Bilim bize şunu anlatıyor: Deprem bir doğa olayıdır, yer sarsıntısıdır. Eskiden biz buna “Zelzele” derdik.

Yerkabuğundaki “Fay” adı verilen kırıklar nedeniyle depremler oluşur. Biriken enerjinin yarattığı yüksek basınç, gerilme, sıkışma ve bükülme sonucu kırılan fay hatlarının yarattığı sarsıntılar, kentlerde güçsüz binaları yıkar, ölümlere sebep olur.

Bunun, Tanrı’nın insanları cezalandırmasıyla hiçbir ilgisi yoktur, fakat...

Ülkemizde “profesör” unvanı verilen bazı çağ dışı, gerici hoca tipleri, depremleri çocuk yaşta evliliklerin yasaklanmasına bağlar ve:

“Dinin izin verdiği küçük yaşta evlilikleri yasaklarsanız depremle cezalandırılırsınız!” der. Bu tür hocalara (!) inanan toplumlar nasıl çağdaş olabilir? Olamaz tabii ki!

Böyle gerici tipler insanı dininden soğutuyor!

★★★

Neyse ki ülkemizde bilgili, aydın, çağdaş ilahiyat uzmanları da var. Bu uzmanlardan biri, dinsel konularda gerçekçi yazılarıyla tanıdığımız ilahiyatçı yazar Nazif Ay...

Nazif Ay’a “Bazı din bezirgânlarının iddia ettiği gibi deprem Allah’ın bir lâneti midir?” diye sordum. Acı acı tebessüm ederek anlattı:

★★★

“Böyle bir mantık çağ dışıdır ve din değerlerine hakarettir. Örneğin Kâbe’nin, deprem, sel ve savaşlar dahil olmak üzere birçok nedenle yakılıp yıkıldığını, ama bu olumsuz durumların Kâbe’nin saygınlığına bir halel getirmediğini hatırlatırım. Olumsuz olaylar, buraların kötü oluşuna bağlanmamıştır.

Doğal felâketler lânet nedeni olsaydı, Hz. Muhammed bir gün Uhud dağında gezinirken depreme maruz kalmaz, üstelik vefatından sonra birçok musibet Medine gibi ulvi bir kenti istila etmezdi. Hatta birçok defalar Hz. Muhammed’in mescidine yıldırımlar düşmez ve mescidini yakmazdı.

Ayrıca hep sormuşumdur: "Felaket zamanlarında ‘kadere iman’ veya ‘fıtrat’ gibisinden, esasında İslâm’ın inanç maddelerinde yer almayan gerekçelerle yaratılan avuntu ve bahaneler, yaşanan olumsuzlukları önlemede alınması gereken tedbirlerin önüne niçin geçirilir? diye..."

Depremler doğal afettir ve kader falan da değildir.

Fakat, sakat dinci zekâsı büyük bir afettir ve galiba ilacı da yoktur!”

Kim inanır buna?


Ocak sonunda yıllık enflasyon yüzde 12.15 olarak açıklandı.

İnandınız mı?

Kendileri bile buna inanmıyor ama aldıkları talimat gereği böyle açıklamak zorunda kalıyorlar!

İnsanlarımız, markette, çarşıda, pazarda bizzat yaşayarak gerçek enflasyonun ne olduğunu görüyor, anlıyor.

Fiyatlar balyoz gibi, tepelerine inmekte...

Sen kalk, yaşam için gerekli olan her şeye ağır zamlar yap, sonra da “Enflasyon yüzde 12.15” de... Millet artık öfkesinden gülüyor!

Enflasyon hesaplamasında değişiklik yapıp, gıda maddelerinin ağırlığını azaltarak sepete “davlumbaz, çocuk taytı” gibi maddeleri koymak suretiyle enflasyon rakamlarını düşürmek insanları aldatmaktır!

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) zahmet edip hiç açıklama yapmasa daha iyi olur, çünkü kimse inanmıyor!

TEBESSÜM

Yaşlı adamın serüveni!


Yaşı 90’a yaklaşan bir adam doktora gider:

“Genç bir kızla uzun uzun öpüştük, harikaydı doktor bey” der. Doktor sorar:
“Kız 18’inden küçük müydü?”
“Hayır, büyüktü...”
“Peki, olayda zor kullanma durumu var mı?”
“Hayır, kız kendi isteğiyle geldi.”
“Peki, bunu neden bana anlatıyorsun?”

Yaşlı adam göğsünü şişirir:
“Ben bunu yalnız size değil, sabahtan beri önüme çıkan herkese anlatıyorum doktor bey!”

GÜNÜN SÖZÜ


Hangi yaşta olursan ol, bugün, bir daha hiç olamayacağın kadar gençsin