalanı söylemekten de asla vazgeçemezler.

★★★

Yıl 1922... Askeri zaferi kazanmıştık ama bu yetmezdi.

Askeri zaferin ekonomik ve sosyal zaferlerle, bağımsızlığımızla da taçlanması gerekiyordu.

İsviçre’nin Lozan kentinde uluslararası bir konferans düzenlendi. Katılan ülkelerden bazıları ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Romanya, Yunanistan vesaire...

Hemen hepsinin amacı belli.

Askeri alanda elimizden alamadıklarını Lozan’da barış yoluyla almak!

Devletin başında Mustafa Kemal Paşa.

Başbakan Rauf Bey. (Orbay.)

İsmet Paşa aylar sürecek olan çetin anlaşma koşulları öncesinde Dışişleri Bakanı ve Türk delegasyonu başkanı yapıldı.

Yedi düvelle ‘boğuşma’ ve haklarımızı elde etme görevi ona verilmişti.

★★★

Müzakereler çetin geçiyordu. Bir ara konferans dağıldı ve Paşa Türkiye’ye dönmek zorunda kaldı. Sonra yeniden toplanıldı...

Ve anlaşma 24 Temmuz 1923 günü büyük mücadeleler sonunda imzalandı.

Başımıza Osmanlı’dan beri bela olan kapitülasyonlar kaldırıldı, bağımsızlığımızı elde ettik.

Zaten bizim toprağımız olmayan Musul için çok bastırdık ama alamadık.

★★★

24 Temmuz’un sonrası çok ilginçtir...

“Hasta adam” Osmanlı’dan devralınan kötü miras sonrasında yeni Türk devleti artık bütün kurumlarıyla birlikte kurulmak üzere idi.

13 Ekim 1923 günü Ankara Meclis kararıyla başkent oldu.

29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi.

Sonra sıra her alanda yapılacak devrimlere gelecekti.

★★★

Aylar süren Lozan pazarlıkları sırasında İsmet Paşa gerçekten bunalmıştı.

Karşımızdaki her devlet bizden yeni bir şeyler koparma peşindeydi.

Ankara’nın Lozan’la haberleşme olanakları son derece kısıtlıydı.

Telefon mümkün değildi.

Sadece Romanya üzerinden geçen telgraf hatları vardı ve Türkiye ile heyetimiz arasında yapılan bütün yazışmalar şifreli bile olsa anında müttefik temsilcilerin eline geçiyordu. Yani bizim yazışmalarımız konusunda gizlilik söz konusu değildi.

★★★

Sevgili okurlarım, bugün size emekli büyükelçi Bilal Şimşir tarafından hazırlanan ve iki ciltten oluşan bir kitabı tanıtmak istiyorum:

“Lozan Telgrafları. 1922-1923.” (Türk Tarih Kurumu Yayını.)

Eğer meraklı iseniz, yeni çıkan bu iki kalın cildi okumanızı öneririm.

Lozan’daki İsmet Paşa ile Ankara’daki Başbakan Rauf Bey arasında yapılan yazışmalar... Ve ortaya çıkan fikir uyuşmazlıkları...

Evet, İsmet Paşa bunalmış durumda. Karşısında yer alan ülkeler yeni Türk devletinden inanılmaz ödünler koparmak istiyor.

Çözülmesi ve karara bağlanması gereken yüzlerce konu var. O ülkelerin her birinin amacı yeni devletten mümkün olduğunca fazla bir şeyler elde edebilmek.

İstanbul’daki satılık Osmanlı basını o günlerde bile Lozan heyetimiz hakkında en ağır yazıları yazıyor.

★★★

Şimdi size kitapta yer alan o telgraflardan birkaç örnek sunuyorum... İsmet Paşa 16 Temmuz günü yazıyor:

“Görüşmeler tamamen lehimize çözülmüştür. Birkaç gün içerisinde imza muhtemeldir.”

17 Temmuz tarihli belge:

“Son toplantıda Ermenilerin dönüşü ve Turkish Petroleum şirketi için yükümlülük almayacağımızı bildirdik. Kabotaj konusunda Romanya ile kırgınlık oldu. Borçları (Osmanlı borçlarını) altın veya sterlin ile ödemeyeceğimizi tekrar kesinlikle bildirdim.”

İsmet Paşa bu kez doğrudan Mustafa Kemal Paşa’ya yazıyor:

“Konferansın sona erdiğini üç gün önce hükümete bildirmiştim. Hiçbir cevap alamadım. Bir tereddüt olduğunu zannediyorum. Bunun nedenini tahmin etmeye çalışacağım...”

18 Temmuz tarihli (Mustafa Kemal Paşa’ya çekilen) telgraf:

“Eğer hükümet kabul ettiğimiz şeylerin reddinde kesin ısrarlı ise bunu bizim yapmamıza imkân yoktur. Hükümetten teşekkür beklemiyoruz. Yaptıklarımız millete ve tarihe emanettir.”

Anlaşmanın imzalanmasına artık Ankara onay vermiştir. Çok sayıda uzun yazışmalardan sonra İsmet Paşa’dan Gazi’ye çekilen 20 Temmuz tarihli anlamlı telgraf:

“Her dar zamanda Hızır gibi yetişirsin. Dört beş gündür çektiğim azabı tasavvur et. Büyük işler yapmış ve yaptırmış adamsın. Sana bağlılığım bir kat daha artmıştır. Gözlerinden öperim pek sevgili kardeşim, aziz şefim.”   

(Başbakan Rauf Bey heyetimiz Ankara’ya dönmeden önce istifasını verdi ve görevi bıraktı.)

Yarın 24 Temmuz...

Lozan Anlaşması’nın 97. yıl dönümü...

Ama biz bunu değil, Ayasofya’nın yarın namaza açılacak olmasını kutlayalım!