Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Koronavirüs nedeniyle 89 yaşında bir hastanın ölümünü açıklarken “İlk kez bir hastamı kaybettim.” diye üzüldü. Bu Türkiye’deki ilk ölümdü.

Bakan, vatandaşları sık sık bilgilendiriyor ve uyarılarda bulunuyor. Bu tabii ki çok iyi...

Bilinmezlik insanı daha fazla korkutur. Oysa tehlikeyi bilen, önlemini alır.

Sağlık Bakanı Fahretttin Koca’yı bu nedenle takdir ediyordum ama ona güvenim birden sarsıldı. Neden mi?

Ben, Bakan’ın açıklamalarını dinlerken Türkiye’nin 81 iline hâkim olduğunu ve tüm illerde hastanelerin Koronavirüs’e savaş açtığını sanıyordum.

İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Türkiye’nin en büyük üçüncü kenti olan İzmir’de bile doğrudan test yapılmadığını, alınan kanların Ankara’ya gönderildiğini, bunun da zaman kaybı olduğunu söyledi.

Halen tüm Türkiye’de 25 devlet hastanesinde ve 16 laboratuvarda “Koronavirüs testi” yapılabiliyor.

Kentlerde bütün özel hastaneler kapılarına geleni “Biz test yapamıyoruz, test kiti yok!” diyerek devlet hastanelerine yönlendiriyor. Bu bakımdan, açıklanan vaka sayılarının doğruluğu tartışılıyor. Sağlık Bakanlığı’nın, “Test kitlerini” 81 ilin hastanelerine en hızlı şekilde göndermesi gerekiyor!

★★★

Dr. Aytun Çıray şöyle diyor:

“Sağlık Bakanlığı artık doğru ve anlaşılabilir açıklamalar yapsın lütfen... Kaç kişiye, nerelerde test uygulandığını, yer ve sonuç bildirerek açıklamalı.

Şahsen ben kendi bölgem olan İzmir’de test yapılmadığını biliyorum. Burada karantina merkezi de açılmış değil. Kan alınıp Ankara’ya gönderiliyor ve sonuç bekleniyor. Bu da tabii ki, zaman kaybı!”

★★★

Koronavirüs dünyayı kasıp kavururken, ülkemizde bu kadar az görülmesinin nedeni bu ise tabii ki güven sarsıcı...

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca doğru olanı açıklamaktan kaçınmamalı.

Canının derdine düşen insanların gerçek bilgilere ihtiyacı vardır.

Israrla gizlense bile, gerçek neyse günün birinde mutlaka ışığa çıkar!

Memleketimden bir insan manzarası!


Bursa’da bir internet sitesi için sokakta yapılan bir röportajı ekranda izlerken, ağlamak mı yoksa gülmek mi gerektiğini pek kestiremedim.

Elinde mikrofon olan muhabir, 60 yaş civarında, yaşlıca bir kadına sordu:

“Teyze, Koronavirüs nedir, biliyor musun?”

“Bilmez miyim evlâdım, öldürüyor!”

“Melun virüsün topluma yayılmaması için, diğer yerler gibi camilerin de kapatılması düşünülüyor, ne dersin?

Bu soru üzerine kadının gözleri iri iri açıldı:

“Hiii, günah, tövbe de! Camiler ibadet yeri, kapatılamaz!”

“İyi ama virüs tehlikesi var!”

“Virüs camiye giremez!”

“Neden giremez?”

“Orası Allah’ın evi... Melekler var... Müslümanlara bir şey olmaz!”

“Emin misin hanım teyze?”

“Emin misin ne demek? Sende hiç iman yok mu? Tabii ki eminim.”

Kadın bir süre sustu. Sonra kendinden emin bir ses tonuyla:

“Camilerin kapandığı gün, kıyametin koptuğu gün olur!” dedi.

Muhabirin “Yani Koronavirüs her yer kasıp kavursa da, camilerin kapatılması caiz değil, öyle mi?” diye sorması üzerine kadın kızdı:

“Sus, ağzından yel alsın! Melekler bizi korur diyorum sana...”

Sokak söyleşisi böyle devam ederken, konuşmayı dinleyen genç bir adam:

“Allahım, ben bu ülkede bunlarla mı yaşıyorum? Bunlarla aynı havayı mı soluyorum?” diye acı acı güldü.

İster üzülelim, ister gülelim, memleketimizden bir insan manzarası bu!

GÜNÜN SÖZÜ


Siyasette büyük yalanlar cazip ve inandırıcı olsun diye süslenerek anlatılır!