Ankara’nın Polatlı İlçesi’ne kadar gelmişlerdi. Artık, TBMM’nin Ankara dışına taşınmasının konuşulduğu günlerde, İstanbul hükümeti tarafından haklarında idam fermanı çıkarılan Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, Yunan askerine karşı büyük bir mücadele veriyordu. Öyle ki bakıyorsunuz Karatepe bir Türk askerinin, bir Yunan askerinin eline geçiyordu. Birliklerin sürekli geri çekilmesi umutsuzluğu artırıyordu. İşte, “Bitti” denilen yerde taarruza geçen bir ordu. “Tükendi” denilen yerde şahlanan bir millet olduğumuzu gösterdiler. Sakarya Meydan Muharebesi 23 Ağustos 1921’de başladı. 13 Eylül’de bitti.

Meydan muharebesinin geçtiği alanları yerinde görmek, yaşananları dinlemek farklı oluyor. Dün, 99 yıl önce yaşanan savaşın başlangıcının 5. gününde siperlerdeyim. Bölgeyi Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne bağlı Sakarya Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı Müdürü Ömer Aygül, yardımcısı Mehtap Akdoğan, Ankara Orman Bölge Müdürlüğü Şube Müdürü Sancar Öztürk, Polatlı Orman İşletme Şefi Selçuk Öcal’la dolaştık. 30 bin dönüm alan ağaçlandırılmış. Emeği geçenler sağolsun.



ERLER ARASINDAKİ  MİLLETVEKİLİ

Dolaşıldıkça mermiler, süngüler, şehitler ortaya çıkıyor. Polatlı Belediyesi bünyesinde kurulan “Tarihi Alanları Tanıtım Merkezi” Başkanı emekli Albay Kadim Koç’un, İsrafil Aydın, Sakarya Savaşı’nın “Diriliş hattı”nda yazılan destanı anlatıyor.

Savaşın yine kritik bir aşamasında, Kazım Özalap, subayları çağırıyor. Gelenler arasında bir de er vardır. Üzerinde er üniforması olan kişi kendisini tanıtıyor: “Ben, Bozok (Yozgat) Milletvekili Sırrı Bey.”  Sırrı Bey, 1. Süvari Tugayında savaş sonuna kadar er olarak görev yaptı.

106 kilometrelik savaş bölgesini ilk dolaşan dönemin Polatlı Topçu Okulu Komutanı Şener Eruygur olmuş. Polatlı yakınından geçen her yolcu, tepede bulunan anıtı görebilir. 22 gün, 22 gece devam eden o savaşı simgeleyen Zafer138 bin 500 dekarlık 14 bölümden oluşan milli parklar içindeki anıtının yapımına öncülüğü de 1971 yılında Albay Sadık Bey yapmış.

ŞEHİTLİKLER BULUNDU

Savaşta 120 bin Yunan askerine karşılık, 96 bin Türk askeri bulunmuş. Yunanlıların mühimmat yüklü kamyonlarına askerimiz el koymuş ama o araçları kullanacak şoför olmadığı için mühimmatlar alındıktan sonra kamyonlar yakılmış.  Savaşta 5 bin 713 Türk askerinin şehit 8 bininin ise kayıp olduğu kayıtlara geçmiş. Şehitlerden sadece 201’inin mezarı belli.

Daha geçen ay yeni bir bölgede 700 civarında bir şehitlik daha bulundu. Geçen yılda “Şehit Kaşı” tepesinde 140 askerimizin mezarı bulunmuş. Bazı yerlerde, Türk askerinin yanında öldürülen Yunanlıların da bulunduğu anlaşıldı. Türk komutanın kanlı üniforması arasında kanlı harita bulunuyor.

Milli Parklar Genel Müdürlüğü Sakarya Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı alanı içinde ilginç bir bilgi daha gün yüzüne çıkarılıyor: Tam 165 bin metre siper tespiti yapılmış. Bugüne kadar bilinmeyen bu siperler üzerinde çalışmalar devam ediyor. Emekli Albay İsrafil Aydın da, Pazar günü Duatepe’ye arkadaşlarıyla saygı yürüyüşü yapacak. Siz de katılabilirsiniz.

10 SANTİM ALTINDA

O siperlerde tertemiz alınlarından vurulmuş yatanların bulundukları yere de gömüldüğü olmuş. Çok kısa süre önce siper tespiti çalışması yapılırken, toprağın 10 santimetre altında üniforması, silahı, kılıcı olan bir asker cesedi bulundu. Onun aziz kemikleri şehitlikte törenle toprağa verildi.

Bazı şehitlerimizin başında mezar taşı da var. Örneğin Ilıca Köyü yakınında şehit olan askerlerimiz kadınlar tarafından kağnılarla köye taşınmış ve onları köy mezarlığında toprağa vermişler. O köyde, 40 da Yunan askerinin mezarı bulunuyor.

Şehit mezarlarının belirlenmesinde teknik cihazlar kullanılıyor. Bazı mezarlar açılıyor bunun Türk mü, Yunan askeri mi olduğu üniformaların düğmelerinden anlaşılıyor. Öyle savaşlar yaşanıyor ki, örneğin Karatepe tam 7 kez el değiştiriyor. 1.200 mevcutlu tümenimizden 700’ü işte o Karatepe’de şehit ediliyor.

Savaşın en çetin geçtiği yerlerden birisi de, Atatürk’ün “Sakarya” adını verdiği Polatlı’nın Köyü’nde yaşanmış. Halide Edip Adıvar ve kadın kahramanlar için bu köyde yapılan müze evin yerini Osman Türe’nin çocukları bağışlamış.

Şehit mezarlarının bulunması, fotoğrafların yerlerinin belirlenmesinde birlik cerideleri ve hatıralardan da yararlanılıyor. Oradaki ip uçlarından hareket ediliyor. Sakarya Meydan Muharebesi’nin yaşandığı olaylarla ilgili ilk çalışmayı ve 106 kilometrelik yürüyüşü 1993 yılında dönemin Polatlı Topçu Okulu Komutanı Şener Eruygur başlatıyor. İşte o komutanı “Ergenekon Terör Örgütü yöneticisi” diye cezaevinde yatırdılar. Cezaevi merdiveninden düşmesini, hayatının karartıldığını da yüreğim sızlayarak ekliyorum...



Karadeniz’de müjde verilirken bir de Ege’ye bakın


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Karadeniz’de bulunduğu açıklanan 320 milyar metreküplük doğalgaz rezervinin müjdesini verdi. Türkiye sevindi. Ama Ege’de Türkiye’ye ait petrolün 2015 yılından bu yana Yunanistan ve İsrail tarafından çalınmasına da seyirci kaldığımızı biliyor musunuz?

İkinci Balkan Savaşı’ndan sonra Londra’da düzenlenen Süfera Konferansı’nda Almanya, Avusturya-Macaristan, İngiltere, Fransa, İtalya, Rusya, Ege adaları konusundaki ortak kararlarını, 13 Şubat 1914’te Yunanistan’a ve 14 Şubat 1914’te de Türkiye’ye birer nota ile bildirdiler. Karara göre, Gökçeada, Bozcaada ve Meis Adası Türkiye’ye iade edildi. Yunan işgalindeki diğer Ege adaları ise silahlandırmamak ve askeri amaçlarla kullanmamak şartıyla Yunanistan’a verildi.

KULLANMA HAKKI

1923 Lozan Antlaşması’nın 12. maddesi ile 13 Şubat 1914 tarihli 6 devlet kararı bir kez daha teyit edildi. Yunanistan’a, Kuzey Ege adalarının egemenliği değil, sadece kullanma hakkı yani zilyetlik hakkı verildi. Kuzey Ege’de bulunan Taşoz, Semadirek, Limni, Midilli, Sakız, Sisam, Ahikerya, İpsara ve Bozbaba adalarının egemenliği ve mülkiyeti ile birlikte deniz yetki alanları ve hava sahası Türkiye’de kaldı. Anlaşmanın 13. maddesi ile Yunanistan’ın adaları askeri maksatlarla kullanmayacağı kararlaştırıldı.

Ali Kurumahmut’un, “Ege’de Temel Sorun”, Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı’nın “Doğu Ege Adaları’nın Askerden Arındırılmış Statüsü”, Prof. Dr. Sevin Toluner’in, “Türkiye’nin Bazı Dış Politika Sorunları” ve Deniz Bölükbaşı’nın, “Turkey and Greece” adlı kitaplarında, Yunanistan’a, Kuzey Ege adalarının egemenliği değil, sadece kullanma hakkının verildiği belirtiliyor.

Kuzey Ege adalarının egemenliği ve deniz yetki alanları Türkiye’ye ait olduğu için Türk Deniz Kuvvetleri’nin gemisi ve TÜBİTAK Marmara Gemisi, Taşoz, Semadirek, Limni, Midilli ve Ahikerya adalarının kıta sahanlığında araştırma yapıyor.

ÖZAL, DURDURMUŞTU

Türkiye ve Yunanistan 11 Kasım 1976’da Bern Mutabakatı’nı imzaladı. Bu mutabakata göre Yunanistan, kendi karasularının ötesinde petrol ve doğalgaz arayamaz ve çıkaramaz. Yunanistan, 1987 yılında, Bern Mutabakatı’nı ihlal ederek kendi karasularının ötesinde Taşoz Adası etrafında petrol arama ve sondaj çalışmaları başlattı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait savaş gemilerini Taşoz Adası’na gönderdi ve Yunanistan’ın petrol arama ve sondaj çalışmalarını durdurdu. Yunanistan’a da, Bern Mutabakatı’na uymak düştü.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gerek başbakanlığı, gerekse Cumhurbaşkanlığı döneminde Yunan Enerji Şirketi ENERGEAN, 2009 yılında, hiçbir engelle karşılaşmadan, Taşoz Adası etrafında, petrol arama ve sondaj çalışmalarına başladı. Özal’ın durdurduğu Yunanistan, Erdoğan döneminde Bern Mutabakatı’nı ihlal ederek Taşoz Adası Türk karasularında petrol aramaya başladı.

11 KUYUDAN GÜNDE 4 BİN VARİL

Yunan ENERGEAN Şirketi, 2015’te, Prinos adlı bölgede, 31 metre derinlikte 7 petrol kuyusu açarak petrol çıkarmaya başladı. Yunan ENERGEAN Petrol Şirketi’nin ortakları arasında İsrail de var. KEROGEN Capital adlı İsrail şirketi, Yunan şirketi ile birlikte Taşoz Adası Türk karasularında petrol çıkartıyor.

Şirketin açtığı petrol kuyularının Taşoz Adası’na olan uzaklığı 8 km. (4.3 mil), Yunanistan’ın kuzey kıyılarına olan uzaklığı ise 18 kilometredir. Taşoz Adası’nın 6 millik Türk karasuları içinde olan petrol kuyuları, Yunan karasularının tamamen dışında bulunuyor. Şirket petrol kuyularının sayısını artırdı. 2020 itibarı ile Türk karasularında bulunan 11 petrol kuyusundan günde 4.000 varil ham petrol çıkartılıyor. Ham petrol, deniz tabanına döşenen petrol boru hattı ile Kavala’daki rafineriye gönderiliyor.

Bölgede yapılan sismik araştırmalara göre Taşoz Adası Türk karasularında 111 milyon varil petrol rezervi var. Bu petrol rezervi Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal petrolü ve Yunanistan ve İsrail tarafından gözümüzün içine baka baka çalınıyor.

TÜRKİYE NE YAPMALI?


Yunanistan’ın her adamızı işgal ettikçe bunu kısıtlı olanaklarıyla kamuoyuna duyurmak için yıllardır çaba gösteren Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım, Yunanistan ve İsrail’in Taşoz Adası Türk karasularında petrol çıkardığını bize belgelerle anlattı. Ümit Yalım’a “Bu durumda Türkiye ne yapmalı?” diye sordum. Şunları sıraladı:

- Türkiye, 1976 Bern Mutabakatı kapsamında Yunanistan’a nota vererek Yunan ve İsrail şirketlerinin-Taşoz Adası Türk Kıta Sahanlığı’ndaki petrol çıkartma faaliyetlerini durdurmalı.

- Petrol kuyularından bugüne kadar elde edilen gelirleri Yunanistan ve İsrail’den tahsil etmeli.

- TPAO’nun açık deniz petrol platformunu bölgeye göndererek ulusal petrolümüzü çıkartmalı.

Ümit Yalım, adalarımız konusunda emekli bir asker olarak görevini hep yaptı, hep yapıyor. Sağolsun...