Bugün sizi koronavirüs karamsarlığı ve korkusundan uzaklaştırıp, güzel bir ufka doğru yolculuk yaptırmaya çalışacağım.

Biliyorsunuz, salgınla birlikte eğitimde yeni bir dönem başladı.

Kovid-19 nedeniyle yüz yüze eğitimin sona erdirilmesiyle oluşan bu zorunlu durumu, fırsata dönüştürüp, eğitimde yeni ufuklara yelken açmak mümkün.

Nasıl mı?

Ufkun ne olabileceğini, yılların saygın ve başarılı eğitimcisi Dr. Sakin Öner’in görüşlerine dayanarak söyleyeyim:

Teknolojinin eğitimimizde daha etkin kullanımıyla, eğitimcilerimizin yeni öğretim araçları ve tekniklerine uyumunu ve yeni öğretim yöntemleri geliştirmelerini sağlamak...

★★★

Ama bunu başarmak o kadar da kolay değil, çünkü bazı koşulları var.

Öncelikle sorunun çözümünü sadece Milli Eğitim Bakanlığı’na bırakmamak gerekiyor.

Ayrıca seçilmiş öğretmenlerle EBA üzerinden “online” yapılan dersler, eğitim dünyamızdaki hiç kimseyi rehavete kaptırmamalı.

Bu zor dönemde yöneticiler, öğretmenlerin açığını aramak yerine, eksiğini tamamlayan birer rehber olmalılar.

★★★

Öğretmenler de öğrencileriyle sosyal medya ve e-posta ile iletişim halinde olmalı, ödevler vererek, kitap okuma tavsiyelerinde bulunarak, çocuklarımızın eğitim ortamından kopmalarını önlemeliler. Gerektiğinde ders notları ve powerpoint sunumlarla, Instagram’dan veya zoom üzerinden canlı yayınlarla onları beslemeyi benimsemeliler. Öğretmenler bunları kendi Facebook hesaplarından ve oluşturacakları bloglardan da yapabilirler.

Böylece öğrenciler, öğretmenlerinin hayatlarındaki yerlerini, önem ve değerlerini daha iyi hissederler.

Unutulmamalı ki, olağanüstü dönemler, tüm olumsuz yönlerine karşın, aynı zamanda kişilerin kendi bilgi, zeka ve birikimleri ile farklılıklarını ortaya koyacakları fırsatları da içerirler.

★★★

PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) Direktörü Andreas Schleicher, Türkiye’nin PISA’daki başarısını değerlendirirken, “Eğitim sisteminiz değişen dünyaya uyum sağlayamadı. Öğretmenleriniz ne kadar iyiyse, sisteminiz o kadar iyidir” diyor.

PISA Direktörü’nün öğretmenlerimizin değişen dünyaya uyum sağlayamadığı konusundaki görüşüne katılmıyorum.

On yılı aşan bir savaş sürecinden sonra yokluklar içinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde idealist eğitmenler, Köy Enstitüsü ve Öğretmen Okulu mezunu öğretmenlerle muhteşem bir eğitim seferberliği gerçekleştirip çağdaş bir devletin temellerini attılar. Bugün görevde bulunan bir milyon civarındaki öğretmenimizin de bu süreçte üzerine düşen görevi yapacaklarına ve eğitimde büyük bir boşluk meydana gelmesini önleyeceklerine yürekten inanıyorum.

★★★

Küreselleşen dünya “Bilgi ve Enformasyon Toplumu”nu, sanayide robotların insanların yerini aldığı, yapay zekanın geliştirildiği, üç boyutlu yazıcılarla üretimin fabrikalardan evlere, okullara taşındığı 4’üncü Sanayi Devrimi’ni de geride bıraktı.

Salgın sürecinde Milli Eğitim Bakanlığı bütün öğretmenlerimizi online sistemle uzaktan eğitim konusunda eğitmeli. Çünkü bu sürecin ne kadar devam edeceği belli değil. Sağlık çalışanlarımızın salgınla mücadelede kazandıkları çok değerli deneyimin bir benzerini, eğitimcilerimiz de online eğitim konusunda kazanmalılar.

★★★

Türkiye’nin vizyonunu “Çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak” olarak belirleyen Atatürk’ün “En büyük eserim” dediği Türkiye Cumhuriyeti’ni gençliğe, gençliğin eğitimini de Türk öğretmenine emanet ettiğini asla unutmayalım...