Gelecek Partisi’ni kurarak, AKP ile göbek bağını kesen eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, milyon dolarlık hediye tutanağını devlete teslim etmiş.

Biz de görelim!

Davutoğlu’nun kurucusu olduğu İstanbul Şehir Üniversitesi’nin Marmara Üniversitesi’ne devrine kadar giden süreci biliyorsunuz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunlar Halkbank’ı dolandırdılar” nitelemesi yaptı; Davutoğlu’nun yanıtı gecikmedi: “Cumhurbaşkanların, başbakanların, bürokratların malvarlıkları açıklansın!”

★★★

Davutoğlu 18 Aralık 2019 akşamı “Taksim Toplantıları”konuşmacısıydı ve bu konuya girdi.

Başbakanlık’tan istifa ettiğinde izlediği yolu şöyle anlatıyordu:

Şahsıma, eşime, oğluma devlet protokülüne geçmeyen hediyeleri iade ettim. 5 Mayıs’ta istifa konuşması yaptım, kiralık eve çıktım. Milyon dolarlık değerli hediyeleri; müsteşar, bilirkişi, deftardarlıktan, başbakanlıktan birer yetkili ile tutatak altına aldım. ‘Bu raporu, bir sonraki başbakana tutanakla vereceksiniz’ dedim.

Eşi Şeyha Moza bint Nasır - Katar eski Emiri Hamad bin Halife Es-Sani


Davutoğlu, 1936 yılından beri geçmiş başbakanların hediye tutanağının devlet arşivlerinde yer almadığını da ekleyerek “Kırmızı ışıkta durmak kuraldır, ahlak dini olmanın ötesinde evrensel bir değerdir. Toplumun tümünü şeffaflaştırmadan, içimizdeki şeytan dürtebilir” diyor.

★★★

Katar Emiri Tamim bin Hamad Al Thani’nin annesi Şeyha Moza’nın Kanal İstanbul güzergâhında satın aldığı 44 dönüm arazi, projenin kendisinden çok tartışılıyor.

Katar-Türkiye arasındaki ekonomik, siyasal, askeri hangi mesele gelişse, “kişisel çıkar” dosyasına atılıyor…

Abdullah Gül Cumhurbaşkanıydı…

Gül’ün Katar (5-7 Şubat 2008 tarihleri arasında) ziyaretini izleyen resmi heyetteki gazeteciler arasındaydım.

Otele varıp, odalarımıza çekildiğimizde üzerine Katar Emiri Al Thani kartının iliştirildiği şık bir hediye paketi ile karşılaşmıştık.

İçinde 3 bin dolarlık saat vardı.

3-5 gazeteci arkadaşımla meslek etiği gereği bu kadar pahalı bir hediyeyi kabul edemeceğimizi belirten ortak bir mektup eşliğinde, saatleri iade ettik. Etmeyenler bize kızdı!

Bu konu gazeteciler arası bir meseleymiş gibi tartışıldı.

Kimbilir heyette yer alan siyasilere, bürokratlara, Cumhurbaşkanı Gül’e ne hediye edilmişti?..

Aynı gezide dönemin Cumhurbaşkanı Danışmanı Davutoğlu da vardı…

Neden “Mal varlığı açıklansın” dediğini çok iyi biliyoruz: Çünkü şahit!

Basın özgürlüğü iktidara da lazım oldu!


Gazetemiz yazarlarına ve yöneticilerine verilen akılalmaz cezaları değerlendiren Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün dün katıldığı bir TV programında; “Yargı Reformu”na dikkat çeken sözlerinin altını çizmek gerekiyor:

Bu tür meselelerde daha fazla özgürlük anlamında, hukuk istikrarı anlamında buna yönelik imkanlar açılmıştır...

Ve devam ediyor:

Özellikle FETÖ davaları gibi kritik, davalarda bu konular sulandırılmamalı. FETÖ’ye ontolojik (var oluş sebebi) olarak karşı çıkmış insanları da bu süreçlere soktuğunuzda elbette sulandırma olarak yorumlanabilir.

Bakan Gül’ün “ontolojik” nitelemesinden, gazetemiz yazarlarından; Emin Çölaşan, Necati Doğru’yu, yayın yönetmemiz Metin Yılmaz’ı da kapsayan, “iktidar mağduru” kesimleri işaret ettiğini anlamamak için bitkisel yaşam ünitesine bağlı nefes alıyor olmamız lazım!

Gezi davasından bugün itibarıyla 796 gündür tutukluluğu süren iş insanı ve sivil toplum gönüllüsü Osman Kavala’yı da rahatlıkla aynı kümede değerlendirebilirim.…

★★★

İktidar kanadının bir “yol arkadaşıyla” yaptığım göreceli de olsa şeffaflık içeren görüşmeden notlar aktarmak istiyorum.

Konumuz “kurtarılan müteahhitler-patronlar” çerçevesinde ilerlerken, sohbet FETÖ davalarının izlediği seyire geldi...

ZARRAB’IN AVUKATI

Bundan 3 yıl öncesine gitti.

Reza Zarrab’ın bir süre avukat kadrosunda yer alan eski New York Belediye Başkanı ve Trump’ın yakın dostu Rudolp Giuliani ve eski ABD Adalet Bakanı Michael Mukasey, 2017 yılında Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmüştü...

Türkiye’de 17 Aralık (2013) rüşvet operasyonunda gözaltına alınıp, 70 gün hapis yattıktan sonra serbest kalan işadamı Zarrab, 2016 Mart’ında Miami’de tutuklanmıştı...

TARTIŞMALARIN ODAĞI

ABD’de açılan davada 75 yıl hapis istemiyle yargılanan Zarrab, şimdi muhtemelen Miami sahillerinde güneşleniyordur...

Bu bölümü atlıyorum, “yol arkadaşı”nın Giuliani ve Mukasey’den aktardığı cümlelere yer veriyorum:

İki konunun üzerinde durdular: “Gazetecileri özgür bırakın” dediler. İkinci  olarak da hukukta öngörüsüzlüğün kalkması gerektiğini söylediler.

Siyasallaşan hukuk marifetiyle kurumlara yönelik operasyonlar düzenlendiği iddiaları yaygınlaşıyor.

İktidar kanadındaki “saflaşmada” hukuk alanı tartışmaların odağına çekiliyor.

Bu kadar bulandırılmış, kirletilmiş suda balık avlanabilir mi?

Batık şirketlerden kurtulma, yabancı sermayeyi ülkeye çekme, yerli sermayede yatırım iştahı artırma nasıl olacak?

Emin olun ki refah “ahbap-çavuş” ekonomisinden gelmeyecek...

Yabancı yatırımcılar bile, özel sektör girişimlerine “Hazine garantisi” istiyor.

Milyarlarca dolarlık “Kanal İstanbul”, “Yerli-milli otomobil” projelerine, “Bunlar erken seçim propagandası” diyenlerin sesini bir tek ben duymuyorum herhalde.

Adalet terazisinin bir kefesine FETÖ elebaşısı Fettullah Gülen ile “aşk” yaşayanların aldıkları beraat kararlarını, öbür kefesine “cezalandırılanları” koyun; yarın için endişelenenlerin yalnızca sermaye olmadığını göreceksiniz.

Hukuk herkese lazım oluyor; er ya da geç!