Benim gençliğim, o günün gazetelerinden ve tek radyosundan, Meclis’te olan biteni hayrete düşererek, üzülerek, öfke duyarak izlemekle geçti. İki tip milletvekilini ve onlara önderlik eden parti başkanlarını “ne diyorlar” diye merakla okuyor ve “ne diyecekler” diye dikkatle dinliyordum. O yılların bir bölüm milletvekili ve liderleri “Din- Allah- Kur’an- Cami- Ayet- Tarikat- Ayasofya” propagandasını arsızca ve yüzsüzce yapıyor, seçiliyorlar, partileri de iktidara geliyordu. Bunlar Meclis’te, yasalar hazırlanırken işçiyi, alın terini, köylüyü, eşitliği savunan; “Türkiye’de ağır bir iç sömürü olduğunu ve dış borçla kalkınma modeli seçildiği için de dış finans- kapital sömürüsü altında kaldığımızı” dile getiren muhalefet milletvekillerine küfürle, yumrukla, tekmeyle saldırıyorlardı. Öbür yanda; “Vatan haini- casus- komünist- Moskof uşağı” suçlamaları ile “dokunulmazlıkları kaldırılarak” hapse konulma korkusu içinde yaşatılan muhalefet milletvekilleri vardı. Bunların içinde de en çok  “linç etmecesine” yumruk, tekme, sille, tokat dövülen Çetin Altan’dı.

TİP Milletvekiliydi.

Yazar ve gazeteciydi.

★★★

Türkiye’nin o yıllarda en çok okunan yazarı Çetin Altan, okuru hem kalbinden hem beyninden kavrayan yazıları, beste yapar gibi yazardı. Her konuşması haksızlığa ve adaletsizliğe başkaldırıydı. Partisi TİP programı uyarınca işçi emeğini, köylüleri, ezilenleri, yoksulları, işsizleri savunuyordu. Kısa boylu, narin yapılı, köylü bıyıklıydı Çetin Altan.  Ve Meclis’te her konuşmasında karşısında iktidar partisi milletvekillerinin en kilolusu, babayiğit Hamit Fendoğlu’nu (Hamido takma adı vardı) buluyordu. Hamid Fendoğlu iktidardaki Adalet Partisi (AP)’nin milletvekiliydi ve Çetin Altan’ın üzerine “Kökü dışarda” diye bağırarak yürümekle ünlü oldu. AP’nin Genel Başkanı ve ülkenin başbakanı da Süleyman Demirel’di.

Çetin Altan.

Hamit Fendoğlu.

Süleyman Demirel.

Üçü de bu dünyaya pencerelerini kapattı, öbür dünyaya göçtüler. Tanrı üçüne de rahmet eylesin. Çetin Altan, Meclis’te linç edilircesine dövüldü. Gözünün biri kör oldu. Dokunulmazlığı kaldırıldı, hapse konuldu. Meclis’te yaşadıklarını “Ben Milletvekili İken” başlıklı bir kitapta topladı. Bulabilirseniz mutlaka okuyun. Meclisimizin ve Türkiye’nin “nereden nereye geldiğini” görün.

★★★

50 yıl geçti.

Türkiye şuraya geldi:

Mecliste yine yumruk.

Yine linç etme girişimi.

Dokunulmazlığı kaldırma.

Milletvekilini hapse tıkma.

Önceki gün Meclis’te “İslam’ın Son 10 Asırdaki En Büyük Düşmanı” başlığını taşıyan “Gerçek Hayat” adlı bir dergi dağıtıldı. Dergiyi çuvallara doldurup getirdiler ve yazıları milletvekilleri de okusun diye dağıttılar. Dergideki yazılarda milletvekili, lider, parti başkanı olmuş pek çok isimle birlikte Süleyman Demirel de “Kökü Dışarda” diye lekelenip aşağılanıyordu. Derginin Meclis’e çuvallarla sokulmasına kendisi de milletvekili olan idare amirinin izin verdiği ortaya çıktı. Dergiye Varlık Fonu’na bağlı Borsa İstanbul’un reklam desteği (nakit para) sunduğu da görüldü.

Bir düşünün:

Varlık Fonu kime bağlı?